9 Mart 2010 Salı

Hayat Sınavı Sorularıdır

Yeşilyayla Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi 2009 2010 Eğitim Öğretim Yılı Eğitim Mühendisliği sınav sorularıdır.

Adınız:……………….soyadınız……………..sınıfınız :………..Okul Numaranız:………...

SORULAR,

  1. S-1) Sen anne –baba olsan, bugünkü Anne baban da senin çocuğun olsa onlara nasıl davranırdın ?
  2. S-2) Sen bir öğretmen olsan bugünkü öğretmenlerin de senin öğrencilerin olsa onlara ne yapardın ?
  3. S-3) Sen kimsin, kendini ve dünyayı nasıl görüyorsun ? İç dünyada neler var, duygularını, düşüncelerini bu güne kadar kimseye anlatamadıklarını yazmak ister misin ?
  4. S-4) Birisinin sana sormasını istediğin ama bugüne kadar daha kimsenin sormayı akıl etmediği bir soruyu kendine sor ve canının istediği gibi cevap ver?
  5. S-5) Hayallerin nedir, ne olmak istiyorsun ?

Yazarı: Alişan KAPAKLIKAYA’nın yazdığı İçindeki uyuyan Güzeli Uyandır Kitabından Alınmıştır

Her sorunun tam cevabı 20 puandır.

Sınav süresi: 148 saattir. 09-03-2010

Kenan YILDIZ

Elk. Öğretmeni

CEVAPLAR,

C1)

SUSMA SUSTUKÇA SIRA SANA GELECEK

İki yaşıma geldiğimde konuşmam gecikince annemle babam telaşlanmışlar. Beni konuşturmak için çok çaba göstermişler. Doktora götürmüşler. Hocaya okutmuşlar. “Mamma, babba, dedde” demeye başladığımda heyecanlanmışlar. Üç yaşımda konuşmaya başlayınca pek sevinip eşe dosta duyurmuşlar. Sevinçleri uzun sürmemiş, çünkü ben çok konuşmaya, durmadan sorular sormaya başlamışım. Ne söylersem “hı hı,” ne sorarsam “tamam” demişler. Bir süre sonra oflayıp puflamaya başlamışlar. Babama bir şey anlatmak istediğimde babam “yorgunum, git annene anlat.”, annemle konuşmak istediğimde annem “yemek yapıyorum, git babana söyle” demiş. Dört yaşımdayken bana “sus artık” diye bağırdıklarını hatırlıyorum. Misafirliğe giderken annem “bak orada bir şey isteyip beni rezil etme” diye sıkı sıkı tembihlerdi beni. İlkokula başladığım ilk gün sıraya geçtik. Okul müdürü sert bir sesle “susuuun” diye bağırınca çok korkmuştum. Beş yıl boyunca öğretmenimiz “susun, konuşmayın, kesin” demekten bıkmadı, biz de konuşma isteğinden vazgeçmedik. Ortaokulda bir şeyler anlatmak için konuşurken büyüklerim “ne biçim konuşuyorsun, susar mısın” dediler. Lisedeyken her öğretmen kendi dersinin öneminden dem vurup susturdu beni. Leyla ile Mecnun’un aşkını öve öve bitiremeyen edebiyat öğretmenim bırakın konuşmayı, bir kıza baktığımda bile yapıştırdı tokadı gözümün tam üstüne. Bir genç olarak şimdiki duygularımın taaa M.Ö. yaşamış insanların duyguları kadar önemi yoktu. Lisede her sabah güne müdür yardımcılarımızın “susun oğluuum, kızım keser misin konuşmayı” sözleriyle başlıyorduk. Derslerde hep susturulduk. Hocalarımız dolu testi, biz ise boş bardaktık. Hep onlar konuşarak dolduruyorlardı içimizi. Öğleden sonraları eve geldiğimde annem “misafirler var, onların yanında fazla konuşma” derdi. Tek umudum akşam işten gelecek babamdı. Yemekten sonra televizyonun karşısına otururdu. Bir şey sorduğumda gözlerini televizyondan ayırmadan “yavrum susar mısın, görmüyor musun haberleri izliyorum” derdi. Odama giderdim. Yatağa girer yorganı başıma çekip sessizce ağlardım. Gözyaşlarımı sadece yastığım bilirdi. Bu sırada odalarına çekilirken babamın anneme “hanım Allah’a şükür evladımızın hiç derdi yoook.” dediğini duyardım. Ben onların fısıltı halindeki konuşmalarını duydum ama onlar ne benim evde, okulda, yemekte, televizyon izlerken yaptığım konuşmalarımı duydular, ne de odamda yorganın altında attığım sesiz çığlıkları... Bir gün babama bir şey sorduğunda boğazıma bir şey düğümlendi. Annem “neden konuşamıyorsun yavrum” dedi. Okulda da öğretmenler beni tahtaya kaldırdığında çok heyecanlanır, sorulara cevap veremezdim. “Konuşsana çocuğum” diyen öğretmenime hayret ederdim, çünkü o güne kadar beni susturup hiç beklemediğim bir anda “konuş” demişlerdi. Üniversiteye gittiğimde biraz nefes aldım. Ailem yanımda değildi, hocalarım da karışmıyordu bana. Bir kaç arkadaş bir araya gelip gösteri yapmaya karar verdik. Hep beraber avazımız çıktığı kadar “yaşasın özgürlük” diye bağırırken polis geldi. “Dağılın” anonsuyla kol kola girip birbirimize daha sıkı kenetlendik. Tüm gücümle “susma sustukça sıra sana gelecek” diye bağıracaktım ki bir polisin eli ağzıma yapışıp ağzımı kapatıverdi. Yine susturulmuştum. Ben artık konuşmak istiyorum. Nasıl olsa öldüğüm anda bile çenemi bağlayacaklar Yazarı: Alişan KAPAKLIKAYA Yazarın Site adresi: http://www.sevgiokyanusu.com/yazarlar.php?id=48

3 Mart 2010 Çarşamba

Trakya Eyaleti

soL'un Trakya Eyaleti” tartışılıyor 20.03.2009 - 10:35 haber ve yorumlarıyla izlediği “Trakya Eyaleti” süreci, yüksek sesle tartışılmaya başlandı. Prof. Dr. Anıl Çeçen, konuyla ilgili olarak “emperyalizm Trakya Cumhuriyeti'ni hazırlıyor” derken, soL'un sorularını yanıtlayan, “Avrasyacı” görüşün temsilcilerinden NATO uzmanı Rick Rozoff, “Türkiye'nin batısı AB'ye entegre edilmek isteniyor” yorumunu yaptı. soL (Tekirdağ) Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Anıl Çeçen, yazarı olduğu Ulus isimli gazetede, Trakya üzerine ilginç bir yazı kaleme aldı. 7 Mart 2009 tarihli yazısına "Trakya Cumhuriyeti Kurulamaz" başlığını veren Çeçen, "Trakya bölgesinin ulusal sınırlardan yavaş yavaş kopartıldığını" dile getirdi. "Trakya Cumhuriyeti"nin "siyonist" bir proje olduğunu öne süren Çeçen, "sınırlar değişecekse Türkiye himayesinde olsun" çözümünü savundu. Türkiye batıdan da bölünmek isteniyor Türkiye'yi bir oldubitti ile karşı karşıya bırakabilecek bir siyasal oluşumun hazırlandığını belirten Çeçen, bu durumun kamuoyundan gizlendiğini öne sürdü ve Trakya Cumhuriyeti projesinin ABD ve İsrail tarafından "Küresel Balkanlar" planı çerçevesinde ele alındığını kaydederek, Türkiye'nin batı sınırlarından da bölünmek istendiğini ifade etti. Trakya bölgesinde yaşayan bir milyonu aşkın Türkiye vatandaşının böylesi bir emperyalist oyuna alet edilmek istendiğini iddia eden Çeçen, projenin üç Balkanülkesinin sınırlarını değiştirmeyi amaçladığını, Bulgaristan ve Yunanistan ile birlikte Türkiye'nin de tehdit altında olduğunu, projeyle Bulgaristan'ın Kırcaali çevresi, Yunanistan'ın Batı Trakya bölgesi ve Türkiye toprağı olan Trakya'nın birleştirilmesinin hedeflendiğini belirtti. Çeçen'den "Yeni Osmanlıcılık"değerlendirmesi Çeçen, Balkan ülkelerinin AB üyesi yapılarak Avrupa emperyalizminin kuklası haline getirildiğini öne sürerek, ABD'nin de NATO görünümüyle tüm bölge ülkelerinde askeri üsler kurduğunu, gelinen aşamada Balkanlar'ın emperyal güçler arası çekişmenin merkezi olacağını, ABD-İsrail ikilisinin "Yeni Osmanlıcılık" politikasıyla Türkiye'yi AB ve Rusya'ya karşı kullanmak niyetinde olduğunu ifade etti. İlerleyen süreçte üçüncü bir Balkan Savaşı'nın yaşanabileceğini iddia eden Çeçen, Kosova benzeri olacak Trakya Cumhuriyeti ile birlikte Büyük Makedonya, Girit ve Ege Cumhuriyetleri, Tuna ve Çingene devletleri gibi oluşumların bölge ülkelerine yönelik tehditler olarak gündeme gelebileceğini söyledi. "AB bizi Avrupa'dan atmak istiyor" Anıl Çeçen, Avrupa Birliği'nin de projede aktör olduğunu söylerken, AB temsilcilerinin Edirnelilere "Trakya Cumhuriyeti"ni empoze ettiğini savundu. Edirne merkezli bir sözde "Trakya Cumhuriyeti" ile "Müslüman ve Türk halkın Avrupa'dan atılmak" istendiğini öne süren Çeçen, durumun farkına varılmazsa, Türkiye'nin hem AB üyesi olamayacağını hem de Avrupa'daki topraklarını kaybedeceğini belirtti. Bulgaristan ve Yunanistan'ın Hıristiyan olduğu için AB üyesi yapıldığını ve böylelikle Avrupa koruması altına sokulduğunu söyleyen Çeçen, bugünkü İsrail yıkılırsa yeni İsrail'in "Büyük Makedonya"da kurulacağı iddiasında bulundu. Anıl Çeçen, "Trakya Cumhuriyeti" projesinin siyonist amaçlara hizmet ettiğini birkaç defa tekrarlarken, Türkiye-Yunanistan-Bulgaristan üçlüsünün sınırlarına sahip çıkması gerektiğini belirtti. Çözüm: Türkiye emperyalistlerle pazarlık yapsın... Çeçen'in yukarıda belirtilen tespitlerinin ardından çözümü "pazarlık"ta bulması dikkat çekti. "Türkiye giderek arasının bozulduğu AB ve ABD ile artık açık açık Trakya'nın geleceğini konuşmalı" diyen Çeçen, Türkiye'den ayrı bir Trakya Cumhuriyeti'nin düşünülemeyeceğini dile getirdi ve "eğer sınırlar değişecekse bütün Trakya Türkleri, Türkiye Cumhuriyeti çatısı altında bir araya gelsin" teklifini sundu. Türkiye'nin değişen koşulları yakından izlemesi gerektiğini söyleyen Çeçen, ABD-AB-İsrail'in Balkan ülkelerini tehdit edeceği yerde "dünya barışı" adına bugünkü sınırları güvence altına almalarını önerdi. Rozoff : "Bulgaristan ve Romanya'daki ABD üsleri önemli" Michel Chossudovsky ile birlikte "Avrasyacı" görüşün uluslararası öncülerinden sayılan, yaklaşık 40 yıllık NATO karşıtı mücadelesiyle bilinen Rick Rozoff, soL'un konuyla ilgili sorularını yanıtladı. ABD'nin İllinois eyaleti Şikago kentinde yaşayan Rozoff, yazılı olarak gönderdiği yanıtında, "Türkiye'nin ABD ve AB'nin açıkça hedefinde olduğunu" belirtti. Trakya konusunda Bulgaristan ve Romanya'daki Amerikan üslerinin önemine dikkat çeken Rick Rozoff, bu ülkelerdeki ABD askeri deniz güçlerinin Karadeniz'de bulunmasına karşın, hava ve kara birliklerinin konuşlandığı yerler itibariyle dikkat çekici olduğunu vurguladı. (Bkz. haber fotoğrafı) Trakya, Balkanlar'a "önceden" bağlanıyor Rozoff, Trakya bölgesini daha önce detaylı olarak incelememiş olmasına rağmen Türkiye'nin batı bölgelerinin AB'ye entegrasyonunun planlanmış olabileceğini kaydetti. Türkiye'nin Avrupa topraklarının (Trakya) Bulgaristan-Yunanistan ve Makedonya gibi Balkan ülkeleriyle "önceden ilişkilendirilerek", nihai aşamada Türkiye'nin bölünmesinin hedeflendiği kaygısını dile getirdi. Bu kaygının AB'nin doğuya yönelik "işbirlikleri"yle de örtüştüğünü kaydeden Rozoff, bu "işbirlikleri"nin Güney Kafkasya ile beraber Doğu Avrupa'daki eski Sovyet bloku ülkelerinin "ele geçirilmesi" amacıyla bütünlük içinde olduğunu öne sürdü. Fransa'nın Akdeniz Birliği projesinin Kuzey Afrika ve Ortadoğu'yu Brüksel'e bağlama hedefi güttüğünü hatırlatan Rozoff, Trakya üzerindeki olasılıkların o çerçeveye de denk düştüğünü belirtti. "Türkiye halkı eyaleti kabul etmez, çare Avrasya'da" Rozoff, gönderdiği yanıtta, Türkiye halkının "Batı emperyalizminin eyaleti" olmayı kabul etmeyeceği için NATO'nun Türkiye'yi zayıflamış ve bölünmüş görmek isteyeceğini ileri sürdü. Türkiye ve Rusya'nın ABD-NATO-Gürcistan saldırganlığına karşı işbirliği içinde olduğunu iddia eden Rick Rozoff çözüm olarak Şangay İşbirliği Örgütü'nü (ŞİÖ) gösterdi. Türkiye'nin ŞİÖ ile ilişki kurma çabası olduğu yönünde duyumları bulunduğunu yazan Rozoff, ilişkinin kurulması ve Türkiye'nin NATO'dan çıkması halinde sadece bölgesel değil, küresel koşulların da çarpıcı biçimde değişebileceğini iddia etti. Yorum göndermek için giriş yapın veya kayıt olun Yazının Alındığı Web.Sayfası: http://haber.sol.org.tr/mansetler/trakya-eyaleti-tartisiliyor-haberi-11965