29 Haziran 2008 Pazar

GENÇLER GELECEĞİMİZ

Federal Başbakan Angela Merkel, "Almanya'daki genç insanların uyumu ülkemizin geleceğini belirleyecek." dedi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Almanya’daki gençlerin uyumunun, ülkenin geleceğini önemli ölçüde etkileyeceğini söyledi. Merkel konuyla ilgili yayınladığı video mesajında, toplumun uyum yolunda gevşememesi gerektiğini ifade ederken : 'Almanya’daki genç insanların uyumu, ülkemizin geleceği yönünde karar verecek' dedi.

BEŞTE BİRİ DİPLOMASIZ

Gençlik Uyum Zirvesinde gençlerin kendisine somut hayat şartları üzerine konuşulması gerektiğini söylediklerini hatırlatan Merkel, 'Bunun gerçekten önemli olduğuna inanıyorum. Göçmen kökenli gençlerin yaklaşık 5’te 1’inin okul diploması yok, göçmenlerin yaklaşık yüzde 40’ı meslek eğitim diploması alamıyor' şeklinde konuştu. Dil eğitiminin uyumun anahtarı olduğunu ifade eden Merkel :“ Eyaletlerin erken yaşta yuvalarda ve okullarda dil eğitimine önem vermelerinin çok yerinde olduğuna inanıyorum. Velilerin de Almanca öğrenmeleri gerekmektedir. Bu konuda daha yapılacak daha çok işimiz var. Hükümetin, eyaletlerin ve yerel yönetimler de bu konuyu göz önünde bulunduruyor ve çözmek istiyor.“ şeklinde konuştu

23 Haziran 2008 Pazartesi

ELEŞTİRME YETENEĞİ VE STRATEJİK DÜŞÜNCE

Bir problemle karşılaşıldığında o problemi oluşturan farklı unsurları belirleyebilmek, bunlara farklı ağırlıklar verebilmek, bu unsurlardan çözüme etkisi olabilecek ve olamayacak olanları ayırt edebilmek, sonuca etkisi belirlenemeyenler için belirsizliği kabul etmek eleştirel düşüncenin ilk adımıdır. Eleştirel düşünce neden önemli? Eleştirel düşünme önyargıların, varsayımların, sunulan her türlü bilginin sınandığı ve değerlendirildiği, farklı yönlerinin ve sonuçlarının tartışıldığı ve sonunda karara varmayı hedefleyen bir düşünce biçimidir. Stratejik düşünme, tutarlı bir şekilde farklılık yaratabilme yeteneğidir. Eleştirel düşünce olmadan stratejik düşünce olmaz. Şirketlerin en üst yönetim organı olan yönetim kurullarının etkin stratejik düşünce geliştirebilmeleri için en önemli özelliklerden biri de eleştirel düşünce yeteneğine sahip bireylerden oluşmasıdır. Tüm üyelerin kendilerine sunulan önerileri eleştirel düşünce süzgecinden geçirmeden kabul ettiği bir yönetim kurulunun başarılı olması beklenmemeli. Eleştirel düşüncenin girmediği yönetim kurularından sağlıksız kararlar çıkar. Bu nedenle, yönetim kurulu başkanının en önemli görevlerinden biri hem yönetim kurulunun farklı bakış açılarına sahip kişilerden oluşmasını sağlamak hem de toplantılarda eleştirel düşüncenin sergilenmesine uygun bir ortam yaratmaktır. Eleştirel düşünce nasıl gerçekleştirilir? Bir problemle karşılaşıldığında o problemi oluşturan farklı unsurları belirleyebilmek, bunlara farklı ağırlıklar verebilmek, bu unsurlardan çözüme etkisi olabilecek ve olamayacak olanları ayırt edebilmek, sonuca etkisi belirlenemeyenler için belirsizliği kabul etmek eleştirel düşüncenin ilk adımıdır. İkinci adım, problemin çözümü için yeterli bilgiye sahip olunup olunmadığını anlamak, bu eksikliğin nasıl giderilebileceğine ilişkin çıkarımlar yapabilmek ve bilgi eksikliğini gidermek için sorgulamaktır. Üçüncü adım ise sunulan bilgiyi anlamak için teorik modeller hakkında bilgi sahibi olmak ve sunulan bilginin varsayılan modelle uyumlu ve uyumsuz kısımlarını değerlendirmektir. Dördüncü adım sunulan bilginin ve teorik modeli oluşturan kavramların açık tanımlarının tüm üyeler tarafından paylaşıldığından emin olmaktır. Beşinci adım, sunulan bilgiden çıkarımlar yapabilme yeteneğidir. Bu beceri sunulanın ötesinde bilgiye ulaşabilmeyi ve tutarlılık testlerinin gerçekleştirilmesini de sağlar. Altıncı adım, sunulan bilginin değerlendirilmesinde farklı alternatifleri tartma ve değerlendirme sürecinde akılcı kıstaslar kullanmaktır. Değerlendirme kriterleri konusunda fikir birliği yaratılmadan ortak bir karar almak mümkün olamaz. Yedinci adım ise kararı oluşturan gerekçelerin ne kadar güçlü olduklarını değerlendirebilmektir. Varsayımlardan, gerekçelerden ve çıkarımlardan elde edilenlerin karar için yeterli olup olmadığını değerlendirebilmek eleştirel düşüncenin önemli adımlarından biridir. Eleştirel düşünce yapısına sahip kişileri nasıl tanımlarsınız? Eleştirel düşünce yapısına sahip kişilerin bir takım ortak özellikleri var. Örneğin, eleştirel düşünebilenlerin planlı düşünme ve çalışma düzenine sahip oldukları gözleniyor. Diğer taraftan, bu nitelikteki insanların esnek oldukları, yeni fikir ve düşüncelere açık oldukları biliniyor. Eleştirel düşünce yapısı için gerekli üçüncü kişisel özellik ise sebatlılık. Bir işe başlayıp onu sonuna kadar götürecek kararlılığa sahip olmak, eleştirel düşünce döngüsünün tamamlanması için gerekli. Bu nitelikteki insanlar değişime açıktır, herhangi bir görüşe, yaklaşıma veya modele koşulsuz olarak bağlanmayı reddederler. Eleştirel düşünme yeteneğine sahip kişiler, sadece düşüncenin içe-riğine değil, aynı zamanda düşünce sürecine de eleştirel bir bakış açısıyla bakıp sürekli gelişmeyi şiar edinmiş kişilerdir. Kendi fikirlerinin eleştirel bir gözle değerlendirilmesine tahammülü olmayan kişilerin yönetim kurullarındaki havayı olumlu olarak etkilemeleri söz konusu olamaz.Son olarak, eleştirel düşünce yeteneğini ortaya koyabilen insanlar, çalışkan ve kendine güveni olan kişilerdir. Ödevini iyi çalışmadan toplantıya katılan bir üyenin, eleştirel düşüncenin gerektirdiği disiplini toplantı boyunca sürdürebilmesi ve takım arkadaşlarının güvenini kazanması mümkün olamaz. YAZARI: Dr. Yılmaz Argüden

HAYALLERİNİZİN PEŞİNDEN GİDİN

• Beş yaşında babasını kaybetti.Yoksulluk içinde çocukluk ve geçlik yıllarını geçirdi.depo bekçiliği yaptı.25 yaşında ise çok sayıda öğrenci yetiştirmiş bir filozof olmuştu Konfiçyus. • Belli bir mesleği yoktu. İş başvurularından eli boş dönüyor, ambulans şoförlüğü, gazete dağıtıcılığı gibi geçici işlerde çalışıyordu. Geceleri çalıştığı depoda minik bir fareyi izlemeye başladı. Farenin dans eder gibi ilginç hareketler yapmasından ilham alarak çizim yaptı. Böylece tüm çocukların sevgilisi Mickey Mouse doğdu. Walt Disney artık ünlü ve zengin bir adamdı. • Otomobil fabrikalarında işçi olarak çalıştı. Bedensel engeli nedeniyle aşağılanması onu ümitsizliğe değil, hırslı olmaya itti. 22 yaşında kendi yaptığı ‘sakat adam arabası’yla Büyük Sicilya yarışlarında birinci oldu. Zamanın en hızlı arabasını yapmak için bir yıl boyunca atölyesine kapandı. Ferrari günümüze kadar efsane olmayı başardı. • Tarlalarda işçi olarak çalıştı, bakkal çıraklığı yaptı. En büyük merakı mahkemelere gidip duruşmaları izlemekti. Etrafındakilere kendini sevdirmeyi başardı. Bir süre sonra kongre üyesi seçildi. Ardından Amerika’nın 5. başkanı olan Abraham Lincoln, Amerika’nın bugünkü sistemi ve anayasasında büyük etkiler bıraktı. • Amerika’da yaşayan 3 kafadar, el kamerasıyla çektikleri amatör filmleri arkadaşlarına gönderip ünlü olmak istedi. Ancak internet yavaş, elektronik posta kutuları küçük, videonun boyutları ise büyüktü. Bunun üzerine kendi başlarının çaresine bakıp YouTube’u kurdular. • Hayatta başarılı olmuş kişilere bakarsak onların ruhen, bedenen ve fikren huzurlu kişiler olduğunu görürüz. (Thomas Edison) • Başarı kazanan kişiler büyük ruha sahiptirler, bir olaydan hemen etkilenmez ve olayların devamını düşünürler. (Maurice Maeterlinck) • Başarı kuvvetli olana gülümser, başarısızlık zayıflara çullanır. (Oscar Wilde) ÇOCUKLARINIZI SÖMÜRMEYİN 2 milyona yakın gencin bilgileriyle yarıştığı ÖSS tamamlandı. Alacağınız sonuca göre kendinizi başarılı veya başarısız olarak nitelendirmeyin. Kimsenin size bu etiketleri yapıştırmasına da izin vermeyin. Yaşamda başarıyı yakalamak için ÖSS tek alternatif değil. Elinizde çok daha önemli bir şans var: ‘Hayalleriniz.’ Yukarıda verdiğim örnekler hayallerinin peşinden gidenlerin başarıları. Kendinize güvenin ve hayallerinizin peşinden gidin. Başarı için doktor, mühendis, gazeteci, öğretmen olmanız gerekmiyor. İlgi ve yeteneklerinizi keşfettiğinizde başarıyı yakalayacaksınız. Artık izin verin kendinize. Bir yıldır ertelediklerinizi yaşayın. Sinemaya gidin, sırt üstü yatıp tembellik yapın. Genç olduğunuzu hatırlayın. Tercih dönemine kadar unutun gitsin ÖSS’yi. Ve aileler; sömürmeyin çocuklarınızı; ‘Sana yaptığımız masrafların karşılığı’ sözleriyle ezmeyin. Hiçbiriniz çocuğunuz için ekstra bir şey yapmadınız. Anne ve baba olmanın verdiği sorumlulukları yerine getirdiniz o kadar. Unutmayın, yaşamda her şeyin yerine bir yenisi konulabilir, ‘çocuklarımız’ hariç. YAZARI: SİBEL KAHRAMAN Skahraman@milliyet.com.tr

MOBBİNG’İN YAŞANMADIĞI BİR KURUM KÜLTÜRÜ YARATMAK

Uzm. Psi. Dan. Süleyman Hecebil

(Kısaca) Mobbing

İşyerinde diğer çalışanlar veya işverenler tarafından tekrarlanan saldırılar şeklinde:

Psikolojik şiddet

Baskı

Kuşatma,

Yıldırma,

Duygusal taciz,

Rahatsız etme,

Sıkıntı verme.

Kötü olan kazanıyor (mu)

İşyerinde duygusal tacize uğrayan her üç kişiden biri işten ayrılıyor

Üçte biri ise haksız yere işten atılıyor

Bu olayların %13’ünde zorbalık yapanlar ya tayinle ya da iş akdi bozularak cezalandırılıyorlar

Zorbaların %81’i patron

Sert yönetici ile duygusal tecavüzcü ayrımı çok zor

“Çalışanların çoğunluğu, bu davranışları yöneticilerinden gördükleri zaman ses çıkartmıyorlar.

Top 10 “duygusal taciz”

* Aslında olmayan hataları bulup çıkartma

* Sözle olmayan (ters bakış gibi beden diliyle) taciz

* Toplantılarda fikirleri aşağılama. “Çok saçma!”

* İzole etme, uzaklaşma, uzaklaştırma

* Duygu ve ruh halinde iniş-çıkışlar

* Kendisinin bile uymadığı saçma ve katı kurallar koyma

* Başarılı işleri açıkça yok sayma

* Sürekli olarak ve sertçe hedefler konusunda eleştirme

* Dedikodu yapma, yaptırma

* Taciz ettiği kişiye karşı diğerlerini örgütleme

Kaynak: WBTI - İşyerinde Duygusal Taciz ve Travma Enstitüsü

“Artık kendimden şüphe etmeye başlamıştım”

Türk Atasözü

Adamı delirtir dama çıkarırlar, sonra deli dama çıktı diye bütün köyü başına toplarlar.

Mobbing Türleri

Kendini göstermeyi iletişim oluşumunu etkilemek (yönetici tarafından sözün kesilmesi, azarlanma, sürekli eleştiri...)

Sosyal ilişkilere saldırılar (çevredeki insanların mağdur ile konuşmaması, orada yokmuş gibi davranılması)

İtibara yönelik saldırılar (Arkadan kötü konuşma, asılsız söylentilerin ortada dolaşması, mağduru gülünç durumlara düşürme...)

Kişinin yaşam standardına ve mesleki durumuna saldırılar (Verilen işlerin geri alınması, sürekli işin değiştirilmesi, anlamsız işlerin verilmesi...)

Kişinin sağlığına yönelik doğrudan saldırılar (Fiziksel olarak ağır işlerin verilmesi, fiziksel şiddet tehditleri, fiziksel zarar, doğrudan cinsel taciz...)

Mobbingin Nedenleri

* Sınırlı kaynaklar (bütçe, terfi olanakları),

* Faaliyetlerin farklılığı (iç müşteriyi dikkate almama, iç müşteri memnuniyetsizliği),

* İletişim problemleri (bilgi akışındaki gecikmeler, filtrelemeler, yanlış anlamalar, açık olmayan mesajlar vb…)

* Algılama farklılıkları (amaç farklılıkları, değer yargısı farklılıkları ve zaman algısındaki farklılıklar),

* Yönetim alanı ile ilgili belirsizlik (iş ve görev tanımları ile ilgili belirsizlikler),

* Personel seçim sistemi,

* Performans değerlendirme sistemi,

* Bireyler arası acımasız rekabet,

* Kapalı kapı politikaları,

* Psikolojik kontratların ihlali,

* Yetersiz liderlik,

* Küçülme / el değiştirme

* Yönetimin mükemmellik arayışı

* Etik değerlerin kaybolması

* İş yerindeki monotonluk

Mobbingi Örgütsel Açıdan Önleme Yolları

* Mobbing ile ilgili işyerinde farkındalık yaratmak, mağdur ve zorbanın her zaman farkedileceğini hissettirmek

* İş ve görev tanımlarındaki belirsizliklerin giderilmesi

* İşe alım süreçlerinde adayların kişilik özelliklerine ve psikolojik yapısına da önem verilmesi

* Şikayet ve performans değerlendirme sisteminin sağlıklı çalıştırılması

* Çalışan destek programının oluşturulması

* Çalışanların birbirleri ile daha derinlemesine tanışmalarını sağlayacak faaliyetlerin planlanması

* Paylaşılan kurumsal vizyon, misyon ve değerlerin oluşturulması

* Örgüt ikliminin ılımanlaştırılması ve insancıllaştırılması

* Açık yönetim politikalarının oluşturulması

* Çalışan – işveren arasındaki psikolojik kontratların anlaşılması ve bunlara özen gösterilmesi

* Kişiler ya da birimler arasındaki herhangi bir çatışma ya da anlaşmazlık durumlarına örgütsel duyarlılık gösterilmesi

* İş yerinde eğlenceli ve keyifli ortam yaratılması (Fun@Work)

* Örgütün toplumsal imajının yükseltilmesi (itibar yönetimi)

* Örgüt içi bilişsel çarpıtmalara duyarlılık gösterilmesi

* Düzenli olarak iç müşteri memnuniyetinin kontrol edilmesi.

Yararlanılan Kaynaklar:

Dr. Vedat Laçiner, Turkish Weekly

Çobanoğlu, Şaban: Mobbing/İşyerinde Duygusal Saldırı ve Mücadele Yöntemleri, Timaş Yayınları, Yayın Yılı: 2005; İthal, 256 sayfa, ISBN:9752633544.

Davenport, Noa/ Schwartz, Ruth Distler/ Elliott, Gail Pursell (Çev.: Osman Cem Önertoy): Mobbing, İşyerinde Duygusal Taciz, Sistem Yayıncılık, Yayın Yılı: 2003; 182 S., ISBN:9753222491

Tınaz, Pınar: İşyerinde Psikolojik Taciz (Mobbing), İstanbul: Beta Yayınları, 2006. XXII, 199 S., ISBN:975-295-537-1.

http://de.wikipedia.org/wiki/Mobbing

Milliyet, İdil Türkmenoğlu

Prof. Dr. Üstün Dökmen, Seminer Notlar

21 Haziran 2008 Cumartesi

Rüzgar Artık Enerjiye Esiyor.

Türkiye’de son yıllarda temiz ve az maliyetli enerji olarak bilinen rüzgar enerjisine ilgi artıyor. Türkiye’nin rüzgar alan bölgelerinde santraller yavaş yavaş dönmeye başladı. Bozcaada ile Çanakkale’de şu anda rüzgar enerjisi elektriği tüketiliyor.

29 Ağustos— Petrol krizleri, küresel ısınma ve iklim değişimi problemleri insanlığı rüzgar, güneş, jeotermal gibi, temiz enerji kaynaklarını yöneltti. Nükleer enerji santrallarının da Türkiye’de uzun bir süre dondurulmasının ardından rüzgar enerjisi santrallarının pervaneleri bazı bölgelerimizde dönmeye başladı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı son olarak müracaatta bulunan 6 firmaya onay verdi.

Türkiye’nin rüzgar potansiyelinin 10 bin megavat civarında olduğu hesaplanmasına rağmen, halen toplam 19 megavatlık rüzgar santralı bulunmakta. Şu anda Türkiye’de rüzgar enerjisi üreten 3 santral bulunuyor. Bu santrallardan ikisi İzmir Alaçatı’da kurulu. Buradaki santrallar 8.8 megavata kadar enerji üretirken, Bozcaada’ki santral 10.2 megavat enerji üretebiliyor. Enerji bakanlığı’na santral için müraacat eden ve Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)’den onay alan 6 firma da santral kurmak için kolları sıvadı. Halen DPT’de 40 proje onay beklemekte. Türkiye’de 4-5 senedir bazı firmalar rüzgar

santralı çalışmalarını sürdürüyor. Düne kadar alternatif enerji olarak sunulduğunda kimsenin aklının ucundan bile geçirmediği rüzgar enerjisi birinci plana geçti. Hemen hergün santral kuran Almanya’da ise kurulu santral 400-463 megavat arasında.

santralı çalışmalarını sürdürüyor. Düne kadar alternatif enerji olarak sunulduğunda kimsenin aklının ucundan bile geçirmediği rüzgar enerjisi birinci plana geçti. Hemen hergün santral kuran Almanya’da ise kurulu santral 400-463 megavat arasında.

TÜRKİYE’DE RÜZGAR SANTRALLARI VE GELECEĞİ Ültanır, Başbakanlığın direktifi ile yapılan seçime uygun olarak, 27 Mayıs 2000 tarihinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı ve Hazine Müsteşarlığı arasında protokole bağlanan ve 2001-2002 yıllarında kurulması öngörülen BOT santralları kapsamında; 2001 yılı için 9 proje ile toplam 345 megavat rüzgar santralı kurulacağını söyledi. Aynı toplantıda alınan karar uyarınca, 2002 yılında 8 proje ile toplam 150 megavat rüzgar kurulu gücü de buna eklenecektir. Ayrıca, 7 Nisan 2000 tarihinde ihale olunan toplam 240 megavat gücündeki 9 santral, 2002 yılında üretime geçebilmek için onay beklemektedir. İlan kapsamında 24 Mayıs 2001 tarihinde fizibilite raporu alınacak 16 adet 390 megavatlık rüzgar santralı için rüzgar yatırımcıları ölçümlerini sürdürmektedirler. Bunlar daha sonraki yıllarda işletmeye girebilecektir. TEAŞ RÜZGAR SANTRALI İSTEMİYOR MU? RESİAD Başkanı Ültanır TEAŞ (Türkiye Elektrik Üretim İletim A.Ş) üretiminin kesintili olmasını neden göstererek, rüzgar santrallarına sıcak bakmadığını öne sürdü. 1 MEGAVAT’LA 75 APARTMANA ENERJİ Bozcaada’da rüzgar santralıyla enerji üreten BORES şirketinini s “Dünyada rüzgar enerjisi kullanımı ilk Romalılar ve Bizanslılar zamanında başladı. Rüzgarla çalışan yeldeğirmenleri tarım alanında kullanıldı. Yelkenli gemiler sayesinde kıtalar keşfedildi, taşımacılık yapıldı. Daha sonraki yıllarda suyun nimetinden faydalanılarak hidroelektrik santralları yapılarak, elektrik enerjisi üretildi. Termik ve nükleer santralların devreye girmesiyle çevre kirlendi, oksijen azaldı, insan sağlığı bozuldu. ahibi Önder Demirer,

2000 bin nüfuslu Bozcaada’nın tamamı ile Çanakkale’nin bir bölümüne kendilerinin elektrik verdiğini söyledi. Bozcaada’daki santralarının 10.2 megavat gücünde olduğunu söyleyen Demirer, “10 megavat güç, 33 milyon kilowatsaat eder. O da yaklaşık 30 bin kişinin ihtiyacını karşılar. Bozcaada’nın tamamı, Çanakkale’nin ise yaklaşık yüzde 2’sini biz karşılıyoruz” dedi. Demirer, üç ay gibi bir sürede kurulan 10 megavat santralın, maliyetinin 12.5 milyon dolar olduğunu söyledi. 1 megavatlık enerji gücüyle ortalama 15 daireli 75 apartman elektrik kullanabiliyor. Türkiye’de ilk kez İzmir Çeşme’de üç, Bozcaada’da da 17 türbinlik rüzgar enerjisi santralı kurucusu Demirer bu işe beş yıl önce gönül koymuş ama bürokrasi daha iyi işlese çok erken teslim edebileceklerini söylüyor. Rüzgar santrallarını çok temiz enerji ürettiğini vurgulayan Demirer şunları söyledi: Atmosferik ısınma nedeniyle dünya sera etkisi altına girdi. Petrol rezervleri 300 milyon yılda oluştu. İnsanoğlu bunu 150 yılda tüketti. Rüzgar sayesinde ülkenin her tarafına rüzgar enerjisi türbinleri koyan Almanya’nın kurulu gücü 1990’da 44 megavat iken, 1991’de sabit fiyat ile yüzde yüz satın alma kanunundan sonra bu rakam 1999’da 4 bin 445’e ulaştı. Üstelik Almanya’nın büyük enerji fazlası olmasına rağmen sadece geçen sene bin 565 megavatlık rüzgardan kurulu güç daha ekledi. Yani her iki günde bir 17 türbinlik rüzgar enerjisi santralı yaptı. Bu da bizim Bozcaada’da yaptığımız santrala eşdeğer.” Devletten tek kuruş almadan rüzgar enerjisi santralı ürettiklerini söyleyen Demirer, “Yap - işlet - devret” modeline göre yaptıkları santralı 20 yıl sonra çalışır vaziyette, bedava devredeceklerini söylüyor. Demirer, bol rüzgarlı ülkemiz için yıllardır yaptığı girişimleri şöyle anlatıyor: 24 BÖLGEDE RÜZGAR ÖLÇÜMÜ “Dünyanın her tarafında rüzgar enerjisi santrallarının varlığı hakkında inceleme yaptıktan sonra ülkemizde de olması için büyük bir çaba içine girdim. 1996 yılında üç ay içinde Türkiye’de bin 350 bölgeyi gezdim. Baktım rüzgar çok bol. Hemen ABD’den rüzgar ölçüm direği ısmarladım. Firmamız üç hafta içinde bu direkleri üretti. Bir sene içinde Antalya, Sinop, Datça, Çeşme, Manisa, Çanakkale, Tekirdağ başta olmak üzere 24 bölgeyi bilimsel olarak ölçtükten sonra bu direkleri diktik. Potansiyel çok yüksekti. 1998’de Çeşme’ye üç türbinlik rüzgar santralı, daha sonra da başka bir firma yine aynı bölgeye 12 türbinlik santral daha yaptı. Ardından Bozcaada’daki projemizi 1998’de Enerji Bakanlığı’na sunduk. Çeşitli merhalelerden geçtikten sonra nihayet iki buçuk yıl sonra Bozcaada’ya 17 türbinden oluşan rüzgar enerjisi santralını kurabildik. Rüzgar türbinlerinin kulelerini de dışa bağımlı olmadan Çimtaş firması üretmeye başladı.”

250 MİLYAR DOLARLIK GÜÇ Türkiye’nin halen elektrik üreten 36 barajın 10 misli rüzgar enerjisine sahip olduğu iddia ediliyor. Denizlere de kurulabilen santrallar sayesinde ise rüzgar cenneti olan Türkiye’nin 250 milyar dolarlık bir enerji potansiyeline sahip olduğuna dikkat çekiliyor. Kardeş İnşaat yetkilisi Yıldırım Kardeş, Türkiye’deki barajlardan elde edilen elektriğin 10 mislini elde edebilecek rüzgar potansiyeline sahip olduğumuzu söyledi. Rüzgar enerjisinin Türkiye için bulunmaz bir nimet olduğunu söyleyen Yıldırım Kardeş şunları söyledi: “Rüzgar santral kurulan yerlerde yön değiştirebilir. Fakat bu santralların kafaları 360 derece döner. Kulede 40 metre çapında pervane vardır. İnce kanatlar, rüzgar hangi yönden eserse, o şekilde alır ince taraflara verir. Dolayısıyla fazla tur yapabilir.” Kardeş, rüzgar alan bölgelerde 100 dönüm arazisi olanların bile rüzgar santralı kurabileceğini söyledi. Şu anda rüzgar enerjisinde Almanya birinci durumda. Bu ülkeyi ikinci sırada Amerika izliyor. Türkiye ise 9 megavatla en son sırada. Enerji Bakalığı’na yapılan müracaatlar 2300 megavata kadar ulaşıyor. Bu gerçekleşirse dünyada üçüncü sıraya oturacağız. Avrupa’dan ithal edilen ve geliştirilen projelerde mevcut santralların önüne bir baraj sistemi konarak, 6 katına çakarılabiliyor. Enerji Bakanlığında proje dosyaları her geçer gün kabarıyor. Ancak bakanlığın alt yapı yetersizliği sonucu çözümsüz dosyaların sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye’de 60 yıldır rüzgar ölçümleri yapılıyor. KIRSAL ALAN İÇİN İŞ KAYNAĞI Rüzgar enerjisinin temizliği herkes tarafından biliniyor. Örneğin, 750 kilovatlık bir rüzgar santralının sağlayacağı bir yıllık enerjiyi kömürle çalışan bir termik santral ile üretmeye teşebbüs edildiğinde, atmosfere, bin 179 ton karbondioksit, altı ton 900 kilo kükürtdioksit ve dört ton 300 kilo azotoksit salınıyor. Ne kadar çok rüzgar enerjisi kullanılırsa o kadar az hava kirliliğine, asit yağışlarına ve sera gazı emisyonuna neden olunur. Ayrıca rüzgar enerjisi kırsal alan için bir iş kaynağı. Bol olması, tükenmemesi, yerli olması, ucuz ve güvenli olması rüzgarı alternatif yapmaya yetiyor. Rüzgar enerjisi bakımından Türkiye oldukça şanslı. Ege ve Akdeniz bölgelerinde bulunan antik çağlardan kalma rüzgar değirmenlerinin kalıntıları var

KIRSAL ALAN İÇİN İŞ KAYNAĞI Rüzgar enerjisinin temizliği herkes tarafından biliniyor. Örneğin, 750 kilovatlık bir rüzgar santralının sağlayacağı bir yıllık enerjiyi kömürle çalışan bir termik santral ile üretmeye teşebbüs edildiğinde, atmosfere, bin 179 ton karbondioksit, altı ton 900 kilo kükürtdioksit ve dört ton 300 kilo azotoksit salınıyor. Ne kadar çok rüzgar enerjisi kullanılırsa o kadar az hava kirliliğine, asit yağışlarına ve sera gazı emisyonuna neden olunur. Ayrıca rüzgar enerjisi kırsal alan için bir iş kaynağı. Bol olması, tükenmemesi, yerli olması, ucuz ve güvenli olması rüzgarı alternatif yapmaya yetiyor. Rüzgar enerjisi bakımından Türkiye oldukça şanslı. Ege ve Akdeniz bölgelerinde bulunan antik çağlardan kalma rüzgar değirmenlerinin kalıntıları var. Esenler, Esenyurt, Esenköy gibi yer isimleri de o yerlerin rüzgar enerjisi potansiyeli bakımından çok küçük de olsa bir fikir vermekte. Fakat, rüzgar enerjisi potansiyelinin belirlenebilmesi için mutlaka meteorolojik gözlem ve analizlerin yapılması gerekmektedir. Ayrıca rüzgar türbinleri, çıkardıkları gürültü, TV görüntülerini bozmaları ve telekomünikasyon sistemlerine etki etmesi nedeniyle, yerleşim yerlerinin yakınına kurulmaları sakıncalı. Türkiye’de elektrik enerjisi tüketimi yılda yüzde 10 oranında artmaktadır. Böylece 2010 yılında, elektrik tüketimi yılda 250 milyar kilovat saate ulaşacak. Bu şartlarda devre dışı kalan nükleer enerji yerine rüzgar enerjisi için rüzgarın en kısa zamanda yakalanması şart.

14 Haziran 2008 Cumartesi

Bilgisayar Monitörünü Doğru Kullanma Önerileri

Bilgisayar ekranlarının sürekli titreşen yapıda olmaları ve saniyede 40-80 kez yanıp sönüyor olması, görme güçlüğüne, göz yorgunluğuna ve göz kurumasına neden oluyor. Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ümit Kamış, televizyon ve bilgisayarların yaygınlaşmasıyla gözle ilgili rahatsızlıkların ciddi oranda artış gösterdiğini söyledi. Yüzyılın en yaygın meslek hastalıklarından biri olan “bilgisayara bakma sendromu”nun her geçen gün yayıldığını ifade eden Doç. Dr. Ümit Kamış, gözlerde ağrı, yorgunluk, rahatsızlık, kızarıklık, bulanık görme, çift görme gibi belirtileri olan hastalığın bilgisayar kullanıcıları arasında yaygınlığının yüzde 88,5 olduğu belirtti. Doç. Dr. Kamış, bilgisayara bakma sendromunun modern dünyanın yarattığı yeni bir durum olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti: “Yani bilgisayara bakma sendromu, halk arasındaki ifadeyle gözü bozmaz. Ancak genellikle 60-80 santimetre mesafeden ekrana bakılıyor olması ve saatlerce çalışılıyor olması, bazen kırılma kusurlarının kendini hissettirmesine neden olur. Bunun dışında bilgisayar ekranlarının sürekli titreşen yapıda olmaları ve saniyede 40-80 kez yanıp sönüyor olması, görme güçlüğüne, bu da dikkatle izlemekte olan kişilerde göz yorgunluğuna ve göz kurumasına neden olur. Normalde 12-16 defa olan dakikadaki göz kırpma sayısının dikkatli bakış sırasında 5-6 defaya kadar düşmesi, kırpma yoluyla gözümüzün kurumasını önleyen mekanizmayı yavaşlatır.” Büro gibi klimalı ortamlarda göz yaşı buharlaşma hızının artması ve ortam neminin azalmasının da göz yüzeyinin kurumasını artırıcı diğer bir faktör olduğunu belirten Doç. Dr. Kamış, bilgisayar kullanıcılarının göz yorgunluğu ve göz kurumasını önlemek için ekran başında uzun süre durmaması gerektiğini bildirdi. BİLGİSAYAR KULLANIRKEN Doç. Dr. Ümit Kamış, uzun süre ekran başında kalmak zorunda olanların da bilgisayar ekranının üst seviyesinin, göz seviyesini aşmamasına özen göstermesi ifade ederek, şunları söyledi: “Bu sayede gözümüz çalışma sırasında hafifçe aşağı bakar pozisyonda olacak, bu durum kapak aralığının bir miktar dar kalması yoluyla göz yaşının buharlaşabileceği göz yüzeyini azaltacaktır. Ekrana 60-80 santimetre mesafeden bakan bir kişi için ekran boyu ile ekran çözünürlüğü dengesi de çok önemlidir. 14 inç ekran boyutu için 640x480, 15 inç ekran boyutu için 600x800, 17 inç ekran çözünürlüğü için 1024-768 ideal seçimdir. Bu durum görüşü çok daha kolaylaştırır. Ayrıca dikkatli çalışma ve keskin görüş çabası, göz kırpma sayısını istemsiz olarak düşürecektir. Bu nedenle 45 dakika ekran karşısında geçirildiğinde, 15 dakika süreyle daha az görsel dikkat gerektiren bir işlev yapılacak şekilde ara verilmelidir.” Bunun dışında bilgisayarın bulunduğu mekanın havasının mutlaka belli aralıklarla nemlendirilmesi gerektiğini belirten Doç. Dr. Kamış, ekran filtresi kullanmanın da bir diğer koruyucu önlem olduğunu bildirdi. Kaynak:Realage

10 Haziran 2008 Salı

Keneye Karşı Tek Mücadele Yöntemi Keklik Üretimidir.

RUHSATLI ÖZEL KEKLİK ÜRETİM ÇİFTLİĞİ -ELAZIĞ`DA RUHSATTA `KEKLİK ÇİFTLİĞİ` MADDESİ OLMADIĞI İÇİN, 01 KODUYLA RUHSAT ALAN ÇİFTLİKTE, KINALI KEKLİK ÜRETİMİ YAPILIYOR Elazığ`da ruhsatlandırılırken `Keklik Çiftliği` maddesi olmadığı için 01 koduyla ruhsat alan ERMED Firmasına ait çiftlikte, kınalı keklik üretimi yapılıyor. İşletme Sahibi Osman Yılmaz, yaptığı açıklamada, özellikle süne zararlısıyla mücadelede keklik kullanımını yaygınlaştırmak istediklerini söyledi. Bu arada çiftlikle anaçlardan elde edilen yumurtalar kuluçka makinalarında bekletildikten sonra ortaya çıkan yavrular, kafeslerde yetiştiriliyor. İşletme sahibi Yılmaz, 2004 yılında Selçuk ve Fırat üniversitelerinden getirdikleri 120 anaç keklikle üretime başladıkları işletmeye ruhsat alabilmek için ilgili birime başvuruda bulunduklarında, kekliğin, et ve canlı olarak ihracat kodunun olmadığını gördüklerini söyledi. Bu nedenle ruhsat almakta çok zorlandıklarını ifade eden Yılmaz, ``İlk defa ruhsatı biz aldığımız için, bize 01 kodu verildi. Çevre ve Orman Bakanlığından bugüne kadar ruhsat alan yok. Resmi ruhsatı verecek makamlar bile yazışmalarda zorluk çektiler. Ankara`ya ne göndereceğini bilmiyor. Bir yönetmelik var ama bilen yok`` dedi. -``KESMEYE KIYAMIYORUM``- Yılmaz, işletmede bugün 2 bin 840 anaç olmasına rağmen 2007 yılında çok rahat şekilde 35 bin keklik üretebileceklerini söyledi. Keklikleri doğal hayatın korunması için doğaya bırakmak istediklerini bu nedenle kesmeye kıyamadığı belirten Yılmaz, bu konuda Orman Bakanlığı ile anlaşmak istediklerini bildirdi. Keklik etine özellikle Avrupa`dan talep olduğunu belirten Yılmaz, şöyle dedi: ``İsviçre (Kes, tanesini 17 dolardan ver) diyor. Ama ben kesmeye kıyamıyorum. Kesimin zorluğu yok. Çok emek verdik. 2 yılda yaklaşık 100 bin YTL harcadım. Daha bir yumurta satmamışım. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı anlaştı ama yılda sadece 4 bin tane üretebildiler. Biz Bakanlıkla anlaşırsak doğaya bırakmak için yılda 35-40 bin keklik üretimi yapabiliriz.`` -SÜNE İLE MÜCADELE İÇİN KEKLİK- Yılmaz, Türkiye`nin tarımda süne sorunu olduğunu belirtirken, sünenin birinci düşmanının keklik olduğunu söyledi. Geçen yıl 18 milyon dekar alanın ilaçlanması için Tarım ve Köyişleri Bakanlığının sadece ilaç parası olarak bir buçuk milyon dolar harcadığını hatırlatan Yılmaz, şöyle dedi: ``Bir dekarda bin 500 süne bulunur. 60 günlük erişkin bir keklik ise günde 2 bin süne yer. Onun için de büyük bir protein kaynağıdır. Zaten süne sorunu 1945`lerdeki bilinçsiz avlanmadan sonra ortaya çıktı. Özellikle süne mücadelesinde keklik kullanımını yaygınlaştırmak istiyoruz.`` Yılmaz ayrıca, tarım ürünlerinde kullanılan ilaçlarda bulunan kimyasal maddelerin o ürünlerin ihracatında da sorun çıkardığını belirtirken, bu tür biyolojik mücadelelerle ürünlerin pazarlanmasında yaşanan sorunların ortadan kalkacağını bildirdi. İşletmesini geliştirmeyi, gelecekte bu yönde kurulacak çiftliklere civciv vermeyi amaçladığını anlatan Yılmaz, ``bedava para istemiyoruz. Önümüzü açsınlar. Ben de işi büyütüp bu yönde açılacak çiftliklere civciv vermeyi amaçlıyorum. Keklik üretimini tavuk sektörü gibi yapmak istiyorum`` şeklinde görüş bildirdi.

7 Haziran 2008 Cumartesi

ZERDEÇAL BİTKİSİNİN FAYDALARI

Zerdeçal, zencefil familyasından lifli bir bitki olan Curcuma longa bitkisinin kökünden elde edilmektedir. Kaynatıldıktan ya da buharda bekletildikten sonra sonra kurutulur ve ufalanır. Başta Hindistan olmak üzere Çin ve Endonezya'da da yetiştirilmektedir. Hafif bir aroması ve zencefile benzer, keskin bir tadı vardır. Köri sosu yapımında kullanılan bir baharattır. Özellikle Hint mutfağında ve Güney Asya yemeklerinde kullanılır. Ayrıca hardal yapımında da kullanılmaktadır. Serin, kuru ve karanlık yerlerde saklanmalıdır. Parlak sarı rengiyle zerdeçal, M.Ö. 600'lü yıllardan bu yana boya, ilaç ve baharat olarak kullanılmaktadır. Marko Polo zerdeçalı “safranın yerini tutan ama safran olmayan bir sebze” olarak tanımlamıştır. Endonezyalılar bu baharatı düğün törenlerinde vücutlarının bazı bölümlerini boyamak için kullanırlardı. Zerdeçal ayrıca Asya'da mide ve karaciğer rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmıştır.

Nerelerde kullanılabilir? Fümeler, turşular, zerde ve bazı keklerde kullanılır. Yumurtalı yemeklerde de kullanılmaktadır. Çorbalara ilave edilir ve safranın kullanıldığı her yerde kullanılabilir. Bir miktar margarini erittikten sonra içine zerdeçal ekleyerek sebzeler, makarna ve patatesin üzerine dökerek bir sos elde edebilirsiniz

Zerdeçal: Bilimselliği çok araştırılmış bir halk ilacıBir halk ilacı ve baharat olarak bildiğimiz zerdeçal aslında birçok hastalığın önlenmesinde ve hatta tedavisinde önemli roller oynar. Güney Asyalıların çok tükettiği zerdeçal ile ilgili binlerce araştırma yapılmıştır. Fakat ucuz olması nedeni ile ilaç sanayinin gözdeleri arasında değildir. Zerdeçal ile ilgili bu yazıyı ilginç bulacağınızı düşünüyoruz

Zerdeçal nedir?

Zerdeçal (zerdeçöp , zerdeçal , safran kökü, sarıboya, zerdeçav, hint safranı, CURCUMA LONGA L., Zingiberaceae) polifenolik bir bileşiktir(4).

Zerdeçal sarı çiçekli, büyük yapraklı ve rizomlu çok yıllk otsu bir bitkidir. Başta Pakistan, Hindistan, Çin ve Bangladeş olmak üzere Asya’nın tropik bölgelerde yetişir. Bitkinin toprak altındaki ana rizomları yumurta veya armut seklindedir. Yan rizomları ise parmak şeklindedir. Rizomların üst yüzü sarımsı, iç yüzü ise sarı renklidir. Acımsı bir tadı vardır.

Piyasada parmak şeklinde (rizom) ve toz şeklinde bulunur. İçinde onlarca madde bulunur. Fakat aktif maddesi kurkumindir. Zerdeçal tozunun yaklaşık 1:30- 1:100 kadarı curcumindir. 1 silme tatlı kaşığı zerdeçal 3 gramdır; ortalama 30-90 mg curcumin içerir. 200 mg/gün’lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antienflamatuvar, antikanserojen ve antiaterojenik olduğu gösterilmiştir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.

Zerdeçal ipek kumaşlar ve ince derilerin boyanmasında ve kına yakmada da renklendirici olarak kullanılmaktadır

Zerdeçal nedir?

Zerdeçal (zerdeçöp , zerdeçal , safran kökü, sarıboya, zerdeçav, hint safranı, CURCUMA LONGA L., Zingiberaceae) polifenolik bir bileşiktir(4).

Zerdeçal sarı çiçekli, büyük yapraklı ve rizomlu çok yıllk otsu bir bitkidir. Başta Pakistan, Hindistan, Çin ve Bangladeş olmak üzere Asya’nın tropik bölgelerde yetişir. Bitkinin toprak altındaki ana rizomları yumurta veya armut seklindedir. Yan rizomları ise parmak şeklindedir. Rizomların üst yüzü sarımsı, iç yüzü ise sarı renklidir. Acımsı bir tadı vardır.

Piyasada parmak şeklinde (rizom) ve toz şeklinde bulunur. İçinde onlarca madde bulunur. Fakat aktif maddesi kurkumindir. Zerdeçal tozunun yaklaşık 1:30- 1:100 kadarı curcumindir. 1 silme tatlı kaşığı zerdeçal 3 gramdır; ortalama 30-90 mg curcumin içerir.

200 mg/gün’lük dozlarda (yaklaşık 2-4 silme tatlı kaşığı toz) zerdeçalın antienflamatuvar, antikanserojen ve antiaterojenik olduğu gösterilmiştir. Bilinen bir yan etkisi yoktur.

Zerdeçal ipek kumaşlar ve ince derilerin boyanmasında ve kına yakmada da renklendirici olarak kullanılmaktadır.

3 Haziran 2008 Salı

MOTİVASYON NASIL SAĞLANIR

Sürekli motivasyon sağlamak zorlu bir iştir. İnsan doğası gereği sürekli negatif düşünmeye, gelecek hakkında endişelenmeye programlanmıştır. Herkes sıkıntı ve depresyonla karşı karşıya kalabilir. Burada ayırıcı unsur ne olursa olsun yolumuza devam edebilme becerisidir.

Motivasyon eksikliğinin bilinen kolay bir çözümü yoktur. Üstesinden geldikten sonra bile, tekrar kısa süre içinde aynı sorunla karşılaşabilirsiniz. Burada önemli olan düşüncelerinizi anlamak ve duygularınızı nasıl yönlendirdiğini çözebilmek. Böylece negatif olanları elemeyi ve motive edenleri geliştirmeyi öğreneceksiniz, yaptığınız işe odaklanacak, çöküntüye uğrayacağınızı anladığınızda hemen müdahale ederek işlerin daha kötüye gitmesini engelleyeceksiniz.

Motivasyonumuzu Kaybetmemizin Sebepleri

Temelde motivasyonumuzu kaybetmemizin 3 nedeni vardır.

1. Kendine güven eksikliği Eğer başaracağınıza inanmıyorsanız, denemenizin amacı nedir?

2. Odaklanma eksikliği Eğer ne istediğinizi bilmiyorsanız, gerçekten bişey istiyormusunuz?

3. Planlama eksikliği Eğer nasıl yapacağınızı bilmiyorsanız, bunun için nasıl motive olacaksınız?

Kendimize Olan Güvenimizi Nasıl Arttırabiliriz

Motivasyonu öldüren ilk etken güven eksikliğidir. Bu bana genel olarak yapacağım şeye çok odaklanıp, daha önce yapabildiklerimi unuttuğum zaman ortaya çıkıyor. Sadece yapmak istediklerinize odaklanınca, beyin sürekli neden hala yapamadığınıza ilişkin fikirler üretir. Bu negatif düşüncelere sebep olur. Geçmişteki hatalar, sıkıntılar, kişisel zayıflıklar aklınızı doldurur. Rakiplerinizi kıskanmaya başlarsınız, neden başarılı olamadığınızı kafanıza takarsınız. Bu gibi durumlarda kötü bir izlenime kapılırsınız, diğerleri hakkında kötü düşünürsünüz ve kendinize olan güveninizi kaybedersiniz.

Her gün sahip olduğunuz onca şey için ne kadar minnet duygusu beslediğinizi düşünmek için kısa bir zaman ayırın. Eski çalışmalarınızı, ilişkilerinizi, eşsiz özelliklerinizi düşünün ve kendinizi etkileyin. Bunun başarıya giden adımda ne kadar işinize yarayacağını göreceksiniz. (Bknz. Kendinize Güvenmenizi Sağlamak İçin 10 Adım). Zaten bildiğiniz şeyleri tekrar etmek size biraz saçma gelebilir, fakat kafanızı rahatlatıyorsa işe yarıyor demektir. Beynin inanmak istedikleriyle gerçekler arasında sürekli bir çakışma olacaktır, bunu çözmek için bugün harekete geçmelisiniz.

Somut Bir Odak Belirleme

Motivasyonu öldüren ikinci etken odak eksikliğidir. Ne sıklıkla asıl amacınız yerine, istemediğiniz şeylere odaklanıyorsunuz? Biz genel olarak korkuyu düşünüyoruz. Fakir olmaktan korkuyoruz, insanların saygı duymayacağından korkuyoruz, yanlız kalacağımızdan korkuyoruz. Bu tip düşüncedeki yanlışlık, korku tek başına işe yarayan bir düşünce değildir. Korkuları asıl amacımıza ulaşmak için motivasyon arttırıcı bir şekilde kullanmalıyız.

Eğer bahsettiğimiz bu tip bir korku ile karşılaşırsanız, ilk yapacağınız hedefinize ulaşmanız için gereken enerjiyi hissetmektir. Bir hedef belirleyerek, siz otomatik olarak kafanızda yapacaklarınızı tasarlamış olursunuz. Eğer parasız kalmaktan korkuyorsanız, gelirinizi yükseltecek bir plan yapın. Bu sizin okula geri dönmenize, işinizi değiştirmenize veya gelir getiren bir internet sitesi açmanıza sebep olabilir. Önemli olan ilerleme yönünde atılacak emin adımlardır.

Aklınızı bir korkuya yönlendirmektense, pozitif bir hedefe yönlendirmek beyninizi çalışmaya sevk eder. Doğru sonuca ulaşmak için yapılması gerekenleri hesaplar. Gelecek hakkında endişelenmektense, onu geliştirmek için bir adım atmalısınız. Bu sizin motive olmanız için önemli bir adımdır. Eğer ne istediğinizi bilirseniz, ancak o zaman onun için motive olabilirsiniz.

Planlama

Motivasyon çalışmasında son adım planlamadır. Odaklanma bir hedef belirlemekse, planlama bu hedefe günden güne çalışarak ulaşmak demektir. Planlama eksikliği motivasyonu öldürür, çünkü bir sonraki hamlenizde ne yapacağınızı bilmemek sizi her an sıkıntıya sokabilir.

Anahtar sizi başarıya ulaştıracak aktiviteleri sıralamaktır. Her hedef için ödenmesi gereken bedeller olduğu açıktır, bu bedeli en aza indirmek en uygun yoldan yaparak mümkün olur. Yapmanız gereken tüm işleri sıraya dizin, bu sıra işlerin size getireceği faydaya göre olmalı. Daha sonra bunları bir zaman çizelgesine dökün, böylece ne zaman büyük dönüşümler, ne zaman hafif işler yapacağınızı belirleyebilirsiniz. Örneğin bu sitedeki gibi yazılar yazmak için bir blog sitesi açacak bir insan (Bknz. Blog Yazarak Nasıl Para Kazanırım), aşağıdaki gibi basit bir listeyle başlayabilir.

1. İçerik yaz

2. Benzer konuları araştır

3. Diğer yazarlarla bağlantı kur

4. Dizayn ve yerleştirmeye önem ver

5. Diğer benzer blogları takip et

En önemli maddeleri sürekli güncel tutmak, enerjinizi verimli kullanmanızı sağlar. İyi bir hatırlatıcı olmadan, tüm gününüzü boş harcamak olasıdır. Diğer blogları okurken, başka sitelere de girerek saatlerin nasıl geçtiğini anlamayabilirsiniz. Emaillerinizi kontrol ederken yeni bir oyun keşfedip tüm gün ona takılabilirsiniz. Tüm bunlardan kaçınmak için yazdığınız maddeleri sürekli size hatırlatacak bir yöntem bulmalısınız.

Ben motivasyonumu kaybetmeye başladığımda hemen iki aktivite yapmak için plan yaparım. Bunlardan birincisini kolay ve kısa vadeli, diğerini daha zor ve uzun vadeli olarak seçerim. Kolay olanını hemen yapıp pozitif yönde elde ettiğim başarının devamı olarak diğer maddeyide yerine getirmek için çalışmaya başlarım. İnsanlar her zaman en ağır işlere başlamak için hazır olmayabilir. Bunu kendinize göre küçük adımlar şeklinde planlarsanız işlerin ne kadar kolaylaşacağını göreceksiniz.

Kötü şans, bitkinlik ve hatalar kaçınılmaz olarak sürekli karşımıza çıkarlar. Eğer kendi disiplininizi oluşturmazsanız bu küçük dalgalanmalar büyür ve asla alt edemeyeceğinizi düşünmeye başalrsınız. Bu 3 motivasyon öldürücü davranıştan kendinizi koruyabilirseniz, motivasyonunuzu sağlıklı bir şekilde koruyabilirsiniz.

Okuduğunuz yazı ilginizi çektiyse, aşağıdakileride incelemelisiniz.

Ergenlere Yönelik Psikoterapi / Psikolojik Danışmanlık

Ergenlik dönemi 12 ila 24 yaşlarında yaşanan ve kişinin, biyolojik gelişiminin sonucu olarak, bedensel, cinsel ve zihinsel gelişimini sürdürdüğü ve bitiminde toplumsal değerlendirmede bir yetişkin olarak tanındığı bir gelişim dönemidir. Bu dönemde yetişkin olma yolunda gelişen birey, bazı çalkantıları aşmak ve bir yetişkin olarak üstleneceği rollere hazırlanmak durumunda kalır. Bu hazırlanma şu görevleri içerir (Havighurst, 1972).

1. Bedeninde gerçekleşen hoşa giden / gitmeyen değişimleri yaşayıp bunları kabullenmek

2. Cinsel kimliğini oluşturmada eril ya da dişil toplumsal rolüne hazırlanmak

3. Hem ve karşı cinsiyetten bireylerle yeni ve daha olgun ilişkiler kurmak

4. Ana baba ve diğer yetişkinler karşısında duygusal bağımsızlığını gerçekleştirmek

5. Ekonomik bağımsızlığını sağlayabileceği bir mesleğe / işe hazırlanmak

6. Birlikteliğe, evliliğe ve aile yaşamına hazırlanmak

7. Toplumsal duyarlılıkla birlikte toplumsal sorumluluğu barındıran davranışları benimsemek ve sergilemek

*- Sonraki yaşantısının kılavuzu olacak bir dizi kültürel ve sosyal değerler ile ahlak bireysel yapısını oluşturmak

Yukarıda tanımlı ve henüz yetişmekte olan bireylere yüklenen bu görevler sancılı bir süreci ve başedimi zor sorunları doğurur. Kimi zaman sadece bu sorunlarla başedim zorlukları bazen de yetişkin bireylerin yaşayabilecekleri türden rahatsızlıklar ergenleri psikolojik destek almaya yöneltebilir. Ergenler tıpkı yetişkinlerde olduğu şekilde bireyin istekleri, hedefleri ve başedim kaynakları doğrultusunda iyileşme yolunda bir tür işbirliğine ve katılıma davet edilirler.

Kaynaklar: Prof.Dr. ÜSTÜN DÖKMEN