23 Kasım 2007 Cuma

Öğrenci gözüyle öğretmen

Öğrenci gözüyle öğretmen" adlı yarışmada birincilik ödülü alan yazı:
Ben bir öğretmen çocuğuyum. İlk öğretmenim de annemdir. Öbür çocuklar gibi okula başlarken yabancılık çektiğimi söyleyemem. Yaşamım okulda başlamıştı. Ancak okula başlamamla yeni bir sorun önüme çıktı. Annemi öbür çocuklarla paylaşmak zorunda kalmıştım. Evde benim üzerime kanat geren, bana bir çiçek gibi özen gösteren annem, okulda ve özellikle sınıfımızda bambaşka biri oluyor, tüm çocuklar onunmuş gibi onlara da aynı sevgiyi gösteriyordu.
Dahası, onların sorunlarını eve de getiriyor ve hepsiyle ayrı ayrı ilgileniyordu. Bu benim kıskançlığımı arttırıyordu. Özellikle "Ümmü" ile çok ilgileniyordu. Bu siyah saçlı, siyah gözlü, tombul yanaklı köy çocuğu pek konuşkan değildi. Teneffüslerde oyunlara da katılmazdı. İçine kapanık, sessiz bir tipti. Annem teneffüslerde "Ümmü" ile oynardı. Ümmü''nün sorununa çözüm bulabilmek için ailesi ile sıkı bir ilişki kurmuştu. Bu çalışma kısa sürede meyvesini verdi. Ümmü oyunlara bizim çağırmamızı beklemeden katılıyor, çalışmaları ile de kendini gösteriyordu. Annemin sevinci sonsuzdu. Bir ödül almışçasına "Ümmü''yü kazandım" diye seviniyordu. Fakat sevinci uzun sürmedi. Talihsiz bir olay Ümmü''nün yaşantısını alt üst etti. Soğuk bir kış günü evde yalnız kalan Ümmü, sobayı yakmak istemiş fakat yakamamış. Bakmış ki olmuyor, kızgın odunların üzerine gaz dökmüş ve kibriti yakmış. İşte ne oldu ise o zaman olmuş, sobadan fırlayan alevler Ümmü''yü sarmış. Dumanları gören komşular eve koşmuşlar. Ümmü''yü yarı baygın halde kurtarmışlar, yangını da bastırmışlar. Ev kurtuldu. Fakat Ümmü geçirdiği korku nedeniyle konuşamaz oldu. Gösterildiği doktorlar Ümmü''yü ancak bir şokun konuşturabileceğini söylemişler. Annem Ümmü''yü sıkıntılı günlerinde yalnız bırakmadı. Sınıfa getiriyor, onunla yine ilgileniyordu. Aradan iki ay geçti. Annem kalp çarpıntısı geçirerek derste rahatsızlandı. Rengi sararıyor, nefes almakta güçlük çekiyordu. Babam bir taksi getirdi, annemi bir battaniye içinde sarsmadan arabaya yerleştiriyorlardı ki; kekeleyen bir ses işitildi. "Öğretmenim ne olur iyi ol, seni çok seviyorum." Hepimizden önce annem tanıdı sesin sahibini. Ümmü''ydü bu. Annem kapalı gözlerinin ardından sızan yaşlarla, "Ah ne güzel Tanrım. Ümmü de konuştu." dedi. Ben de Başöğretmen Atatürk''ümün eğitim ordusunda öğretmen olacağım. Ben de bilgisizliğin karanlığına ışık tutacağım. Yurdumun çocuklarına bilgiden taç öreceğim. Öğrencilerimin gönüllerinde yaşayacağım.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Türkiye’de öğretmenlerin Avrupa Birliği (AB) ülkelerine göre en çok çalışma saatine karşın en düşük ücreti aldıkları bildirildi. 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü, Eğitim-Sen Malatya Şubesi tarafından sendika binasında önceki gün yapılan bir etkinlikle kutlandı. Etkinlikte bir konuşma yapan Eğitim-Sen Malatya Şube Başkanı Erdoğan Canpolat, “Öğretmenlik mesleği açısından uluslararası genel kabullerin simgesi sayılan 5 Ekim’i, Türkiye’deki öğretmenler her gün biraz daha zorlaşan ekonomik, demokratik ve mesleki sorunlarla karşıladı” dedi.

Bugün ulusal ve uluslararası alanda eğitim örgütleri ve sendikaların “Nitelikli Eğitim İçin Nitelikli Öğretmen” anlayışını temel yaklaşım olarak benimsediklerini kaydeden Cenpolat, “Bu nedenle, eğitimin ve eğitim emekçilerinin niteliğini olumsuz yönde etkileyen bütün sorunların giderilmesi talebi, her yıl olduğu gibi bu yıl da 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde yeniden öne çıkmaktadır.

Ülkemizde eğitim sisteminin en önemli unsurlarından birisi olan öğretmenlerin 5 Ekim’i, diğer ülkelerdeki meslektaşlarına kıyasla daha mutsuz karşıladığı açıktır. Türkiye’deki öğretmenler toplumsal statüleri, eğitimin niteliği, ekonomik, sosyal ve özlük haklar konusunda oldukça geri durumdadır” dedi.

Eğitim-Sen Malatya Şube Başkanı Erdoğan Canpolat, konuşmasını şöyle sürdürdü:

ÖĞRETMENLİK YOZLAŞTIRILDI

“Öğretmenlik mesleği ve mesleki idealleri özellikle son yıllarda hızla yozlaştırılmıştır.

Öğretmenlik mesleğinde yaşanan nitelik kaybının artmasında ülkeyi yönetenlerin, eğitim politikalarına yön verenlerin payı yüksektir. Dolayısıyla bugün eğitim sisteminin sorunlarla boğuşmasının sorumlusu aranacaksa, esas sorumlular öğretmenlerimiz değil, siyasi iktidarlar ve onların sözünden çıkmayan yöneticilerdir.

Kaybedilme noktasına gelen mesleki saygınlığın yeniden kazanılması için, öğretmenliğin uluslararası standartlara uygun ve bilimsel bir anlayışla yapılandırılması ve tüm eğitim emekçilerinin ekonomik, sosyal, mesleki ve özlük sorunlarının çözülmesi gerekmektedir.

Eğitim emekçileri, özlük hakları ile sosyal haklarını kullanma konusunda da büyük sıkıntılar yaşamaktadır. Son dönemde Milli Eğitim Bakanlığı’nda artan siyasi kadrolaşmalar, sürgünler, keyfi atamalar ve eğitimi daha da gericileştiren uygulamalar yaşanan sorunları daha da arttırmıştır. Sorunların, çözüm üretileceği yerde her yıl katlanarak büyümesi tüm eğitim emekçilerini olumsuz etkilemektedir. Öğretmenler yoksulluk sınırının altında, memur ve hizmetliler açlık sınırında maaş almaktadırlar. Hükümetin önümüzdeki yıl için verdiği sefalet zammı, bu yoksulluğu mutlak olarak arttıracak, diğer ülkelerde çalışan eğitim emekçileri ile aramızdaki sosyo-ekonomik uçurumu daha da büyüyecektir.
Eğitim Sen, son dönemde yoğunlaşan eğitimin paralı hale getirilmesi, siyasi kadrolaşma ve eğitimde özelleştirme girişimlerine karşı, 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nü bir mücadele günü olarak görmekte ve savunmaktadır. Sadece Türkiye ile Avrupa ülkelerinde çalışan öğretmenlerimizin aldıkları maaşları karşılaştırdığımızda, neden 5 Ekim’i bir mücadele günü olarak gördüğümüz daha iyi anlaşılabilir.”

Eğitim-Sen tarafından, bazı Avrupa Birliği üyesi ülkelerde öğretmenlerin yıllık toplam çalışma saatleri, yıllık ücretleri ve saat başına aldıkları ücret ile ilgili olarak bir araştırma yapıldığını kaydeden Canpolat, bu araştırmanın ülkemizdeki eğitim emekçilerinin durumunu bir kez daha göz önüne serdiğini kaydetti.

EN ÇOK TÜRKİYE’DE ÇALIŞIYORLAR

Araştırmaya göre İspanya’da bir öğretmen yılda bin 425 saat, Danimarka’da bin 680 saat, Almanya’da bin 708 saat, İrlanda’da 915 saat, Portekiz’de bin 526 saat, İsveç’te bin 800 saat, Hollanda’da bin 659 saat, Yunanistan’da bin 762 saat çalışırken, Türkiye’de ise bu rakamın bin 816 saat olduğu kaydedildi. Maaşların da bu ülkeler arasında en az Türkiye’de olduğu vurgulandı.

YENİ SORUNLAR ÜRETİLİYOR

Bugün Türkiye’de öğretmenlere yoksulluk sınırının yarısından daha az ücret ödenmesi, diğer eğitim emekçilerinin açlık sınırında yaşamaya mahkûm edilmesinin sorumlularının eğitimin ve eğitim emekçilerinin sorunlarına çözüm üretmek yerine, sürekli yeni sorunlar üretenler olduğunu anlatan Canpolat, şöyle devam etti:

“Yüz binlerce eğitim emekçisini açlığın ve yoksulluğun kıskacına alan, mesleğine karşı küstüren bu sisteme karşı, bilimsel, demokratik, nitelikli bir eğitim yaratmak için, tüm eğitim emekçilerini ekonomik ve sosyal açıdan doyuran bir alternatif yaratılmadığı sürece, yaşanan sorunların devam etmesi kaçınılmazdır. Öğretmenlerimize, hizmetli ve memurlara insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşama koşulları yaratılmalı, bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir.”