9 Ağustos 2008 Cumartesi

SİZCE YAŞAM KALİTENİZ NASIL OLMALIDIR?

Artık dünyada insan güvenliği için yeni ve genişletilmiş bir kavram doğmaktadır.

Güvenliğin milli savunma yönü küçültülmekte, toplumsal, ekonomik ve çevre yönleri vurgulanmaktadır. Bu yüzden biz de güvenlik kavramını halkı tam merkez alan daha insani bir boyuta taşımalıyız. Zaten güvenlik hayatı yalnız dış tehditler için değil, her bakımdan daha güvenli hale getirmek değil midir?

İnsanlar kendi güvenliklerini sağlamak amacıyla çeşitli önlemler alırlar fakat güvenliğin bir takım ön koşulları mutlaka mevcut olmalıdır ki bu önlemler işe yarasın. Zira çok .güvenli. bir ülkede pek çok güvensiz insan bulunabilir.

Bugün insanların bir kısmı yoksulluk, işsizlik, açlık gibi yapısal güvensizlik içindedirler. Çoğunun tasası savaş çıkıp çıkmama ihtimali değil, günlük yaşamlarını etkileyen konulardır.

Bu yüzden artık güvenlik kavramına ulusal güvenlik yanında halkın incinme, kaza, afet, açlık, işsizlik, hastalık ve şiddetten korunması kavramı da eklenmelidir.

Çevre güvenliği de git gide önem kazanmaktadır, zira erozyon, hava-su kirliliği, ozon deliği, global ısınma gibi çevre sorunları hepimizin yaşam kalitesini kaçınılmaz biçimde etkiler.

Sürdürülebilirlik

Yaşam kalitesini insanlığın geleceği olarak görmek zorundayız.

Sürdürülebilirlik kavramı Doğanın kaynaklarının sınırlı olmasından doğmuştur. Doğa, çevrenin, toplumun ve bireylerin varlık nedenidir.

Sürdürülebilirlik yaşam kalitesi için hem bir ön koşul, hem de onun ayrılmaz bir parçasıdır. Hangi düzeyde olursa olsun yaşam kalitesi ve bu kalitedeki iyileşme sürdürülebilir olmalıdır; aksi takdirde kalite düşecek ve gelecek kuşaklar için durum şimdikinden beter olacaktır.

Temel Haklar

Tanımlanması hayli zor olan .yaşam kalitesi. kavramının kökeni üç yüz yıldır gelişmekte olan insan haklarında yatar. İnsanlar toplum içinde birbiriyle ilişki içinde yaşadıklarından fiziksel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarına yönelik temel haklara sahiptirler. Haklar, temel ihtiyaçların devlet, aile, işveren veya uluslararası örgüt gibi kurumlar tarafından ikrarı yani var olduğunun kabul edilmesidir. Haklar aynı zamanda toplumları ve bireyleri birleştiren iki yönlü ilişkinin içeriğini ve sınırlarını tanımlar.

Yaşam kalitesi insanların fiziksel, sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarının karşılanmasıyla sağlanır. Bireyin ihtiyaçlarının tatmini .hak. kavramıyla işlerlik kazanır.

Yaşama hakkı ve kişisel güvenlik hakkı en temel haklardır. Vatandaşların bunlara bir zarar geleceği korkusunu taşımaması gerekir.

Eşitlik

Eşitlik, insanın en köklü ihtiyaçlarından biridir. Haksızlığa uğradığımız duygusuna bir kere kapıldık mı, yaşamımıza kalite katan hiçbir şey zevk vermez olur. Eşitlik her bireyin, toplumun ve devletin saygı göstermesi gereken bir ilkedir.

Sosyal ve etnik gruplar/bölgeler arasında gelir ve güç eşitliği ile demokrasi ve doğrudan katılım bulunmaması veya liderlerin halkın taleplerine kulak tıkaması çoğu zaman çatışma doğurur. Bu durumlarda daha fazla katılım ve eşitlik çatışma nedenlerini ortadan kaldırabilir.

Eşitlik yalnızca eşit haklar veya yasalar karşısında eşitlik değildir. Gerçek eşitlik, gerçek fırsat eşitliği demektir. Bu da, geçmişteki haksızlıkları düzeltmek için, şimdiye kadar dışlanmış bireyler veya gruplar lehine bir miktar eşitsizlik uygulanmasını gerektirebilir. Örneğin TBMM.de kadın parlamenterlere belli bir yüzde ayrılması gibi.

Eşitlik, kalkınmanın ileri aşamalarına ertelenecek bir konu değildir. Ülke zenginleştiğinde önemini yitiren bir konu da değildir. Gelişmenin her aşamasının vazgeçilmez ilkesidir

Yalnızca temel ihtiyaçların karşılanmasının yetmediğinden, yaşam kalitesini iyileştirmenin kesintisiz bir süreç olduğundan söz etmiştik. Örneğin yasaların ve yargının var olması bir ülkede adaletin olduğunu göstermez. Hak aramak veya sizin hakkınıza tecavüz edenin cezalandırılmasını istemek gibi, ne sebeple olursa olsun yargıya başvurduğunuzda senelerce sonuç alamıyorsanız, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Yasa ve yönetmeliklerin yalnızca yasak olan şeyleri belirtmesi, geri kalan herşeyin serbest olması gerekirken bizim yasalarımız serbest olan şeyleri belirtip geri kalan herşeyi suç sayıyorsa yaşam kalitesinden söz edilemez.

Devlet ve ona ait kurumların hatalarında bunun aksini kanıtlama yükümlülüğü size düşüyorsa, kurumun hatasını düzeltmek için zamanınızı ve paranızı harcıyorsanız ve kanıtladığınızda boşa giden emeğinizi kurum tazmin etmiyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Doktor hatasından, belediyenin hatasından, karayollarının hatasından, elektrik idaresinin hatasından veya bir başka kurumun hatasından dolayı siz veya bir yakınınız sakat kalıyor veya ölüyorsa ve bunun sorumluları maddi-manevi hesap vermiyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez. Bir işe, bir okula girerken potansiyel suçlu olarak görülüp savcılıktan iyi hal kağıdı getirmek zorunda kalıyorsanız, iyi bir organizasyonla tek kişinin halledebileceği bir bürokratik işlemi tamamlamak için on masa ve binayı dolaşmak zorunda kalıyorsanız, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Trafik kazalarında her yıl savaş veya terörden kaybettiğimizden fazla can ve mal kaybediyorsak ve buna çare bulmak için hala gerekli önlemler alınmıyorsa yaşam kalitesinden söz edilemez.

Boşanma durumunda mal paylaşımı ilkesi yasalarda yer almadığı için bir kadın ömrünü kocasının bir nedenle onu terk edeceği , çocuğu çocuğuyla sokakta kalacağı korkusuyla geçiriyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Siyasilerin büyük bir kısmı değil onbeş, yirmi yıl sonrasını bir yıl sonrasını bile dikkate alan politikalar üretmiyorlarsa, bütün çabaları .günü kurtarmak. ise, bu yüzden ülke, toplum ve ekonomi bir o yana bir bu yana savruluyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Bireyler gerek geçim derdinden, gerek eğitim ve görgü yetersizliğinden, gerekse .adam sende.cicikten yaşadıkları topluma sahip çıkmıyorlarsa, inandıkları konuda seslerini duyurmuyorlarsa, kendileri gibi düşünenlerle veya düşünmeyenlerle tartışma platformu yaratmıyorlarsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Kişi severek yaptığı bir işte çalışmıyorsa, ne iş olursa olsun en iyisini yapma, kendini geliştirme çabasını göstermiyorsa toplumun gözünde ve kendi gözünde değeri olmayacağından, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Kişi çocukluğunda, gençliğinde ve yaşlılığında bir sevgi çemberi içinde yaşamıyorsa, sevilmenin ilk şartının sevmek olduğunu bilmiyorsa, kendisini atılmış, itilmiş, değersiz hissediyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Kişi yapmak istediği tahsili değil, sınav sistemi dolayısıyla hevesinin ve yeteneğinin olmadığı bir branşta tahsil yapmak zorunda kalıyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Kişinin yerine getirmekle yükümlü olduğu görevi yapması normal, yapmaması suç sayılması gerekirken, aksine görevini yaptığı zaman eleştirilip yapmadığı zaman kimse sesini çıkarmıyor, hatta alkışlanıyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Yeterli sıklıkta spor tesisleri kurarak toplumun her kesiminden insana spor yapma imkanı sağlamak yerine ulusça futbola odaklanıyorsak, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Güzel bir manzara, güzel bir müzik, güzel bir bale gösterisi, güzel bir kitap, güzel bir sanat eseri kişiyi duygulandırmıyorsa, artısı olduğu için değil, eksisi olmadığı için haline şükretmiyorsa, yaşam kalitesinden söz edilemez.

Amacım karanlık tablolar çizmek değildir. Bilakis ne kadar çok yapılacak iş olduğunu anlatmak istiyorum. Bu bir süreç, sabır ve mücadele işidir. Eğitim, katılım ister. Hollanda.da 400, İngiltere.de 1000 yılda gelinen noktaya 75 yılda varamazsınız. Ama bu ülke 75 yılda inanılmaz bir mesafe kat edilmiştir. Bu haliyle bile bizim vatanımız, evimiz, yuvamız, canımızdır. Kõsa veya uzun, yurtdışına bir seyahate çıktığımızda özlemiyor muyuz? Koşa ,koşa dönmüyor muyuz? Kızım bir tarihte eğitim için İsviçre’ye gitmişti. Üç ay sonra. Baba, ben çok sıkıldım, daha fazla dayanamayacağım, dönmek istiyorum. dedi. Nasıl olup da İsviçre gibi bir ülkede bu kadar sıkıldığını sorduğumda cevabı, .Nasıl sıkılmayayım ki? Bu ülkede kediler bile kırmızı ışıkta duruyor.

Mevcut yapı içinde siyasi sistemin etkili bir parçası olamıyorsanız üçüncü sektöre yönelin; ideallerinize uygun size huzur ve mutluluk verecek bir veya birkaç sivil toplum örgütüne üye olun. Böyle bir dernek veya vakıf yoksa siz kurun. Akut’a, Tema’ya , Türk Eğitim Vakfı’na, Beyaz Nokta Vakfı’na, Sokak Çocuklarını Koruma Derneği’ne vs. ve daha yüzlerce başarılı sivil toplum örgütüne bakın.

Ülkenizin, ailenizin, çocuklarınızın geleceğini başkalarına ihale etmekten vazgeçin. Biraz evvel sıraladığım ortak değerlere sahip çıkın, katılın, mücadele edin. Güçlü olarak en iyisini isteyin.

You will make it happen.

Bu Yazı : http://www.ozetkitap.com

Alınmıştır

Hiç yorum yok: