24 Ocak 2010 Pazar

ÇALIŞANLARIN İŞLETMEYE KARŞI SORUMLULUĞU

İşletmenin hakları ile çalışanların hakları iç içedir. Bir tarafın hakkının göz ardı edilmesi zaman içerişinde karşı tarafın haklarına da olumsuz yansıyacaktır. İster özel teşebbüs olsun, ister kamu kuruluşu olsun çalışanların azami düzeyde işletmenin tüm değerlerini kendi öz değerleri gibi koruyup sahiplenmesi önemlidir. Hindistan başkanı İndra Gandi’nin torununa verdiği öğüt dikkate değerdir. “İki türlü insan vardır. İş yapanlar ve yapılan işten kendilerine pay çıkaranlar. İş yapanlardan ol. Hem orda diğerinden daha az rekabet vardır.” 16. asırda Filozoflarından Bacon ise “Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil muhafaza ettiklerimizdir, bizi bilgili yapan okuduklarımız değil kafamıza yerleştirdiklerimizdir ve bizi sevimli yapan başkalarına verdiğimiz öğütler değil onları kendimize uygulamamızdır” demiştir. Genel olarak çalışanları üç davranış kalıbı içerisinde değerlendiririz. * Çıkarcı * Görevci *Ahlakçı Çıkarcı davranış: Dürüst davranış ilkelerini yok sayan bir davranış biçimidir. Görevci davranış: Tamamıyla değerler kurallara riayet etme anlayışı içermektedir. Ahlakçı davranış: Kurum ve hizmet yararını ön planda tutan bir davranış biçimidir. Siz bunlardan hangisine giriyorsunuz?

22 Ocak 2010 Cuma

Üretim kıpırdayınca elektrik kıtlığı kapıyı çalacak

Sabancı Holding Enerji Grubu Başkanı Selahattin Hakman önceki gün, “Kriz nedeniyle sanayide üretim yavaşlamasaydı, 2009 yılında elektrik kesintileri başlayacaktı” dedi. Ekonomi canlanır gibi olsa, elektrik kıtlığı başlayacak. Bugün kıtlığın olmamasının sebebi Hakman’ın da belirttiği gibi sanayi sektöründe elektrik talebinin daralmasıdır. Elektrik politikamızdaki ihmallerin faturasını, daha çok, daha çok doğalgaz santralı kurarak ödeyeceğiz. Kısa sürede çaresizlikten yeni doğalgaz santralları kurulacak. Sonra da hükümet işi gücü bırakarak komşulardan doğalgaz temin etme çabasına girecek. Elektrik her ülkenin olduğu gibi bizim ülkemizin de temel sorunu. Başka ülkelerde kişi başı yıllık elektrik tüketimi 5 bin kwh (kilovat saat) dolayında. Bizde 2.2 bin kwh dolayında. (2000 yılında 1.4 bin kwh idi.) Bizim kişi başı tüketimimiz de 5 bin kwh’ye doğru yavaş yavaş tırmanıyor. Kişi başı tüketim sadece evlerdeki tüketim anlamına gelmiyor. Sanayi ağırlıklı olarak ülkedeki tüm tüketimi yansıtıyor. Bizde yıllık elektrik tüketimi ekonominin büyüme hızının 2 katı oranında artıyor. Ekonomi yüzde 5 büyürse elektrik tüketimi yüzde 10, ekonomi yüzde 7 büyürse elektrik tüketimi yüzde 15 dolayında artıyor. Demek ki, elektrik üretimini her yıl yüzde 10 dolayında artırmaya mecburuz. Üretim tüketimi karşılayamayacak 2007 yılında 191.5 milyar kwh, 2008 yılında 198.2 milyar kwh elektrik ürettik. Kayıplar sonucu 2007 yılında tüketim 155.1 milyar, 2008 yılında 161.9 milyar kwh olarak gerçekleşti. 2009 yılında sanayi üretimi gerilediği için talep azaldı, üretim düştü. 2008 yılının ilk 10 ayında üretim 166.8 milyar kwh iken, bu yıl aynı dönemde 160.2 milyar kwh olarak gerçekleşti. 2008 yılında toplam üretimde doğalgazlı santralların payı yüzde 48, kömür yakanların payı yüzde 29, sudan üretilen elektriğin payı yüzde 17 dolayında. Eğer önümüzdeki yıllarda sanayimiz normal çalışmaya başlarsa, elektriksiz kalmamak için her yıl 20-25 milyar kwh dolayında üretim artışı gerekiyor. Elektrikte üretim artışı için santral kurmak lazım. Santral kurmak hem zaman istiyor hem para istiyor. Rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi gibi yeni sistemler çok iyi ama, bu sistemlere dayalı olarak ülkenin elektrik enerjisi sorununu çözmek imkânsız. Derelerden akan sulardan elektrik üretmek üzere küçük hidroelektrik santralları (HES) için harekete geçildi ama, bunlar gerçekleşse bile tümü 5-6 milyar kwh elektrik üretecek. Uzun süredir başlayabildiğimiz ciddi bir proje yok. Ortalıkta sürünen tek proje Ilısu Barajı ama, yapılabilse bile 2.5 milyar euro harcamayla 6 yıl sonra devreye girecek ve de sadece 3.6 milyar kwh elektrik üretebilecek. Kömür ve su kaynaklarımızı yeterince değerlendiremiyoruz. Çevreciler kömür santralı kurulmasına, tarih meraklıları baraja karşı Ya nükleer ya doğalgaz Nükleer enerji santralı küresel boyutta büyük bir iş. 3 bin-5 bin MW kurulu güce sahip bir nükleer enerji santralı 10-15 milyar dolar harcamayı gerektiriyor. 8-10 yılda tamamlanabiliyor. Tamamlandıktan sonra yılda 25-40 milyar kwh elektrik üretebiliyor. Dikkat buyurunuz, bizim elektrik talebimiz her yıl 20-25 milyar kwh artıyor. Önümüzdeki yıllardan itibaren her yıl bu büyüklükte elektrik üretecek ek santrallara ihtiyacımız var. Buna karşılık, nükleer santral yapılabilse bile 8-10 yıl sonra devreye giriyor. Ve de bir nükleer santral devreye girdiği yıllarda Türkiye’nin artan yıllık enerji talebini ancak karşılayabiliyor. (Bir ara tespit: Bütün sakıncalara rağmen bizim sorunumuzun çözümü çok sayıda nükleer santrala hemen başlayabilmek.) Türkiye elektriksiz kalamayacağına göre, önümüzdeki yıllarda “mecburiyetten” hükümetler gene doğalgaza dayalı santrallar kurdurmak zorunda kalacaktır. Çünkü doğalgaza dayalı santralların hem kuruluş maliyeti düşük hem de bu tür santrallar 1-2 yılda devreye girebiliyor. Ama bu santralların işlemesi için doğalgaz lazım. Doğalgaz ise, hem pahalı hem temini siyasi ilişkilere bağlı. Bugüne kadar böyle geldik. Ve de elektriğin yarısı doğalgazdan üretilir oldu. Demek ki bundan sonra da böyle olacak. Bu Makale • Milliyet Gazetesi Yazarı: Güngör Uras Olayların içinden: 21 Ocak Perşembe 2010 guras@milliyet.com.tr