30 Haziran 2011 Perşembe

YAYLADA MAL BEYENİLMEZ, DÜĞÜNDE KIZ BEĞENİLMEZ.

1978-1980 Kuşakları arasında ki bizler büyüklerimizden, Yaylada Mal beğenilmez, Düğünde kız beğenilmez diye annemiz babamız büyüklerimiz, bu değimi bize aktardılar.

Bizim kuşaklar bu söyleyişi duyarak gençliğimizi geçirdik. Belli bir kesim bu ünlü değime aynen uyarak hareket etti. Bir kısmı ise kendi doğrultusunda yürüyerek bugünlere geldiler.

Büyüklerimize neden yaylada mal beğenilmez diye soru sorunca, yaylada ot bol olunca hayvan iyi beslenir, kilo alır kendini iyi gösterir. Düğünde kız iyi giyinir, bakımlı olur, evlenince yanıldığını görürsün. Geleceğimizi belirlerken Büyüklerimizin deneyimlerinden , teknolojinin en yenisinden yararlanmalıyız.

Bugün Bursa’da Küçük Sanayi’de küçük işletmeleri dolaşırken, bizlerden iyi çalışkan eleman isteyen sanayicilerimiz oldu. Biz harmanın içindeyiz iyi tohumun hangi saptan çıkacağını bizler iyi biliriz, değince yukarıdaki değimle aynen karşılaşmış oldum.TV alırsınız kataloğu vardır okursunuz ona göre hareket edersiniz ama hiçbir zaman insanın kataloğu olmadı Diplama var ama insan gibi değerli varlık için yeterli değildir. Çünkü insanın hem sağ beyni var hem sol beyni vardır. Diplama yalnızca insanın sol beyninin yapısını gösterir oda yeterli oranda isbatlıyamaz. Bir insanın en iyi kataloğunu onu yetiştiren öğretmen açıklayabilir. Eğer ki öğretmende yeterli bilgi ve donanıma sahipse.

27 Haziran 2011 Pazartesi

ELEKTRİK HIZI İLE GELİŞEN TEKNOLOJİLERE NASIL AYAK UYDURUYORUZ

“Elektrik hızı” ile gelişen teknolojilere ayak uydurma çabasındaki

beyinlerimiz, yeni ve karmaşık sistemleri anlayıp keşfetme konusunda

eğitiliyor. Her türlü elektronik zımbırtıyı kısa sürede çözümleyip kullanmaya

başlayabilen yumurcaklara hayranlık duyarız. Onlar okudukları kullanım

kılavuzlarını anında ezberledikleri için becermiyorlar bu isi, yeni

teknolojileri keşfetmeye yarayan mantığı ve genel kuralları kavradıklarından

başarılı oluyorlar. Bilişim uzmanları, etkili öğrenimin, öğrencinin kavrama

yeteneğinin sınırlarında gerçekleştiğini söylüyorlar. şöyle açalım; öğreti çok

kolaysa öğrenci sıkılıveriyor, zorsa ilgisi kayboluyor.

Ama öğreti, onların kavrama yeteneğinin sınırlarına yakın bir zorluk

derecesine sahipse, çocuk dikkatini teksif edebiliyor ve ilgisi kalıcı oluyor.

Video oyunlarının tasarlayıcıları da bu “yetenek nizam”ından yararlanıyor;

oyunu zor yap, kimse almaz, kolay yap, satılmaz ama yetenek sınırlarına

dayanan zorlukta bir oyun her zaman is yapar. Teknolojik ürün üreticileri de

aynı prensibi uygular. Yeni teknoloji içerikli ürünler bir anda piyasaya

sürülmez. Bunlar, tüketiciyi alıştırmak için aşama, aşama ama sık aralıklarla

piyasaya sürülür. Beyinler böylece adapte olmaya adapte olunca, karmaşık

sistemleri kavrama yeteneğimiz sürekli yükselen bir eğri çizer.

Nöroloji biliminin ortaya koyduğuna göre beynimizin yeni macera ve

kesif arayışlarına tahsis edilmiş özel mekanizmaları mevcut. Bizler, problem

çözen yaratıklarız, halledilmesi gereken bir problemle karsılaşınca onu

çözünceye kadar kafa patlatmaya uygun olarak programlanmışızdır. Eğer

bazılarının savunduğu gibi beynimizin temel isteği, başıboş, tembel ve zekâ

faaliyeti gerektirmeyen ucuz eğlenceler olsa idi video oyunları her geçen gün

biraz daha kolaylaştırılırdı. Neden tersi oluyor? Zorlaşıyor çünkü bu zorluğu

talep eden bir piyasa ve bu piyasanın iyi bir getirisi var. Zorlaşıyor çünkü

beynimiz zorlanmayı seviyor.

Kaynak: Kötü Olan Herşey Sizin İçin İyidir Kitabından alınmıştır

YAZARI: UĞUR YÜCE