25 Aralık 2009 Cuma
BAZI ÜLKELER NEDEN GELİŞEMEZ?
3. BAZI ÜLKELER NEDEN GELİŞEMEZ?
6,3 milyarlık Dünya nüfusunun yaklaşık 5 milyarı, ekonomik gelişimin en azından ilk
basmağına tırmanmış durumdadır. 1980 ile 2000 yılları arasında 4,9 milyar insan, GSYİH’sı
artan ülkelerde; 5,7 milyarsa ortalama ömrün uzadığı ülkelerde ikamet etmiştir. Bu rakamlar
ekonomik gelişmenin gerçek ve yaygın, aşırı fakirliğin ise, Dünya genelinde düşüşte olduğuna
en iyi kanıttır. Bu veriler aynı zamanda aşırı fakirliğin 2025 yılına kadar ortadan kaldırılabileceği
öngörüsünü daha da gerçekçi kılmaktadır. Ekonomik gelişmenin Dünyanın pek çok yerinde işe
yaradığı kanıtlanmış bir gerçektir. İşte bu yüzden, ekonomik gelişmenin olmadığı yerlerdeki
sorunları anlamak ve bunların üstesinden gelmek, kat kat önem taşır. Ekonomik gelişmenin
neden başarılı veya başarısız olduğunu anlamak için, kavramsal bir çerçeve oturtmakta fayda
vardır. Belki bu dinamikleri tek bir hane bazında anlatarak başlamak, en iyisi olacaktır. Basit bir
evleri ve iki hektarlık toprağı olan ebeveynler ve 4 çocuktan oluşan aşırı yoksul bir hane
düşünelim. Bu hanenin bir mahsulden 4 ton tahıl aldığını, ancak fakirlikleri nedeniyle, yıl
boyunca bunu kendilerinin tükettiğini varsayalım. Hane tüm ürünü kendi tüketse de, devlet tahıl
birim fiyatından o aileye bir kazanç belirler (örn. ton başına 150$ x 4 ton = 600$). Yani kayıtlara
hanedeki her ferdin 100$ (600$/6 birey) yıllık geliri olduğu geçer. Bu hane halkı, önümüzdeki yıl
gelirini arttırmak için en azından 4 seçeneğe sahiptir:
1-Tasarruf Yapmak: Hane halkı, ürettiği 4 tondan üçünü tüketir ve birini pazarda 150 $’a satar
ve bu parayla besi hayvanı satın alır. Bundan elde edilecek ürün her ne olursa olsun hane bu
tasarrufla sermaye birikimi yapmış olur.
2-Ticaret Yapmak: Hane halkı, yaşadıkları bölge koşullarının, getirisi çok daha yüksek olan
başka bir ürüne uygun olduğunu öğrenerek, bu yeni ürüne geçiş yapar ve yeni üründen 800$
gelir elde eder. Yemek üzere, 600 dolarıyla tahıl satın alır. Bölgede aynı ürünü üreten çiftçilerin
sayısı arttıkça, bu ürünün nakliyesi ve depolanması gibi daha fazla uzmanlık gerektiren
işletmelerin ortaya çıkmasına neden olur. Bu ürünün pazarı, zaman içinde geliştikçe inşaat,
imalat, altyapı vb. gibi daha da fazla uzmanlık gerektiren işkolları oluşur.
3-Teknoloji: Ziraat mühendisi, hane halkına toprak verimliliğini sürekli hale getirecek yeni
yöntemler öğretir. Bazı ürünlerin topraktan aldığı besinleri tekrar toprağa veren ağaçlar ve
verimliliği ve zararlılara dayanıklılığı arttırılmış tahıllar sayesinde üretim, 4 tondan 6 tona çıkar.
Bu durumda hanedeki her ferdin yıllık geliri 150$’a yükselir.
4- Doğal Kaynak Artışı: Devletin sulak alanlardaki hastalıklarla mücadelesinde başarılı olması
sayesinde, hane halkı çok daha büyük ve verimli bir çiftliğe taşınır. Binlerce hektarlık toprak,
üretim kapasitesinin ciddi oranda artmasına neden olur. Gelirler yükselir, açlık azalır ve hane
halkı yıllık üretimini üçe katlar.
Yaşadığımız sistem çok karmaşık olsa da, ekonomilerin büyümesi ardındaki neden, daha
yüksek gelire götüren bu dört yöntemdir. Gerçek ülke ekonomilerine baktığımızda GSYİH’da
kaydedilen artış bu yöntemlerin tamamının uygulanmasıyla sağlanır: tasarruf ve sermaye
birikimi, uzmanlık ve ticaretin artması, teknolojik gelişimle eşzamanlı üretim artışı ve kişi başına
düşen doğal kaynakların artması. Bu örneği hane bazında vermiş olsam da esasında sistem,
pazarlar, kamu politika ve yatırımlarıyla bir araya gelen binlerce hatta milyonlarca hanenin
karşılıklı ilişkisiyle meydana gelir. Peki bir hanenin gelirini ne gibi unsurlar azaltabilir? İşte bazı
nedenler:
Tasarruf Yapamama: Hane halkının kronik açlık çektiğini varsayalım. Bu durumda, ürettiği
tahılın hepsini kendileri tüketecek ve pazarda ürün satamayacağı gibi sene içinde kırılan
sabanını yenileme veya tamir etme imkanı da olmayacaktır. Tarla sürülmediği için seneye hasat
daha da azalacaktır.
Ticaret Olmaması: Hane halkının yüksek gelir getiren üründen haberdar olduğunu ancak buna,
örneğin pazarlara giden yolların olmaması nedeniyle geçemediğini düşünün. Ürettiğini
satamayacağını anlayan hane halkı, en azından kendi yiyeceğini garanti altına almak için, tahıl
ekmeye devam edecektir. Bununla birlikte şiddet, finansal dengesizlik, fiyat sınırlamaları veya
diğer başka devlet müdahaleleri, uzmanlaşmaya ve ticarete engel olabilir.
Teknolojik Gerileme: Çocukların ebeveynlerini, AIDS gibi bir hastalıktan kaybettiğini düşünün.
Normalde aile reisliği sorumluluğunu en büyük çocuk üstlenir; ancak genellikle babadan oğula
geçen çiftçilik yöntemlerinde henüz çocuk uzmanlaşmamıştır. Bir sonraki mahsul kaybedilince,
çocuklar komşuların eline bakar duruma düşer. Teknolojik bilgi birikimi azaldığından hanenin
geliri de azalır.
Doğal Kaynakların Azalması: Bazı bölgelerde fazladan toprak olmadığı gibi, çevresel
koşullarda da olumsuz değişimler olabilmektedir. Topraktaki besin bilinçsiz tarım nedeniyle
tükendikçe, tarlanın sadece 1 hektarından ürün alınır olduğundan, hanede kişi başına gelir
sadece 50 dolara kadar düşmektedir.
Üretimi Olumsuz Etkileyen Felaketler: Sel, kuraklık, hastalık, salgın gibi afetler, bir yılın
gelirini tamamen yok edebilir.
Nüfus Artışı: Bir kuşak geçer ve ebeveynler ölür. Eldeki iki hektarlık tarla, iki erkek çocuk
arasında paylaşılır. Her erkek çocuğunun bir karısı ve dört çocuğu olur. Hektar başına iki tonluk
üretimin aynı kaldığını varsaysak bile hane geliri yarıya düşecektir. Bu bölünme Afrika’da ciddi
sorunlara neden olmaktadır.
Bu senaryolar bir hanenin nasıl gelişebileceğini veya gerileyebileceğini basitçe resmeder. Bir
ülkenin gelişmeden sorumlu uzmanlarının bu süreçlerden hangisinin ilerleyip hangisinin
gerilediğini dikkatlice takip etmesi gerekir. Bir ekonominin gerilediğini bilmek yeterli değildir.
Ekonomik büyüme olabilmesi için ekonominin neden başarısız olduğunu anlamamız gerekir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder