9 Kasım 2007 Cuma

Cumhuriyeti kurarken...

BİR okur kaç keredir ısrarla soruyor: "Atatürk, cumhuriyeti niçin demokrasiyle kurmadı?" Yani, 1920'lerde bozkırın ortasına iki sandık konulacak, birine "cumhuriyet", birine de "şeriat" yazılacak, ahalinin gelip bu sandıklarda oy kullanması istenecek... Bu kadar basit de, acaba niye yapmamış? Bir taraftan vatanı düşman işgalinden kurtarmak, bir taraftan da karınlarını doyurmak için, cumhuriyeti demokrasiyle kurmayı ya akıl edememişler ya da işlerin çokluğundan vakit bulamamışlardır. * * * O nasıl cevap diyeceksiniz? "Numaracı Cumhuriyetçiler"in anlayacağı cinsten bir cevap... Soracaklar: "Yani karınlarını doyurmak için demokrasiyi feda ettiler, öyle mi?" "Aynen öyle!" * * * ATATÜRK'le birlikte, Erzurum, Sivas kongrelerine katıldıktan sonra Ankara'ya gelen Mazhar Müfit Kansu anılarında o günleri anlatır... (x) Ankara'ya geldikleri sırada, Heyeti Temsiliye'nin Osmanlı Bankası'ndan ödünç aldığı 1000 lira tükenmek üzeredir, hesap işlerine bakan Mazhar Müfit Kansu, defterine "Ekmekçiye verecek paramız kalmadı" diye yazar. Lakin Mustafa Kemal Paşa, bankalardan ve özel kurumlardan, tüccardan kredi istememektedir. Kansu'nun bir kürkü vardır; Erzurumlu Nafiz Bey'e bunu satalım, der. Ocak ayında kürk satılır mı? Başka çare kalmayınca satılır. O gece Mazhar Müfit Bey sabaha kadar yatakta döner durur, uyku tutmaz, sabahın erken saatlerinde kapı çalınır, Müftü Efendi ziyarete gelmiştir. Hoş gelmiş, sefa gelmiştir de, mutlaka kahve içer; Mazhar Müfit Bey'in cezveye koyacak iki şekeri vardır, doğrusu iki şekeri, Müftü Efendi'nin kahvesine harcamak istemez, hatta bir emrivaki yapar: "Müftü Efendi, kahve, sigara içmezsiniz değil mi?" Müftü Bey, bıyık altından gülümser: "İçmem, içmem!" * * * ANKARA eşrafı, Temsil Heyeti'nin ekmek alacak parası olmadığını öğrenmiş, topladıkları 1000 lirayı getirmişlerdir. Mazhar Müfit Bey, "Kasada paramız var" derken, Müftü Efendi getirdiği paraları masanın üzerine çıkarıp saymaya başlamış. Mustafa Kemal Paşa'ya gitmişler, "Kasa Mazhar Müfit'te" demiş, ona göndermiş, kasada da para 28 kuruş... Eehhh, artık Müftü'ye kahve ikram etmek lazım!!! * * * MÜFTÜ gittikten sonra, Mazhar Müfit Bey, Paşa'ya koşar, 1000 lira geldiğini söyler, "Kul sıkışmayınca Hızır yetişmiyor" der, Atatürk "Şimdi, Hızır'ı filan bırak, masraf ve varidatı tanzim et!" der. * * * YOOOO, Paşa hazretleri ne derse desin, Mazhar Müfit Bey o gün Temsil Heyeti'ne ziyafet çekecektir. "Çoktandır et yüzü gördüğümüz yok, şimdi emir verip on kıyye (okka) pirzola aldıracağım, ancak yeter, bir de irmik helvası, 16 kişiye ancak yeter." Mustafa Kemal Paşa kaşlarını çatar: "İsrafa başlamayalım!" "Bir defaya mahsus, yarın yine çorbaya ve bulgur pilavına avdet ederiz, Paşam!" * * * İŞTE böyle, Mustafa Kemal ve arkadaşları vatanı kurtarmak için, böyle abuk sabuk işlerle de uğraşırlarken, cumhuriyeti demokrasiyle kurmayı unutmuşlardır... "Numaracı Cumhuriyetçiler"in indinde günahları büyüktür. Her ne kadar "İyi ki cumhuriyeti kurarken, demokrasiyi unutuvermişler!" diyenler varsa da... ————— (x) Orhan Çekiç, Sivas'tan Ankara'ya, Cumhuriyet Yayınları. Yazan:Hasan PULUR

Hiç yorum yok: