14 Eylül 2008 Pazar

Yolsuzluk ve Yoksulluk- Prof. Dr. İlyas Yılmazer

Yolsuzluk ve Yoksulluk
Tuncay Mollaveisoğlu’nun eşsiz programı, halktan saklanan gerçekleri gözler önüne sermeye, birbirinden kaliteli konuklarıyla devam ediyor: Bu hafta Enerji üzerine oynanan oyunları büyük savaşçı kişilik, değerli bilimadamı İlyas Yılmazer’in ağzından dinlerken, bazı konuları not alıp bloguma aktarmayı görev bildim. Çünkü medya her şeyi gizliyor. Çünkü basın susturulmuş, korkutulmuş, satın alınmış. Yılmazer’in tüm kanallara ve gazetelere başvuruda bulunup sadece Kanaltürk’te kendini ifade etme olanağını bulması önemli bir kanıt. Özet olarak konulara geçersek ortaya serilen gerçekler şunlar: -- Elektriğimizin % 72’sini dışarıdan alıyoruz. Hem de doğalgazdan dönüştürülen elektriği alıyoruz ki, daha pahalı ve bağımlı olduğumuz ülkeler açısından da oldukça riskli. – Oysa ki, bilimadamlarının araştırmasına göre yenilenebilir enerji kaynağı açısından Anadolu dünyada birinci konumda. Suyumuzun 4’te 3’ü boşa akıyor, Kömürümüzün 3/2’si toprağın altında yatıyor, tasarruf tedbirlerimiz sıfıra yakın ve en önemlisi, rüzgar enerjisi açısından cennet olan ülkemizde bu konuda yatırımlar göstermelik. – Neden mi? Çünkü AB bize 70 MW rüzgar enerjisi kullanma izni verdi reformlar baabında. Derneklerin, Sivil kuruluşların yıllar süren çabası sonucunda, bu kota kaldırıldığı anda, 78 GW’lık Rüzgar Gülü izin başvurusu yapıldı. Aradaki farkı siz hesaplayın. Ayrıca izin başvurusu yapılan yerler Anadolu’daki kaynakların yarısını bile bulmuyor. Yani, sadece yirmi yılda maliyeti 100 kat düşen ama verimi 500 kat artan Rüzgar Gülleri’ni kullanarak Türkiye’nin tüm enerji açmazını kolayca çözmek mümkün. Hatta belki dışarıya da satmak. Çünkü şu anda kullanılan enerji miktarımız sadece 35 GW. – Peki tüm bu oyunlar niye oynanıyor? 11’incinin bir gün bile bekletmeden imzaladığı Nükleer yasa geçirilerek Amerika’nın tüm radyoaktif çöpünü Türkiye topraklarına yığmak için olmasın. 1978’den beri tek bir santral açılmayan ABD’nin elinde kapatamadığı nükleer santralları ve gömmeyi başaramadığı tonlarca nükleer atığı var. Bunu yazan da bir Amerikan dergisi. Çıkarılan yasanın tamamen çeviri olduğunun ortaya çıkması da ayrı bir komedi konusu. Ancak sömürgelerde görülebilecek bir saçmalık. – Medya ve Hükümet’in bir aldatmacası da birbiriyle hiçbir alakası olmayan nükleer enerjiyle nükleer santralleri aynı şeymiş gibi göstermesi. Programda değerli hocamız, yıllarca; büyük bir doğa katliamcısı olan ve ovaları kupkuru topraklara dönüştüren barajlara nasıl karşı koyduğunu, 4 milyar dolara malolan bu bir başka rant kapısının karşısına, yüzyıllardır kullanılmış yatay kuyu sistemiyle 4.5 milyon dolara sonsuza kadar su sorununu çözecek önlemler koymasına rağmen, iktidarların nasıl da hem paramızın hem de topraklarımızın dış güçlere peşkeş çekildiğini mükemmel bir şekilde açıkladı. Uzun bir konu olduğu için İlyas Yılmazer’in kitabını almanızı ve yıllardır her türlü baskıya direnerek köylüsünü, doğasını, tarım topraklarını büyük bir yağmaya karşı korumak için mücadele veren büyük bir savaşçıyı okumanızı , ayrıca bu gerçekleri herkesle paylaşmanızı diliyorum.Eylül ayında bloga giren diğer Yolsuzluk ve Yoksulluk yazısını okumak için tıklayın.25 Aralık 2007 tarihinde giren yeni İlyas Yılmazer yazısını okumak için tıklayın.Suyu Özelleştirme adı altında Türkiye’nin barajları, akarsuları, göllerinin yabancıya peşkeş çekileceği, böylece kendini sübvanse etmekte zorluk çeken, denetimsiz ithalatın altında ezilen tarımın bir de su ücretlendirilince çökeceği, yeni bir göç dalgasının başlayacağı konulardan sadece biriydi. Maden aramak için ruhsat alan yabancılara o toprakların satıldığı (üst arazi satılmadan maden tetkikine izin verilmiyor), şimdiden 150 bin kilometre karelik alanın, yani Türkiye’nin beşte birinin dış ülkelere pazarlandığı ve bu satışın son hızla süreceği varsayılırsa yakında ülkemizin yabancıların eline geçeceği; barajlar ve yanlış sulamayla Fırat ve Dicle, yani Yahudiler için kutsal sayılan toprakların kuraklığa mahkum edildiği, amacın o bölgelerin tarımdan arındırılarak boşaltılması ve maden aramaya elverişili hale getirilip satışa açılması olduğu da konuşuldu. Enerjide olduğu gibi özelleştirilen barajlarda da yabancı şirketlerin su alım garantisiyle geldiği ve satılsın satılmasın yıllık belli bir ödemeyi ceplerine indireceği (sadece kendileri değil tabi, hükümete yakın isimlerden oluşan Türk ortaklarıyla birlikte) gibi akıl almaz gerçeklere de değinildi. Bu arada diğer kanallarda neler mi konuşuldu? Yok Cumhurbaşkanımız Başbakanımıza iade-i ziyarette bulunmuş, yok piyasalar umut veriyormuş, yok yeni anayasa özlem duyduğumuz sivil demokrasiyi sonunda ülkemize getirecekmiş. Yani bir sürü safsata masaya yatırılırken tek istenen gerçeklerden mümkün olduğunca uzak durmaktı. Aman piyasalara bir şey olmasın, Türkiye bitse de önemli değil http://cagandikenelli.blogspot.com/2007/12/yolsuzluk-ve-yoksulluk-prof-dr-ilyas.html

Hiç yorum yok: