26 Ocak 2008 Cumartesi

Bütün Çocuklar Akıllıdır

Bütün Çocuklar Akıllıdır!... Zorlamayın, üzmeyin; daha sonra üzülmeyin....

Malatya’daydık. Bir arkadaşımızın evinde akşam oturmasında. Sohbet ediyoruz. Yanımızda arkadaşımızın annesi de var. Ara sıra sohbetlere o da katılıyor. Arkadaşım hamile. Bende. Sohbet dönüp dolaşıp bebeklere, çocuklara geliyor. Odadaki herkes zamane çocuklarının ne kadar akıllı olduğundan dem vuruyor. Bildikleri, gördükleri örnekleri sıralıyorlar. Derken konu değişiyor, başka şeyler konuşuyoruz. Çocuk konusunu bitireli çok olmuş. Ama Hatice teyzenin aklına takılıp kalmış şimdiki çocukların ne kadar yetenekli, başarılı olduğu konusu. Birden konuşmaya başlıyor. Dönüp dolaşıp konuyu kızına getiriyor. Vakti zamanında benim kızımda çok akıllıydı der gibi. Henüz altı aylıkken yürümeye başladığını, dokuz aylıkken koşmaya başladığını, bir yaşındaki tüm çocuklar boş boş bakarken, kızının pek bir anlamlı, pek bir manidar baktığını anlatıyor. O sırada aklıma;bir zamanlar espri olarak kullandığımız’ henüz konuşmaya başlamadan, şarkı söylemeye başlamıştım’....cümlesi geliyor. Gülümsüyorum içimden. Arkadaşımsa utancından kıpkırmızı oluyor.

Aradan üç sene geçti. Dün gece kitapta-Süper Çocuk Sendromu- başlıklı bir bölüm okudum. Yazının giriş paragrafı şöyle: ‘’Bir yaşında ne yapması gerekiyorsa onu yapıyor’’ sözleri bir zamanlar ebeveynlerin kulağına müzik gibi gelirdi ve çocuklarının sağlıklı, normal ve tam doğru hızda geliştiğini belirten bir garantiydi. Ama bugünün başarıya endeksli, rekabete dayalı toplumunda pek çok ebeveyn daha fazlasını ister gibi görünüyor......diye devam eden beş sayfalık bir yazı.

İşin ilginç tarafı; kitabı karıştırmadan önceki bir saat boyunca, çocuğumun algısını nasıl genişletebilirim, özetle nasıl süper çocuk yaparım acaba diye araştırma yapmış; süper çocuk yetiştirmek için NLP teknikleri, diye bir yazı bulup okumuş olmamdı. Birden kendimi üç sene önce tanıştığım ve içimden gülümsediğim Hatice teyzenin koltuğunda buldum.

Kitaplığımın raflarını dolduran çocuğumu nasıl beslemeliyim, çocuğumu nasıl anlarım, nasıl disipline sokarım, kitaplarının yanında zekasını geliştirebilmek için hangi oyunları oynamalıyım, hangi oyuncakları almalıyım, akıllı bebekler yetiştirmek için hangi yol yordamı izlemeliyim konulu bir çok kitap olduğunu fark ettim. Sanki bir proje çalışması. Hayata, hazırladığımız projeyi sunuyoruz. Sanki hangimizin ki kabul edilirse, müdür koltuğuna o oturacakmış gibi...

Utandım kendimden. Özellikle oyun kitaplarını şöyle bir karıştırdım; genelde iki kişi oynanabilecek oyunlar. Bizim zamanımızdaki toplu halde halka olup, yağ satarım , bal satarım , ustam öldü ben satarım.Mendil bırakmaca istiyor, ip atlamaca oyunları benzeri oyunlar hiç yok.(Her ne kadar piyasadaki kitapların çoğu yabancı kökenli olsa da ve oyunların kültürel farklılıklarını göz ardı etmemek gerekirse de....ki bu ayrı bir yazı konusudur.)

Özetle oynattığımız oyunlar bile rekabete dayalı. Çocuklar her şeyi oyunla öğreniyor. Ve biz belki de kendi kuyumuzu kazıyoruz. Çocuklarımız süper çocuk olacak diye, bize sunulan malzemelerle içi boş, dışarıdan pırıl pırıl, albenili gözüken camdan kuleler inşa ediyoruz.Artık bizim için bir yaşında yürüyüp, koşması ve sağlıklı olması yetmiyor. Anadili dışında en az iki dili konuşuyor olması, bizim gibi şansı olanların ancak yirmili yaşlarda tanıştığı bilgisayarda en az bir program yazabilmesi, mümkün olmuşsa bir akademik dergide makalesinin yayınlanmış olması bir yaş için kafi geliyor. Çünkü bizim çocuğumuz –en akıllı-!!!?

Bizim çocuğumuz mu akıllı? Bize mi akıl fazla geliyor? Tartışılır. Oysa çocuk bakım kitaplarında, bir bebeğin büyüme evreleri ve bu evrelerde normalde yapmaları gerekenler hep aynı...Emeklemeleri, yürümeleri, alkış yapmaları, gülümsemeleri, bu oyuncak benim diye tutturmaları. Dünyanın her yerinde aynı evrelerde gerçekleşiyor. Akıllarını, bedenlerinin gelişiminin önünde tutmak niye?

Bu soruyu ilk defa bugün sordum kendime. Kızım üç yaşında. Umarım çok geç kalmamışımdır.Eğer kaldıysam aşağıdaki sorunlar beni bekliyor demektir.

Bizler süper çocuk yaratmak için uğraşırken; çocuğumuzun aşırı baskı altında olabileceğine dair uyarıcı belirtiler kitapta şöyle sıralanmış.

Süper Çocuk Sendromunun Belirtileri

- Serbest planlanmamış oyun için çok az zaman ayrılması

- Huzursuzluk, gerginlik, yorgunluk, saldırganlık, sık ağlamalar, depresyon, sık kızgınlıklar ve istek azlığı

- Uyuma ve yemek yeme ile ilgili sorunlar( gerçi bu maddeye uymayan çocuk yok gibi)

- Arkadaşlarıyla iyi geçinememe veya oyun oynamama

- Baş,karın ağrısı, titremeler, tikler(bu bulguların varlığında bir hastalık ihtimali yönünde doktor görüşü alınmalıdır.)

Bu bulgulardan herhangi biri ister aşırı bir zorlamaya, isterse çocuğunuzun hayatındaki diğer bir soruna işaret etsin, ilgi gerektirir. Eğer altta yatan neden aşırı ebeveyn baskısı olarak görünüyorsa, durumu tekrar gözden geçirip biraz gevşemeyi düşünmelisiniz.

Yazan : Devrim ATILKAN

Hiç yorum yok: