15 Haziran 2009 Pazartesi

Krizi kazasız belasız atlatma öğütleri

• Krizi kazasız belasız atlatma öğütleri 15 Haziran Pazartesi 2009 Bugün (haddimi aşarak ve de saf ve bakir bir Anadolu çocuğu olduğumu unutarak) işadamlarına “ekonomik krizi” kazasız belasız veya en az zarar ile atlatabilmeleri için ‘öğüt’lerimi özetleyeceğim. Ben bu öğütleri 1994 krizi sırasında yazıya dökmüştüm. Genç işadamlarımızdan Twigy firmasının sahibi Sinan Öncel, 15 yıl önce yayımlanan yazıyı kesmiş. Ve kriz oldukça çoğaltarak dostlarına dağıtırmış. Sinan Öncel geçen gün bu yazımı hatırlattı. Ben de Haslet Soyöz’den yazıyı çizimlerle cazip hale getirmesini rica ettim. “Zenginin malı senin kalemini neden yoruyor? Neden seni bu kadar ilgilendiriyor?” diye sormayınız... Bir ülkede ne kadar çok işadamı var ise, bu iş adamları ne kadar çok başarılı olur ise, o kadar çok yatırım yapılır, o kadar çok işyeri, iş kapısı açılır. O kadar çok insan iş bulur, aş bulur. O kadar çok üretim yapılır, ülke o kadar çok kalkınır. Ben işadamı değilim. Ücretle çalışıyorum... Benim yaşamımı sürdürebilmem için, benim iş bulabilmem, ücret alabilmem için, işlerin iyi gitmesi, işadamlarının sayısının azalmaması, artması gerekiyor. İşte bu nedenle, ne sebeple olursa olsun işadamlarının işlerinin iyi gitmemesine üzülürüm. İşadamlarının batmasına üzülürüm, işyerlerinin kapanmasına üzülürüm. Yazarlığımı bir yana bırakıyorum. Eski bir plancı, eski bir bankacı, eski bir profesyonel yönetici, eski bir öğretim üyesi olarak ekonomik krizi atlatmalarına yardımcı olmak için işadamlarına öğüt’lerimi sıralıyorum: 1- Yunanlı masalcı Esop’un “iki kurbağa hikâyesi”ni hatırlayınız. Süt küpüne düşen iki kurbağadan ümitsizliğe kapılanı kendini koyvermiş. Sütün içinde boğulmuş, gitmiş. Gücü bitene kadar çırpınan kurbağa, çırpınışları sonunda oluşan yağ tabakasının üzerine çıkarak hayatını kurtarmış. “Kıssa’dan hisse”... “Ümitsizliğe kapılmayınız” Kendinizi “koyvermeyiniz”. Gücünüz bitene kadar batmamak için çırpınmaya hazır olunuz. 2-İyimser olmak, yarına ümitle bakmak esastır. Fakat iyimser olacağım diyerek olayların gerçek boyutunu gözden kaçırmayınız. Altından kalkamayacağınız bir “tokat yersiniz”, hayatınız alt-üst olur. 3-Sakın ola ki “ben ne vartalar atlattım, bu defa da ben aradan sıyrılırım...” diye düşünmeyiniz. Sakın ola ki, rakiplerinizin, başkalarının batışına sevinmeyiniz. İlgisiz kalmayınız. Hepimiz aynı gemideyiz... Batarsak hep birlikte batacağız. 4-Dolar borcunuz varsa öncelikle onları ödeyiniz. Daha sonra Türk Lirası borçlarınızı kapatınız. Veya faizini “hazmedebileceğiniz” rakama düşürünüz. Bunu yaparken “duygularınızdan arınınız”... Satabileceğiniz, nakde çevirebileceğiniz neyiniz varsa satıp bu yüklerden kurtulunuz... Sakin ola ki, “Benim malım normal zamanda daha çok para ederdi... Malımı satarsam üzülürüm... Bu bana baba yadigârı...” gibi romantik duygular içinde olmayınız. Her şeyi kaybetmemek için, birçok şeyi kaybetmek gerekebilir. Bunda gecikirseniz, ileride hepsi gider... Üstüne borçlu kalırsınız. 5-Durumunuz ümitsiz çizgide ise, batmak “mukadder” ise, imkân ölçüsünde batışı geciktiriniz, ilk batan siz olmayınız. Arkalarda kalmaya, durumu idare etmeye çabalayınız... “Yarın ola, hayır ola!..” 6-Unutmayınız her gecenin bir sabahı vardır. Bu kriz kısa veya uzun bir süre sonra bitecek... Onun için, “Bundan böyle herşey bitti... Dükkânı kapatıyoruz...” havasına girmeyiniz... Makinelerinizi dağıtmayınız. Kaliteli yöneticilerinizi, işçilerinizi kaçırmayınız. Krizden çıkmakta onlar size yardımcı olacak. En önemlisi kriz bitince, hemen devreye girmek için onlara muhtaçsınız. Çalışanları çıkarmanın bir faturası vardır. Bu fatura çok kere onları çıkarmayıp, onlardan yararlanmaktan çok çok daha pahalıdır. Havaya girip, bunu unutmayınız. 7- Eleştiri ikinci sınıf zihinlerin ürünüdür. Birinci sınıf zihinler çözüm üretir. (Bu söz TÜBİTAK Yayını “T.Hardy”nin “Bir Matematikçi’nin Savunması” başlıklı kitabından alınmadır.) Meslek derneklerinizde (ister esnaf derneği, ister ticaret odası, ister sanayi odası, ister TÜSİAD olsun, her ne ise) işadamı arkadaşlarınızla dayanışma içinde olunuz.. Meslek derneklerinizde çözüm üretiniz. 8-Başınıza gelen felaketin tek sorumlusu bu hükümet değil. Bundan önceki hükümetler ve politikacıların hataları birikti, bu hükümet hepsinin üzerine “tüy dikti”... O halde, bu hükümet gidince işler düzelmeyecek, işlerin düzelmesi iyi hükümetlerin ve iyi politikacıların işbaşına gelmesine bağlı. Bunu görerek, bilerek politikaya ilgi gösteriniz. Hükümetlerin, politikacıların ülke yararına faaliyetlerine arka çıkınız, tersine gidişlere korkmadan karşı durunuz. Hükümeti ve politikacıları işadamlarına teşvik, avanta ve kredi dağıtan, vergi bağışlayan makamlar olarak görmekten vazgeçiniz. 9-Çoğunuz gerçekten “Kan kusup, kızılcık şerbeti içtik” görüntüsü vermeye çalışıyor ama, bir çok işadamının eşi ve çocukları da sabah akşam “kızılcık şerbeti (veya şampanya) içip, kan kusuyormuş numarasına yatıyor”. Millet bunu yutmuyor. Eşlerimizin, çocuklarınızın harcamalarına ve de şımarıklıklarına hâkim olunuz. 10-Hiçbir işadamı tek başına “paçasını kurtaramaz.” İşyerleri, patronuyla, yöneticisi ile, işçisi ile makinesi ile ve hatta müşterileri ile bir bütündür. Müessesenizi bir bütün olarak düşününüz. Koruyunuz. Krizi atlatmak için yöneticilerinizle, işçilerinizle, müşterilerinizle yakınlaşma içinde elele vererek çözüm arayınız, çözümlere yöneliniz... * * * Ve de bütün bunları yaptıktan sonra şöyyyleee Eyüp Sultan’a kadar bir zahmet “gidiniz”. Camide iki rekat namaz kılmasanız bile türbenin önünde üç Kul-hüvallahü, bir Elham okuyarak Yüce Tanrı’nın yardımını dileyiniz... Yol üzerindeki Eyüp imaretine uğrayıp, eti fakirlere dağıtılmak üzere bir kurban kestirip “hayır”a giriniz. (Eyüp İmareti’nin telefonu 581 12 67’dir.) Tanrı her zaman doğruların, çalışanın, inananın yanındadır... Siz yapabileceklerinizi yapınız... Tanrı da size yardımcı olacaktır. Milliyet Ekonomi Gazetesi Yazarı:Güngör Uras

Hiç yorum yok: