28 Temmuz 2010 Çarşamba

Çin alkışlanırken Almanya unutuluyor

Çin’in 2009 yılı ihracatı 1.204 milyar dolar, Almanya’nınki 1.159 milyar dolar. Çin’in işgücü 813 milyon. Almanya’nın sadece 43 milyon. Çin’de sosyal güvenlik yükü yok. İşçinin aylık asgari ücreti 93-164 dolar. Almanya’da sosyal güvenlik yükü ağır. En düşük aylık ücret 2.000- 3.000 dolar. Prof. Dr. Erdoğan Alkin uyardı; “Bizde çok kişi, işçilik ucuzlar ise ihracatın artabileceğine inanır. İşçi ücretlerinin vesosyal güvenlik yüklerinin ağırlığının ihracatı frenlediği ileri sürülür. Almanlar nasıl oluyor da işçiye Çinlilerden 10 kat, 20 kat daha fazla ücret ödeyerek Çinliler kadar ihracat yapabiliyor?” Almanya’nın nüfusu 82 milyon, Çin’in 1.330 milyon. (Alman nüfusu Çin’in 16’da biri büyüklükte.) Almanya’nın milli geliri (GSYH) 3.2 trilyon dolar, Çin’in 4.8 trilyon dolar. Almanya’da kişi başı yurtiçi hasıla (gelir) 40 bin dolara yakın. Çin’de 3.600 dolar dolayında (Almanya’da kişi başı yurtiçi hasıla ‘gelir’ Çin’in 11 katından fazla.) Çinliler kadar ihracat yapıyorlar Almanya’nın 2009 yılı ithalatı 966 milyar dolar, Çin’in 954 milyar dolar. Cari fazla (döviz fazlası) Almanya’da 2009 yılında 135 milyar dolar, Çin’de 297 milyar dolar. Çin’in ihracatında ABD pazarının payı yüzde 18-21 oranında. Japonya’nın payı yüzde 8-13, Almanya’nın yüzde 4 dolayında. Almanya’nın ihracatında daha dengeli bir dağılım var. Fransa, ABD, İngiltere, Hollanda, İtalya gibi ülkelerin yapayları yüzde 8 dolayında. Çin’in payı yüzde 4.5 oranında. Bir ülke ekonomisinin gücünü milli gelirinin büyüklüğü, ülkede yaşayanların ekonomik yaşam düzeylerini ise kişi başı yurtiçi hasıla rakamı ile gelirin dağılımı gösterir. Çin’i hayranlıkla izlerken, Almanya’yı unutmamak gerekir... Çin üretimini artırıyor, bu nedenle hammadde ve girdi talebi artıyor ama, aynı gelişme Almanya için de söz konusu. Çin belli pazarları ele geçiriyor, Almanya daha dengeli bir ihracat büyümesi gerçekleştiriyor. - Çin, hızlı gelişme temposuna rağmen henüz Almanya seviyesinde bir ülke. Ücret değil teknoloji önemli -Almanya’da işçilik ücretinin Çin’deki işçilik maliyetinin on katı, yirmi katı olması Almanya’nın ihracatını engellemiyor. Çünkü Almanya ucuz işçilik değil, katma değeri yüksek mal ihraç ediyor. Bizde bazı sektörlerde üretici ve ihracatçı “işçi ücreti yükü ağır” diyerek hemen pes eder. Bizde işçi ücretleri Çin kadar düşük değil ama Almanya’dakine göre çok daha geride. Birçok sektörde özellikle otomotiv ve tekstil sanayinde ucuz işçiliğe dayalı ihracatın uzun süre devam etmesi imkânsız. Bu sektörlerde katma değerin önemi giderek öne çıkacak. Ucuz işçilik ihraç ederek döviz gelirimizi artırma şansımız zayıf. Kaldı ki Türkiye‘de de işçilik maliyetleri artacaktır. Bu nedenle katma değeri yüksek, teknolojiye dayalı ürünlerin üretimine ve ihracına yönelmeye mecburuz.

27 Temmuz 2010

Güngör Uras Olayların içindenguras@milliyet.com.tr

16 Temmuz 2010 Cuma

ŞEFİK SOYÜCE’NİN SU PROJESİ

26 Ocak 2008’de Ankara’ da konferans sonrasında Şefik SOYÜCE ile sohbet ettik. Şefik SOYÜCE 1954 yılında Harp akademileri’nde yüzbaşı olarak eğitim görüyormuş ve bir proje hazırlamış. Bu proje Dicle ve Fırat nehirlerinin ilerideki stratejik önemlerini vurguluyormuş. Suyun bölgede, petrol kadar önemli olacağı savunulmuş.

Bu proje önce Genelkurmay başkanlığı’ gitmiş. Genelkurmay raporu Başbakanlığa göndermiş.Oradan da ,”gereği için” Su işleri Genel Müdürlüğü’gitmiş.Burada Şefik SOYÜCE’NIN Dicle ve Fırat için hazırladığı rapor, Güneydoğu Anadolu Projesi yani Gap adını almış.

Bu kurumda da Sayın Süleyman DEMİREL’İN bulunduğunu biliyoruz. Meğer Süleyman bey’in “GAP ‘ı diye kaptırmam” dayatmasının arkasında bu varmış. Ama projenin esas sahibi, onu akıl eden insan Şefik SOYÜCE.

27 Mayıs devrimi, 1961 Anayasa ve onun 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980’de ortadan kaldırmak istiyen ABD( ve Batı). GAP ‘a karşı PKK’nın kuruluşu BOP. (Büyük Ortadoğu Projesi)

AKP ‘nin ( ve Batı’nın)” Piyasacı” ve Osmanlıcı yeni yasaları ve anayasaları ile yüz yüzeyiz.

Bu Yazı: Erol MANİSALI Yazarımızın Bıçak Sırtındaki Türkiye kitabının 87, 88 sayfalarından aynen alınmıştır. ( Sayın Erol MANİSALI yazarımıza paylaşımları için kendisine teşekkür ederim).

9 Temmuz 2010 Cuma

İNSAN İNANDIĞI ŞEYLER UĞRUNA MUHTEŞEM HATALAR YAPABİLİR'(n)in Fotoğrafları - ARTIK ÖLEBİLİRMİYİM...

Yakalandığı lenf bezi kanseri nedeniyle sağlık durumu kötüleşen ve inzivaya çekilme kararı alan Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, yakın dostlarına bir veda mektubu gönderdi. Yazarın mektubu, degişik dillere çevrildi ve internet üzerinden yayına verildi. İşte usta yazar Marquez'in duygu yüklü veda mektubu: Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm. Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim. Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm. İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır. Baskaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım. Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım. Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim. Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim. Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanr. Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim. Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim. Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde... ARTIK ÖLEBİLİRMİYİM...! yazı Gabriel Garcia Marquez ait bir mektuptu