8 Mayıs 2008 Perşembe

Hastalık yoktur, hasta vardır

Nil Gün 05 Mayıs 2008 Neden aynı hastalıktan muzdarip insanlardan bazıları hastalığını yenerek yaşamayı seçiyor, bazıları ise her türlü tıbbi olanaklara rağmen ölüyor?

"Hastalık yoktur, hasta vardır" sözü üzerinde düşünmek gerekir. Tıp ve ilaç endüstrisinin ekonomik çıkarlarını korumak için verdiği acımasız mücadeleye rağmen, alternatif sağlık yöntemleri hızla yayılıyor; üstelik yalnızca tıp doktoru olamayan "iyileştirici"lerin yanı sıra, tıbbı (ve kendilerini) tanrılaştırmak yerine, tıbbın sınırlılığını bilen gerçek "iyileştirici" doktorları da yanına alarak. Evet, modern tıp, insan bedenini ve organlarını tek tek parçalara ayırarak uzmanlık dallarını yarattı. Bu hem iyi hem kötü. İyi, çünkü parçalar hakkında daha fazla bilgi birikimi sağlıyor. Kötü, çünkü bütünü yani insanı gözden kaçırıyor. İyi, çünkü bu uzmanlaşmada tıp ve ilaç endüstrisi çok gelişti. Kötü, çünkü ortalama gelire sahip bir insanın ekonomik gücü bu ilaçların fiyatları karşısında zorlanıyor. İyi, çünkü birçok hastalık cerrahi müdahaleler ve ilaç desteğiyle yeniliyor. Kötü, çünkü iatrojenik (doktor kaynaklı) hastalıklar hızla artıyor. Tıp ve ilaç dünyası, alternatif tıbbın şarlatanlar yarattığını öne sürüyor. Ama kendi mensupları arasında nice doktor unvanlı şarlatan ve paragözlerin olduğunu görmezden geliyor. Bilim tarihinin gelişimi, tıp adına nice ölümcül yanlışlarla doluyken, alternatif tıbbın en ufak yanlışı bile büyüteç altına konuluyor. Ameliyat masalarında, doktor hatası yüzünden nice insan ölürken ya da yanlış organları ameliyat edilirken, bunlar hasır altı edilmeye çalışılıyor ama her türlü tıbbi tedaviyi görmesine rağmen, çaresiz durumda ve ölmek üzere olan bir hastanın, alternatif yolları denemeye kalktığı bir anda ölmesinin suçu ve sorumluluğu alternatif tıbbın yetersizliği konusunda delil olarak sunuluyor. Sıradan bir hasta ve ailesi, tıp ve ilaç dünyası içinde egemenlik mücadelesi uğruna dönen kirli oyunlardan bihaber, yalnızca yaşamaya ve yaşatmaya çalışıyor. Günümüz tıbbı, yadsıdığı yöntemleri de kullanan yarının tıbbı önünde yargılanacaktır. Doktor bir "tamircidir"; alternatif tıpçı da. Asıl güç öncelikle hastanın kendisindedir, sonra ona sevgiyle yaklaşabilen doktor ya da "iyileştirici"nin moral desteğindedir. Tıbbın öncelikli görevi hastanın bağışıklık sistemini uyararak normal görevini yerine getirmesini sağlayabilmektir. Daha sonra (eğer gerekirse) ilaç ve ameliyatla destek olmaktır. Gerçek şu ki: Sevgi iyileştiriyor. Her gün dünyanın bir yerinde en umutsuz hastaların yaşamında mucizeler gerçekleşiyor. Eğer hasta sizseniz, iyileşmek ya da ölmek arasındaki seçimi yüreğinizle, duygularınızla ve bilinçaltınızla yapıyorsunuz. Seçimi gerçek anlamda yalnızca sizin yaptığınızı bilin. Bazı hastaların, yakınlarını ya da kendilerini cezalandırmak veya ilgi görmek için hastalanmayı hatta ölmeyi seçtiği de bilinen bir gerçek. Hasta yakını iseniz, siz de hastanın yanında görev ya da suçluluk duygusuyla mı, olası çıkarlar için mi, sevgiyle mi yer aldığınızı dürüstçe gözden geçirin. Hasta gerçek amacınızın ne olduğunu (size dile getirmese de) hisseder. Doktorlar; uzun yıllar unvanınızı kazanmak için eğitim gördünüz. Bunun karşılığını almak tabii ki hakkınız. Ama salt para kazanmak için yapılan gereksiz ameliyatlar ve hiçbir işe yaramayan pahalı tedavi yollarıyla değil. İş, parayı yani ticari kazancı ön planda tutar. Meslek ise doyumu. Uğraşı verdiğiniz mesleği seviyorsanız, bu sevgi zaten bu dünyada insanca yaşamanız için gereken parayı da beraberinde getirecektir. Sevgi her şeyi iyileştirmeye muktedirdir. Yeter ki gerçek sevgi olsun; hasta için de, yakınları için de, doktor için de.

Kaynak: Yaşam Cesurları Sever / Nil G

Hiç yorum yok: