26 Şubat 2008 Salı

KOZMİK ENERJİYE SAHİP OLUN

Her canlıda olduğu gibi insanın etrafının 30 cm çevresinde, güneşte olan 7 renkli kozmik ışın

Çevreli olduğu termal kameralarla tespit edilmiş. Eğer bizde bu ışın demeti her yerde eşit kalınlıkta ise mutlu insanız.

Eksilen kozmik enerjinizi temin etmek için şu yöntemleri kullanırsanız, aynı enerjiyi tekrar kazanırsınız İşe başlarken veya işten çıkınca uygulamayı ihmal etmeğin..

UYGULAMA SEANSINDA YAPACAKLARINIZ,

*Rahat bir pozisyon alın! Gözünüzü kapatın. Burundan nefes alın 1,2,3,4,5,6,7,8 ‘e kadar sayıncaya kadar nefesinizi içinizde tutunuz. Ağzınızdan 1,2,3 edinceye kadar nefesinizi veriniz. Bu nefes alış verişinizi 5 defa üst,üste yapınız.

* Kuyruk sokumu kemiğinizin üstünde güneşin kızıllığının ve kırmızılığının varlığını hissedin sürenizi kendiniz belirleyin

* Göbek altını düşünürken portakal bahçesinde dolaştığınızı düşünün.

*Midenizi düşünürken ay çiçek tarlasında olduğunuzu düşünün derin, derin nefes alın verin .

* Kalbinizi düşünerek yeşil ormanlık ve kırlarda dolaşın derin nefes alarak doğanın güzelliğini kalbinizde hissedin.

*Boğazınızı düşünerek mavi sularda denizlerde yüzünüz, Mavi suların akışını hissedin.

* Beyninizi düşünerek, mor,pembe arazilerde dolaşarak nefes alın verin..

*Bıngıldak kemiğinizden açık mavi bir enerjinin girip kuyruk sokumu kemiğinden toprağa aktığını düşünerek gözlerinizi açınız. Stres ve sıkıntılardan arınmış olarak yerinizden kalkacaksınız.

Bu çalışmayı 21 gün yapın sonra düşüncelerinizi yorum hanesinden bana yazınız.

25 Şubat 2008 Pazartesi

İNSAN MEZİYET VE GÖREV BİLİNCİ

Bir evi bir işçi 10 ayda yapıyor. Dokuz işçiye bir evi bir günde yaptırırım deyen kişiye

PROJE MÜDÜRÜ denir

Evi bırakır , geriye kalanları satarım diyerek şirkete kaynak sağlayacağını söyleyen ve proje müdürü’nün işten çıkarılmasını öneren kişiye de FİNANS MÜDÜRÜ denir.

Evi 20 ayda ancak yapılacağını söyleyen kişiye de ÜRETİM MÜDÜRÜ denir.

Tek bir kişinin 10 ayda 10 ev yapacağını söyleyen kişiye de PLANLAMA MÜDÜRÜ denir.

Evin üretim şeklinin ille de yanlış olduğunu söyleyen kişiye de KALİTE MÜDÜRÜ denir.

Dünyada hiç işçi kalmasa o evi kendisinin yapacağını söyleyen kişiye de

PAZARLAMA MÜDÜRÜ denir.

Bir kişiden bir evi 10 ayda yapmasını isteyen kişiye GENEL MÜDÜR denir..

Ev falan istemediğini söyleyen kişiye de MÜŞTERİ denir.

24 Şubat 2008 Pazar

ÇALIŞANLARIN İŞLETMEYE KARŞI SORUMLULUĞU

İşletmenin hakları ile çalışanların hakları iç içedir. Bir tarafın hakkının göz ardı edilmesi zaman içerişinde karşı tarafın haklarına da olumsuz yansıyacaktır. İster özel teşebbüs olsun, ister kamu kuruluşu olsun çalışanların azami düzeyde işletmenin tüm değerlerini kendi öz değerleri gibi koruyup sahiplenmesi önemlidir.

Hindistan başkanı İndra Gandi’nin torununa verdiği öğüt dikkate değerdir.

“İki türlü insan vardır. İş yapanlar ve yapılan işten kendilerine pay çıkaranlar. İş yapanlardan ol. Hem orda diğerinden daha az rekabet vardır.”

16. asırda Filozoflarından Bacon ise “Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil hazmettiklerimizdir. Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil muhafaza ettiklerimizdir, bizi bilgili yapan okuduklarımız değil kafamıza yerleştirdiklerimizdir ve bizi sevimli yapan başkalarına verdiğimiz öğütler değil onları kendimize uygulamamızdır” demiştir. Genel olarak çalışanları üç davranış kalıbı içerisinde değerlendiririz.

* Çıkarcı

* Görevci

*Ahlakçı

Çıkarcı davranış: Dürüst davranış ilkelerini yok sayan bir davranış biçimidir.

Görevci davranış: Tamamıyla değerler kurallara riayet etme anlayışı içermektedir.

Ahlakçı davranış: Kurum ve hizmet yararını ön planda tutan bir davranış biçimidir.

Siz bunlardan hangisine giriyorsunuz?

23 Şubat 2008 Cumartesi

STRESLE BAŞ ETMENİN YOLLARI

Stresle baş etmenin yolları ve yöntemleri,
Bu dünyaya yaşamaya geldin
kahretmeye gelmedin.
Yaşam güzeldir. Eğer ki yaşamasını bilirsen.
Güzel yaşamayı seçmişsen bunlara dikkat et !
Çünkü çocuklar anneleri babaları ile mutludur.
Yaşamaya sizin ihtiyacınız yoksa .
Çocuklarınızın size çok ihtiyacı vardır.
Lütfen bunları okur musunuz?
 
1) Her zamankinden 15 dakika erken kalkın.
2) Sabah için bir gece önceden hazırlık yapın.
3) Dar giysiler giymeyin.
4) Kimyasal ürünler kullanmayın.
5) Randevularınıza vaktinde gidin.
6) Hafızanızı kurcalamayın, aklınıza gelenleri yazın.
7) Her zaman ayni şeyleri tekrar etmeyin.
8) Yedek anahtarlarınız olsun.
9) Daha sık hayır deyin.
10) Hayatınızdaki öncelikleri belirleyin.
11) Negatif insanlardan uzak durun.
12) Zamanı etkili bir şekilde kullanın.
13) Yemeklerinizi zamanında yiyin.
14) Önemli evraklarınızın her zaman kopyalarını hazırlayın.
15) İhtiyaçlarını giderin.
16) Bozulan aletleri tamir ettirin.
17) Hoşunuza gitmeyen isler için yardım alın.
18) Büyük isleri küçük parçalara ayarın
19) Sorunlara meydan okuyun.
20) Sorunlara karşı farklı bir bakış açısıyla yaklaşın.
 
BEBEĞİ  GIDIKLAYIN
 
21) Hayatınızı organize edin.
22) Bol, bol gülümseyin. Hem maliyeti sıfırdır, hem de bedeli para ile ölçülemez.
23) Bir bebeği gıdıklayın.
24) Yağmurda yürüyün.
25) Gümüş bir yüzüğünüz olsun.
26) Evcil hayvan edinin.
28) Köpük banyosu yapın.
29) Her gün çocukunuzla oyun oynayın.
30) Kendinize inanın.
31) Kendinize olumsuz şeyler söylemekten vazgeçin.
32) Kendinizi kazanırken hayal edin.
33) Mizah duygunuzu geliştirin.
34) Yarının bugünden daha iyi olacağını düşünmekten vazgeçin.
 
DANS EDİN
 
35) Kendinize hedefler koyun.
36) Dans edin.
37) Tanımadığınız birine merhaba deyin.
38) Kendinizi kazanırken hayal edin.
39) Bir arkadaşınızla kucaklaşın.
40) Yıldızlara bakin.
41) Yavaş, yavaş nefes alin.
42) Ahenkli bir şekilde islik çalmayı öğrenin.
43) Şiir okuyun.
44) Klasik müzik dinleyin.
45) Kötü bir alışkanlığınızdan vazgeçin.
46) Kendinize bir çiçek alin.
47) Yanında rahatlayacağınız bir arkadaşınız olsun.
48) Bugünün isini yarına bırakmayın.
49) Görünüşünüze özen gösterin.
50) Mükemmel değil iyi olmak için çalısın.
 
KUŞLARA YEM VERİN
 
51) Sergileri gezin.
52) Bir şarkı mırıldanın.
53) Kilonuzu koruyun.
54) Bir ağaç dikin.
55) Kuşlara yem verin.
56) Baskı altında iken dahi nezaketinizi elden bırakmayın.
57) Ayağa kalkın ve gerinin.
58) Her zaman bir B planınız olsun.
59) Kağıda gelişigüzel şeyler karalayın.
60) Bir sakayı hatırlayın.
61) Duygularınızın sorumluluğunu alın.
62) Daha iyi bir dinleyici olun.
63) Sınırlarınızı bilin ve başkalarının da bunları bilmesine izin verin.
 
KAĞITTAN UCAK YAPIN
 
64) Kağıttan uçak yapın.
65) Yeni bir şarkının sözlerini öğrenin.
66) İşe erken gidin.
67)Bir bebekle birlikte ellerinizi çırpın
68) Sır tutmasını bilin.
69) Ağız dolusu kakalarla gülün.
70) Kendinizi diğer insanlara göre ayarlamaktan vazgeçin.
71) Daha az konusun ve daha az dinleyin.
72) Diğer insanları özgürce övün.
73) Bitmemiş ilişkilerin üzerine yeni bir ilişki kurmayın.
74) İyice soruşturup diğer insanların da hakli olabileceğini düşünün.
75) Sizi dikkate almayanı siz hiç dikkate almayın.
76) İnsanlara doğru değer verin hakketmeyenleri silin.
 
AŞKIN ÖNEMİNİ ANLAYIN
 
77) Herhangi bir şarta bağlı olmayan birden- bire gelişen askın öneminin farkına varın
78) Hak ettiğiniz sevgiyi alamadınız mi? Kendinizi üzmeyin sorun siz değilsiniz
79) Başkalarının sözleriyle dolduruşa gelmeyin ama aklinizin bir kösesinde tutun
80) Dinleyip anlamaya niyeti olmayanlarla tartışmayın.
81) Eğer verdiğiniz sır o kişide kalmıyorsa ikinci bir şans vermeyin.
82) Kendinize saygınızı yitirmenize neden olacak davranışlarda bulunmayın.
83) Siz istemediğiniz sürece kimsenin sizi üzmeyeceğini aklınızdan çıkarmayın.
84) Değerli zamanınızı hakketmeyenler için kullanmayın.
85) Size bahsedilen zekayı mutlaka kullanın.
86) Her şeyden önce kendinizi sevin.
87) Dışarıdaki güneşe bakıp gülümseyin önünüzde koskocaman bir gelecek olduğunu unutmayın.
88) Dostluğunuzla yetinmeyenler için hiçbir fedakarlık yapmayın.
 
89) Gerektiğinden fazla verici olmayın. Zaman ,zaman hayır demesini öğrenin.
 
İLK ÖNCE SİZ MERHABA DEYİN
 
90) Hayatinizin her alanında sorumluluğu üstlenin, suçu başkalarına yıkmayın.
91) Hak ettiğinizi düşündüğünüzde maaşınıza zam isteyin.
92) İlk önce siz 'merhaba' deyin.
93) Cesur olun.
94) Teklifin ne olduğunu öğrenmeden asla bir kapıyı kapamayın.
95)Saatinizi daima 5 dakika ileriye ayarlayın.
96) Sıkı tokalaşın.
97) Merhametli ama karalı olun.
98) Dün rüya, yarın hayaldır. Rüyayı mutlu, hayalı ümitli yapan bugündür. Öyleyse bugüne iyi bakin.
99) İnsanları yargılarsanız onları sevmeye zamanınız kalmaz.
100) Düşünmeden konuşmak, nişan almadan ateş etmeye benzer.

18 Şubat 2008 Pazartesi

MOBBİNG’İN YAŞANMADIĞI BİR KURUM KÜLTÜRÜ YARATMAK

Uzm. Psi. Dan. Süleyman Hecebil (Kısaca) Mobbing İşyerinde diğer çalışanlar veya işverenler tarafından tekrarlanan saldırılar şeklinde: Psikolojik şiddet Baskı Kuşatma, Yıldırma, Duygusal taciz, Rahatsız etme, Sıkıntı verme. Kötü olan kazanıyor (mu) İşyerinde duygusal tacize uğrayan her üç kişiden biri işten ayrılıyor Üçte biri ise haksız yere işten atılıyor Bu olayların %13’ünde zorbalık yapanlar ya tayinle ya da iş akdi bozularak cezalandırılıyorlar Zorbaların %81’i patron Sert yönetici ile duygusal tecavüzcü ayrımı çok zor “Çalışanların çoğunluğu, bu davranışları yöneticilerinden gördükleri zaman ses çıkartmıyorlar. Top 10 “duygusal taciz” Aslında olmayan hataları bulup çıkartma Sözle olmayan (ters bakış gibi beden diliyle) taciz Toplantılarda fikirleri aşağılama. “Çok saçma!” İzole etme, uzaklaşma, uzaklaştırma Duygu ve ruh halinde iniş-çıkışlar Kendisinin bile uymadığı saçma ve katı kurallar koyma Başarılı işleri açıkça yok sayma Sürekli olarak ve sertçe hedefler konusunda eleştirme Dedikodu yapma, yaptırma Taciz ettiği kişiye karşı diğerlerini örgütleme Kaynak: WBTI - İşyerinde Duygusal Taciz ve Travma Enstitüsü “Artık kendimden şüphe etmeye başlamıştım” Türk Atasözü Adamı delirtir dama çıkarırlar, sonra deli dama çıktı diye bütün köyü başına toplarlar. Mobbing Türleri Kendini göstermeyi iletişim oluşumunu etkilemek (yönetici tarafından sözün kesilmesi, azarlanma, sürekli eleştiri...) Sosyal ilişkilere saldırılar (çevredeki insanların mağdur ile konuşmaması, orada yokmuş gibi davranılması) İtibara yönelik saldırılar (Arkadan kötü konuşma, asılsız söylentilerin ortada dolaşması, mağduru gülünç durumlara düşürme...) Kişinin yaşam standardına ve mesleki durumuna saldırılar (Verilen işlerin geri alınması, sürekli işin değiştirilmesi, anlamsız işlerin verilmesi...) Kişinin sağlığına yönelik doğrudan saldırılar (Fiziksel olarak ağır işlerin verilmesi, fiziksel şiddet tehditleri, fiziksel zarar, doğrudan cinsel taciz...) Mobbingin Nedenleri Sınırlı kaynaklar (bütçe, terfi olanakları), Faaliyetlerin farklılığı (iç müşteriyi dikkate almama, iç müşteri memnuniyetsizliği), İletişim problemleri (bilgi akışındaki gecikmeler, filtrelemeler, yanlış anlamalar, açık olmayan mesajlar vb…) Algılama farklılıkları (amaç farklılıkları, değer yargısı farklılıkları ve zaman algısındaki farklılıklar), Yönetim alanı ile ilgili belirsizlik (iş ve görev tanımları ile ilgili belirsizlikler), Personel seçim sistemi, Performans değerlendirme sistemi, Bireyler arası acımasız rekabet, Kapalı kapı politikaları, Psikolojik kontratların ihlali, Yetersiz liderlik, Küçülme / el değiştirme Yönetimin mükemmellik arayışı Etik değerlerin kaybolması İş yerindeki monotonluk Mobbingi Örgütsel Açıdan Önleme Yolları Mobbing ile ilgili işyerinde farkındalık yaratmak, mağdur ve zorbanın her zaman farkedileceğini hissettirmek İş ve görev tanımlarındaki belirsizliklerin giderilmesi İşe alım süreçlerinde adayların kişilik özelliklerine ve psikolojik yapısına da önem verilmesi Şikayet ve performans değerlendirme sisteminin sağlıklı çalıştırılması Çalışan destek programının oluşturulması Çalışanların birbirleri ile daha derinlemesine tanışmalarını sağlayacak faaliyetlerin planlanması Paylaşılan kurumsal vizyon, misyon ve değerlerin oluşturulması Örgüt ikliminin ılımanlaştırılması ve insancıllaştırılması Açık yönetim politikalarının oluşturulması Çalışan – işveren arasındaki psikolojik kontratların anlaşılması ve bunlara özen gösterilmesi Kişiler ya da birimler arasındaki herhangi bir çatışma ya da anlaşmazlık durumlarına örgütsel duyarlılık gösterilmesi İş yerinde eğlenceli ve keyifli ortam yaratılması (Fun@Work) Örgütün toplumsal imajının yükseltilmesi (itibar yönetimi) Örgüt içi bilişsel çarpıtmalara duyarlılık gösterilmesi Düzenli olarak iç müşteri memnuniyetinin kontrol edilmesi.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Okurken Beş Duyu Organızı Kullanarak Düşünmelisiniz

Ortalama bir insan görmeden bakmakta Duymadan dinlemekte Hissetmeden dokunmakta Tad almadan yemekte Fiziki bilince erişmeden hareket etmekte Düşünmeden okumakta ve konuşmaktadır. Leonardo Da VİNÇ.

15 Şubat 2008 Cuma

ANNEM VE EŞİM

Anne,zannetme ki günler geçti de değişti evvelki huyum gitgide Yine bir hırçın çocuğum,değişmez huyum Seneler geçsede ben yine buyum Senden umuyorum teselli yine Bugün şefkatine,muhabbetine Zannedermişsin ki yok ihtiyacım ? Belki eskiden daha muhtacım Dünyanın tükenmez kaderlerinden kalbim kırılsa da böyle derinden Hayatın büsbütün yersede kapılmaz Teselli bulurum içinde biraz o derin sevgili hatırlarımda Her gece hıçkıran dudaklarımda Hasretle anılan senin adın var. Anne .,hayatımda bir tek kadın var. Beni aldatmadı, sevdi daima Gittikçe ruhumu saran bu humma başka sevgilerden yadigar anne? Sevmeyen sevenden bahtiyar annem Sorma ki başımdan çok şey geçti mi ? Ah..... Eğer anlatsam sergüzeştimi,nasıl terk edildim nasıl atıldım Anne aldatırdım,aldatıldım Belki her zaman kinden fazla severken,bilhassa bahtiyar olayım derken Bilmesin böyle ağladım Şimdi tecrüben var şimdi anladım Aşk,O bir masal,yalanmış meğer Seven bir kalp için sığınılacak yer Yanlız o kucakmış,yanlız o dizmiş İnsanlar ne kadar merhametsizmiş

12 Şubat 2008 Salı

FARKLI YÖNLERİ İLE DİKKAT EKSİKLİĞİ-HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu (DEHB) en çok araştırılan çocuk psikopatolojilerinden olmasına rağmen, halen tam olarak ne olduğu ve neden ortaya çıktığı anlaşılamamıştır. Buna rağmen DEHB ile teşhis edilen kişilerin (özellikle çocukların) sayısı gerek ülkemizde, gerekse diğer ülkelerde çok büyük bir artış göstermiştir - ve halen de göstermektedir. Psikolojik hastalık tanımlarının kültürel, sosyal, ekonomik, politik ve profesyonel faktörler tarafından biçimlendirildiği bilinmektedir. Özellikle batı kültürleri, daha 15-20 sene öncesine kadar hareketli veya kolay dikkati dağılan çocukları “yaramaz” veya “istese dikkatini verecek” şeklinde tanımlarken, günümüzde, DEHB’li olarak tanımlamaya oldukça meyilli hale gelmişledir. Burada, akla su soru gelmelidir; her kültüre ve/veya profesyonele göre ayni şekilde tarif edilemeyen bir durumu, hastalık olarak tanımlamak ne kadar doğru olacaktır.

DEHB ile teşhis edilmiş kişiler çok yoğun olarak ilaç ile tedavi edilmektedir. Aslında DEHB’nin dezavantajlı karakteristikleri ilaç ile baskılanmaktadır demek belki de daha doğru olacaktır. Çünkü, yapılan araştırmalar, DEHB ilaçlarının çocuğun akademik başarısını uzun vadede arttırmadığını göstermiştir. DEHB ilaçları, sadece çocuğu sakinleştirici ve belli bir süre için dikkatini belirli bir noktaya toplamasını sağlayıcı etki göstermektedir. Bu durum bazı çocuklar tarafından “zombi etkisi” olarak tarif edilmiştir. Daha da endişe uyandıran taraf DEHB ilaçlarının göstermekte olduğu çok ciddi (büyüme bozuklukları, kardiyovasküler bozukluklar, bağımlılıklar vb) yan etkilerdir. DEHB ile ilgili problemlerin çözülmesinde diyet değişikliklerinden, EEG’ye ve/veya psikoterapiye kadar çok çeşitli yardım yöntemleri mevcuttur ve ilaç kullanımı başvurulması gereken en son yöntem olmalıdır.

Diğer taraftan, DEHB ile teşhis edilmiş kişilerin avantajlı karakteristikleri bahsetmemiz gereken önemli bir konuyu teşkil etmektedir. DEHB ile teşhis edilmiş kişilerin yüksek yaratıcılığa sahip oldukları bilimsel araştırmalarla tespit edilmiştir. DEHB’nin diğer bazı avantajlı karakteristikleri arasında olayları geniş perspektiften görebilme, empati, içgörü ve hiperfokus’u sayabiliriz. (Hiperfokus, kişinin sevdiği ve ilgilendiği bir şeyi yaparken gösterdiği çok etkili ve uzun sureli dikkat sürecidir).

Yukarıda anlatılanlar dikkate alındığında, ebeveynlere, öğretmenlere, psikolog ve psikiyatr’lara, kısacası DEHB ile teşhis edilmiş – veya edilebilecek – kişilerle ilgilenen herkese oldukça büyük bir sorumluluk düşmektedir. Bir çocuğu veya yetişkini “DEHB’li” olarak “etiketlemeden” önce, o kişiyi tüm yönleri ile değerlendirmek, DEHB belirtilerine yol açabilecek diğer faktörleri (aile içi problemler, depresyon, stres vb) elemek gerekmektedir. Kişileri bozuk veya hasta olarak nitelendirmek yerine, her bireyi özgün özellikleri ile ele almak; sadece problemli taraflarını görmekten ziyade, güçlü yanlarını da görerek bunları geliştirmeye çalışmak - daha hümanist ve kişiye saygılı bir yaklaşım olacağından - uygulamaya özen gösterilmesi gereken bir yöntemdir.

Uzm. Psikolog Şebnem Özkan

9 Şubat 2008 Cumartesi

YEŞİL ÇAY HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER :

Uzmanlara göre, yeşil çay hapı, sıvı olarak alınan yeşil çaydan daha etkili. Kalp damar hastalıkları ve kanser riskini düşürdüğü belirlenen yeşil çay, aynı zamanda beyin hücrelerini tahrip eden Alzheimer hastalığını da engelliyor. İngiliz Daily Mail gazetesinde yer alan bir habere göre, Güney Florida Üniversitesi?nden bilim adamları, yeşil çayda bulunan antioksidan maddelerin Alzheimer?e neden olan etkenleri ortadan kaldırdığını söylüyor. -Kanserin en önemli nedenlerinden biri vücudumuzdaki serbest radikallerdir. Günde içilen ÜÇ TABLET bardak yeşil çay vücudumuzun serbest radikallerden arınmasına yardımcı olur. Siyah çay bir parçalanmaya ve oksidasyona maruz kalırken, yeşil çay enzimlerinin denature edilmesiyle bu parçalanmaya ve etkili polifenolik maddelerinin azalmasına karşın korunmuş olur. Taze yeşil çaydaki polifenolik maddelerin, kanser riskini azaltmada önemli etki gösterdiği belirtildi. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Sait Doğan, son yıllarda yapılan araştırmalarda yeşil çayın insan sağlığına olumlu etkiler yaptığını, özellikle kanser tedavisinde kullanılabileceğini belirtti. Şekersiz olarak kullanılan yeşil çayın insan vücudunda sıvı dengesini sağladığını vurgulayan Doç. Dr. İsmail Sait Doğan, ?Araştırmalara göre yeşil çaydaki polifenolik maddeler antioksidan özelliğe sahip olduklarından kanser riskini azaltmada müspet etki gösteriyor.? dedi. Çayın içerdiği antikanserojen ve antioksidan bileşenlerin vitamin E ve C?den daha etkili olduğu tespitini yapan Doğan, bu bileşenlerin kanser tedavisinde büyük rol oynamasının yanı sıra yeşil çayda E ve C vitaminlerinin AZ DA olsa bulunduğunu dile getirdi. Tokyo Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada, yeşil çayın kanser ve kalp hastalıkları gibi çok sayıda hastalığa karşı etkili olmasının sebebinin EGCG maddesi olduğunu söyleyen Doğan, ?EGCG?nin akciğer, mide, kolon, karaciğer ve cilt kanserlerini önleyici etkisi bulunmaktadır. Avustralya?daki Curtin Üniversitesi ile Çin?deki Hangzu hastanesinin kanser uzmanları yeşil çay içen Çinli erkeklerle çay tüketmeyen Avustralyalı erkekler arasında yaptıkları karşılaştırmalı incelemeler sonucunda yeşil çayın prostat kanseri riskini azalttığı gözlenmiştir. Bu yüzden dünyada prostat kanserinin en düşük oranda görüldüğü ülke Çin?dir.? dedi. -Sürekli kullanımı, romatizma hastalığının tedavisinde yardımcıdır. -Zayıflama rejimlerine yardımcı olur. CHICAGO - 15.08.2000 - Bilim adamları, yeşil çayın cilt kanseri riskini önlediğini saptadılar. Daha önceki araştırmalarda yeşil çayın içinde bulunan polifenol maddesinin, kanser tümörlerinin etrafında oluşan ve tümörleri besleyen kan damarlarını tıkadığı belirlenmişti. Fareler üzerinde araştırma yapan bilim adamları, yeşil çayın cilde sürülen kremlerde kullanılmasıyla da cilt kanserine karşı tedbir alınabileceğini kaydettiler. Uzakdoğu ülkelerinin geleneksel içeceği olan yeşil çayın, bu bölgedeki insanları kanserden koruduğu bildirildi. Yeşil çay içme alışkanlığının bulunmadığı Batı'da, bu yüzden kanser vakalarının Uzakdoğu ülkelerine oranla daha fazla görüldüğü belirtildi. Yeşil çay içenlerin, cilt kanseri riskinden korunabileceklerini düşünen bilim adamları, cilt kanserine yakalanmış olanlara ise yeşil çayı kür edici bir ilaç olarak tavsiye edemeyeceklerini belirtiyorlar. Bu konuda yapılan araştırmaya ilişkin rapor, merkezi Chicago'da bulunan Amerikan Sağlık Birliği'nin yayın organı "Archives of Dermatology" de yayımlandı.

8 Şubat 2008 Cuma

DERS ÇALIŞMA SORUNA BİLİŞSEL YAKLAŞIM

Uzm. Psi. D an. Süleyman Hecebil

Ders Çalışma Sorunu Öğrenciler Tarafından Nasıl Dile Getirilir? • Çalışma isteğim yok. • Çalışmak istiyorum ama çalışamıyorum. • Çalışmaya tam başlayacağım sırada çalışmayı erteliyorum. • Çalışıyorum ama sınavlarda başarılı olamıyorum. • Bir türlü çalışma masasına oturamıyorum. • Çalışmaya başlıyorum ama kısa bir süre sonra masadan kalkıyorum (ara veriyorum). • Motivasyonum yok (motive olamıyorum). • Çalışırken hayallere dalıp gidiyorum. • Çalışırken çok sıkılıyorum. • Program yapıyorum ama bir türlü uyamıyorum.

Bu Sorunu Yaşayan Öğrencilerin Ders Çalışmaya İlişkin Ne Gibi Düşünce ve İnançları Olabilir?

• Çalışma çok önemli bir faaliyettir. Bu nedenle önce diğer önemsiz ve ufak – tefek (!) konuları halledip sonra çalışmaya başlayayım. (Ders çalışmayı uykudan önceki günün son saatlerine bırakanlar.) • Çalışma isteği bir türlü gelmiyor. Biraz istek gelse hemen çalışmaya başlayacağım. • Çalışmaya başladığımda kafam rahat olmalı: Karnım tok, zinde, tüm telefon görüşmelerini tamamlamış, rahatlamış, maç ve spor programlarının tamamlandığı vb… bir zaman ve sessiz bir ortam sağlamalıyım kendime.(erteleyenler-son dakikacılar). • Çalışmak zor, sıkıcı ve yorucu bir faaliyettir.(Çalışırken sıkıntıdan patlayanlar ve masada kıpır kıpır yerinde duramayanlar.) • Çalışsam da sınavda başarılı olamıyorum.(Çalışma odasında / masasında sık sık hayallere dalanlar.) • Ya! benim motive olmaya ihtiyacım var. Birileri beni motive etmeli vb…

Ders Çalışma Sorunu Yaşayan Öğrencilerin Çalışma Faaliyeti ve Çalışma Odaları İle İlgili Zihinlerindeki Resimler • Karanlık, • Karışık, • Sıkıcı, • Dışarısı daha eğlenceli, • Boğucu, • Hayalleri ile baş başa kaldığı yer vb…

Ders Çalışma Sorunu Yaşayan Öğrencilere yardım için kullanılan ama hiçbir işe yaramayan yöntemler • Çalışmanın ne kadar önemli ve gerekli olduğunu anlatmak, • Öğüt vermek, • Çalışma programı yapmak, • Sık sık kontrol etmek, • Nasıl çalışması gerektiğini anlatmak.

Ders Çalışma Sorunu Yaşayan Öğrencilerle Yapılacak Görüşmelerde Kullanılabilecek Kritik Sorular

• Ders çalışmak zor ve önemli bir beceridir. Ancak ders çalışmamak da zor ve önemli bir beceridir. Bunu nasıl başarıyorsun? • Çalışmak için ne gibi sebeplerin var? • Ders çalışma isteğinden / motivasyondan kastettiğin şey nedir? • Çalışma programından (programlı çalışmaktan) ne kastediyorsun ve ne bekliyorsun? • Ders Çalışma Sorunu Yaşayan Öğrencilere Yönelik Bilişsel ve Düşünsel Düzenlemeler • Ders çalışma isteği diye bir şey yok. Olmayan bir şeyi boşuna bekleme gelmeyecek. • Önce ders sonra keyif (diğer faaliyetler). • Dersini yap keyfine bak. • Kontrol edilebilen sadece “bu gündür”. • Ertelemek yaşamı kaçırmaktır. (Erteleme davranışının ardında yatan düşünce ve inançlar sorgulanabilir ve bunlarla yüzleştirilebilir.) • Çalışma sırasında sıkılsan dahi masayı terk etme ve ama başka hiçbir şeyle de ilgilenme: Bir süre sonra sıkıntıdan çalışmaya başlayabilirsin. • Zaman tuzaklarına “hayır”. • Biz düşündüğümüz gibi davranırız. (İster inanın ve ister inanmayın düşüncelerimizi biz seçiyoruz.) • Ders çalışmanın gerekliliğini bilmek yetmez: Karar vermek ve inanmak da gerekir. • Çalışma masasında ders çalışma faaliyeti dışında başka bir faaliyette bulunmamak çalışmanın kalitesini artırır. • İç sesler-dış sesler: Üçüncü dil oluşturma. • Büyük hedeflere küçük adımlarla ulaşılabilir. • Çalışmak için ders çalışmayı sevmek zorunda değilsin. • Çalışma odası hayalinin kurulması ve düzenlenmesi.

ERTELEMEK= DERS ÇALIŞMA SORUNU Ertelemek bu günün işini yarına bırakmak demektir. Ertelemenin sonuçları: • Kişisel, • Kendini geliştirme, • Başkalarına verilen sözleri yerine getirme.

İnsanlar Ne Zaman Erteleme Davranışı İçine Girerler?

Sürekli olarak kendilerine yararı olacak işleri yapmaktan kaçınmanın kısa dönemdeki avantajlarına, o işi yapmanın uzun dönemli avantajlarından daha fazla ağırlık verdikleri zaman erteleme davranışı içine girerler.

Erteleme Davranışının Psikolojik Temelleri

• Kaçınmak için ertelemek: Erteleme olaylarının çoğunun gerisinde kaçınma davranışı vardır.Kaçınma durumlarının iki türü var: Tehditten kaçınma ve Rahatsızlıktan Kaçınma. • Dengeyi yeniden kurmak için ertelemek: Özerklik duygusu kolayca tehdit altına giren insanlarda sıkça görülür. • Bir başlangıç olarak erteleme:Son dakikacılar...

Erteleme Türleri • Ya hep ya hiç nedenli erteleme alışkanlığı: Olayları siyah ya da beyaz olarak düşünenler, mükemmeliyetçiler, kusursuzluk tiryakileri, bir numara olmamaktan korkanlar vb... • Başarısızlık Korkusuna Dayalı Erteleme: Garanticiler... • Başarı Korkusuna Dayalı Erteleme:Bir konuda başarılı olmaktan değil başarının getireceklerinden korkanlar... • Kaygıya dayalı erteleme: bir şeylerin ters gidebileceğine ilişkin inançlar, kendi becerisine güvenmeme, ne yapılacağı ve nasıl yapılacağı konusunda emin olamama ve başkalarının görüşlerine gereğinden fazla önem verme.

7 Şubat 2008 Perşembe

Eğitimde Beden Dilinin Önemi

Uzm. Süleyman HECEBİL

Eğitimde beden dilinin önemi nedir?

Eğitimde beden dilinin önemi, iletişim­de beden dilinin önemi kadardır. İletişimlerimizde, söylediğimiz şeyler kadar söylemediğimiz şeyler de çok önemlidir. Hatta belki de biraz daha fazla önemlidir. Konuşurken duygu ve düşünceleri­mizden farklı konuşabiliriz, ancak konuş­madığımız (sustuğumuz) zamanlarda beden dilimiz konuşmaya devam eder. Gözlerimiz, beden duruşumuz, mimik ve jestlerimiz, kol ve bacak hareketlerimiz, oturma biçimimizle bir çok mesaj veririz.

Sözlü mesajlar daha çok düşüncelerimizi yansıtırken, sözsüz mesajlarımız ise dünyamızla ilgilidir ve duygu ve düşüncelerimizi daha gerçekçi yansıtır.

Öğretmenlerin beden dili aracılığı ile farkında olmaksızın ilettiği mesajlar nelerdir?

Öğretmen sınıf ortamında ya da yüz yüze iletişimlerinde öğrencilere şu tür mesajlar verebilir:

  • Siz benim için önemli ve değerlisiniz
  • Başaracağınıza inanıyorum ve size güveniyorum.
  • Bu süreçte sizinle birlikteyim ve yanınızdayım.
  • İster öğrenin, ister öğrenmeyin beni ilgilendirmiyor.
  • Sizden ne köy olur, ne kasaba.
  • Ne talihsiz bir öğretmenim k, bu sınıftayım.
  • Zil çalsa da sizden kurtulsam.
  • Sınavda ben size gösteririm.

Özetle “İnsanın fikri neyse zikri odur.” Atasözündeki gibi, kişinin duygu ve düşünceleri beden diline yansır.

Öğretmenlerin ders anlatırken yaptıkları hatalar nelerdir? Bu hatalar öğrenme sürecini nasıl etkiler?

Aslında ders ortamı, karşılıklı mesaj alışverişi ortamıdır. Yüzünü tahtaya, sırtını öğrencilere çeviren öğretmenin başarılı olma şansı çok düşüktür. Bu durumdaki bir öğretmen belki çok yorulur, belki de çok şey anlatır. Öğrencilerin anlatılanlara ilgi gösterip göstermediklerini, dersi anlayıp anlamadıklarını, sınıfın motivasyonunu, dersten sıkılıp sıkılmadıklarını anlamak, sınıfa dikkatlice bakan bir öğretmen için zor değildir.

Bazen bir şeyin önemini, önce onun zorluğundan ve nasıl yapılamayacağından yola çıkarak anlatmaya çalışıyor, “Yapabileceğini sanmıyorum ama istersen bir dene” diyoruz. Bunu karşıdaki kişiyi motive etmek için yaptığımızı düşünsek de korku ve kaygıya dayalı motivasyonun kalıcı olması çok güç. Ayrıca bu tür motivasyon, öğrencide “kaçınma” davranışını körükler. Öğretmenlerin öğrencilere onlardan beklentilerini (neler yapmaları gerektiğini) iletirken, nasıl yapmaları gerektiği konusunda da yardımcı olmaları gerekir.

Yaş gruplarına göre baktığımızda, ilköğretimde, ortaöğretimde ve üniversitede öğrencilerin derse olan ilgisini ayakta tutmak için neler yapmak gerekir?

Öğrencinin hangi yaş grubunda olursa olsun derse ilgi gösterebilmesi için, öğrenebileceğine ve yapabileceğine inanması gerekir. Öyleyse sınıfta ilgiyi ayakta tutmanın önemli koşullarından biri öğrenciyi inandırmak. Bir diğer koşul da öğrencilerin beden dili aracılığı ile verdikleri mesajları iyi okumak gerekiyor. “Anlıyorlar mı? Motivasyonları ne düzeyde? Vb…”

Öğrencilerin derse olan ilgisini ayakta tutmanın belki de en önemli koşulu sınıftaki öğrencilerin öğrenme özelliklerini (stillerini) tanımak, dersi, birden fazla duyuya hitap edecek biçimde planlamaktır. Derslerin çok çeşitli araç-gereçten yararlanılarak işlenmesi hem öğrenmeyi kolaylaştıracak, hem de derslerin keyifli olmasını sağlayacaktır.

Ders süresinin uzunluğuyla ilgili standartlar nelerdir? Dikkati ayakta tutabilmek için ders süreleriyle ilgili düzenlemelere gerek var mıdır?

Keyifsiz, monoton ve çeşitli araç-gerecin kullanılmadığı dersler, süresi isterse 10 dakika olsun, öğrencilerin dikkatini toplamakta güçlük yaşadığı dersler olmaktan öteye gitmez. Biz yetişkinler için de durum böyledir. Televizyon haberlerinde, bir politikacı konuşurken uyuklayan insanları sıkça görürüz. Öyleyse dikkati ayakta tutabilmenin ilk koşulu dersi keyifli, hareketli ve çok çeşitli araç-gerecin kullanılacağı biçimde tasarlamaktır. Dikkat süresini belirleyen bir başka önemli etken de öğrencilerin yaşıdır. Anaokulu ve ilköğretim 1-3. sınıflarda maksimum dikkat süresinin 20 dakika olduğu bilinmektedir. Bu yaş gruplarında 40 dakikalık ders süresi oldukça uzundur. Bu nedenle 20 dakikalık süreden sonar öğrencilerin dikkatini toplamaya yönelik 2-3 dakikalık yeni ve başka bir etkinlik yapılarak tekrar derse dönülebilir. İlköğretim 4-5. sınıf düzeyindeki öğrencilerin dikkat süresi ise 30 dakikaya kadar yükselebilmektedir.

Anne babaların, çocuklarıyla düzgün iletişim sağlama yolunda beden dilinin önemi nedir? Bu ko­nuda onları hangi noktada uyarmak gerekir?

Anne babalık gerçekten çok zor ve çok özveri isteyen bir uğraş. Anne ba­balar, bu uğraşlarında zaman zaman "iyi niyetli" hatalar yapabiliyorlar. Ancak yapılan iletişim hataları süreklilik göstermediği sürece çocukları fazlaca olumsuz etkilemiyor. Anne, baba, çocuk arasında yaşanan iletişim hataları genel­likle şu tür bir döngü izliyor:

  • İstenmeyen bir davranışı ortaya çıktığında çocuk, önce uygun bir biçim­de uyarılıyor.
  • Davranış devam ederse ses tonu biraz yükseltiliyor.
  • Ses tonunu yükseltmek bir işe yara­mazsa, yüksek sesle uyarmanın yanı sıra el kol hareketleri başlıyor, yüzler kızarıyor, gözler kısılıyor.

Yukarıda anlatılanların hiçbirinin işe yaramadığı düşünüldüğünde de bu kez tutma, çekiştirme vb. davranışlar ekleni­yor. Bu durum tipik bir anne-baba-çocuk çekişmesi anlamına geliyor. Özellikle problem durumlarında beden dilinin faz­laca kullanıldığı ailelerden gelen çocuklar, arkadaşlarına karşı saldırgan davranışlar sergileyebiliyorlar.

Unutmayalım ki çocuklar dünyayı an­ne babanın gözünden bakarak tanıyorlar, anne babayı model alıyor ve davranışlarını taklit ediyorlar.

SEVGİLİ GENÇLER

Her toplumda üç çeşit insan türü vardır.İnsanların yüzde 90’ı öğrenmek ve kendini geliştirmek gibi garip duygu ve dürtülere aldırmazlar. Ve de geldikleri gibi giderler.Yüzde 2’si öğrenir ve öğrendiklerini başkalarına öğretirken her şeyi sorgular ve sorunlara çözüm ararlar.Geriye kalan yüzde 8 ‘i mi ? Onlarda yüzde 90 ‘a yukarıdan bakarlar.Yüzde 2 ‘yi ise haset ve gizli bir hayranlıkla izlerler. · Bazıların 30’da ölür ama 70 ‘de gömülür.(sana verilen yaşam fırsatlarını iyi kullan.) · Paylaşılmayan mutluluklar bomboş bir duygudur. Hepimiz cahil ve vahşi doğarız. Bazıları uygarlaşır.Geriye kalanı ise doğduğu gibi,hiçbir değişime uğramadan çekip giderler. Okumak öğrenmek cahilliği alır geleceğe yol verir. Emek harcamadan çalışmadan hiçbir şey elde edemesin. Geleceğinde insanların sana saygı duymasını mı istiyorsun öyleyse çalışmalısın. Mutluluklu mu istiyorsun, insanları sevmelisin ,onlara bildiklerini öğretmelisin. Çok para kazanıp zengin mi olmak istiyorsun,çalıştırdığı insanlara layık olduğu sevgiyi vermelisin,saygı duyduğun insan gibi görmelisin. Sevgiyle sabırla yapılan bina asla yıkılmaz.Depremlerde sallanır ama yıkılmaz. · İşin küçük olabilir ama işine saygı duyup, işinin çok büyük olduğunu düşülmelisin. · Siz çalışkan anne babanın evlatlarısınız ; boşa harcayacak ne zamanın var nede vaktin.Gelecekte insanlar sizden çok şey bekliyor…. Yolların ne kadar bozuk olursa olsun mutlaka sizin yürüyebileceğiniz yollar vardır. Sabredip yürümesini bilmelisiniz. Hava ne kadar bulutlu olursa olsun, bulutların arkasında pırıl,pırıl parlayan bir güneş vardır . O karanlık bulutlar gidecektir.Güneş yine gelecektir. CÜNEYT KORYÜREK

5 Şubat 2008 Salı

Motoru gaz ,çocuğu laf boğar

Bir makina çalışmadığında,çalışsın diye sürekli zorlamak yerine,akılcı davranıp çalışmama nedenini araştırırız. Bir insan istediğimizi yamadığında ise neden araştırmak yerine zorlamayı tercih ederiz.Diyelim ki çocuğunuz size göre yeterince ders çalışmıyor,sizde sinirleniyorsunuz ve ona sürekli olarak"çalış"diye bağırıyorsunuz.Biliyorum pek çoğunuz yerine getirmiyeceksiniz ama bir ricada bulunmak istiyorum. çocuğunuzun ders kitaplarından birini alın; örneğin Mesleki Gelişim,Fen Bilgisi veya matematik gibi,bir ünite seçin ve okuyup anlamaya çalışın. Bakalım nekadar anlıyacaksınız? Eğer lise mezunuysanız,lise kitaplarında herhangi bir konuyu anlamanızı beklerim.Bakalım anlıyacak mısınız?Sadece okuyup geçmek yok.Bilgiyi aklınızda tutacaksınız,kavrıyacaksınız, o konuya ilişkin analizler-sentezler yaparak konuyu değerlendireceksiniz.Sonra kitabı eşinize verin, size sorular sorsun.Eğer bu konuda başarılı olursanız,benden size müsade,çalışmadığı için çocuğunuza istediğiniz gibi kızabilirsiniz. Ama eğer siz, bu olgunlukta, o birtek üniteği hakkıyla anlayamıyorsanız;çocuğunuzun davranışlarına daha farklı gözle bakacaksınız.Çocuğunuzun yeterince çalışmıyor olmamasının nedenlerinden biri,iyi anlatımamış konuları öğrenmekte güçlük çekiyor olması olabilir; veya bu konu kitapta iyi anlatılmıştır da çocuğunuz o konuya ilişkin başlangıç bilgilerinde eksiklik vardır. Anlaşılan bilgiler çocullara zek verir ,çocukta o konuyu büyük bir istekle çalışır.Nedenini araştırın sonra eleştirin, bilmiyorsanız bir bilene danışınız. Yazarı: ÜSTÜN DÖKMEN

2 Şubat 2008 Cumartesi

Lisedeyken gittiği dershaneyi taksitle aldı, eğitim ‘devi' oldu

Sadi ÖZDEMİR Giresunlu Enver Yücel, Yatılı Haydarpaşa Lisesi öğrencisiyken üniversiteye hazırlık için gittiği 3 derslikli Uğur Dershanesi'ni 1975'te ‘taksitle' satın aldı. Bugün öğrenci sayısını 100 bine, şube sayısını da 103'e yükselttiği dershaneye kolej ve üniversite de ekleyen Enver Yücel, ‘eğitim holdingi' kurdu. ORTA halli esnaf bir ailenin çocuğu olarak Giresun'da dünyaya gelen Enver Yücel, İstanbul'da yatılı olarak Haydarpaşa Lisesi'nde okurken girişimci oldu. Lise son sınıftayken üniversiteye hazırlık için Uğur Dershanesi'ne yazılan ve lise son sınıfta beklemeye kalınca ikinci kez dershaneye devam kararı alan Enver Yücel 1975'te matematik öğretmeni ile ortak olup 3 derslikli Uğur Dershanesi'ni taksitle satın aldı. Uğur Dershanesi, 30 yılda 103 şubeli ve yaklaşık 100 bin öğrencili bir eğitim kurumuna dönüştü. 1994'te Bahçeşehir Koleji'ni ve 1998'de Bahçeşehir Üniversitesi'ni kuran Enver Yücel, 2004'te de Uğur Education ile ABD'de SAT (Amerikan Üniversitelerine Hazırlık Kursu) sınıfı açtı. ABD'de bir de meslek lisesi kurmak için hazırlıklarını tamamlayan Enver Yücel, Çin ve Güney Kore'de de dersane açacak. HAYDARPAŞA LİSESİ ÇOK ŞEY VERDİ: Enver Yücel şöyle başlıyor anlatmaya: ‘İlk ve orta okulu Giresun'da okudum. Ben Giresun'da çiftçi ve esnaf bir ailenin çocuğuyum. 3 erkek 3 kız 6 kardeşiz. O zamanlar İstanbul'daki iyi yatılı okullara Anadolu'daki orta düzeydeki ailelerin çocukları lise okumak için gönderilirdi. Bizim bölgede de Haydarpaşa Lisesi çok ünlüydü. Yatılı okudum ve hayatımı yönlendiren, bana herşeyi veren Haydarpaşa Lisesi oldu. Orada okuldan kaçışlarımız çok meşhurdur. Mesela Mehmet Ali Aydınlar (Acıbadem Hastanesi'nin sahibi) ile sınıf arkadaşıydık. Lisenin son sınıfında üniversiteye hazırlık için Uğur Dershanesi'ne başladım ama üniversiteye hazırlanalım derken kompozisyon ve sanat tarihinden beklemeye kaldım ve okul uzadı. O yılı da dershaneye giderek değerlendirdim. İşte o yıl Uğur Dershanesi'ni satın aldık.' ÖĞRETMENLE ORTAK, TAKSİTLE: Enver Yücel, kendisi dershane öğrencisiyken Uğur Dershanesi'ni satın alma öyküsünü şöyle özetliyor: ‘Laleli Fethi Bey Caddesi'nde 3 odalı sobalı küçük bir yerdi. Bir matematik öğretmeniyle (Salih Yılmaz, hemşehri ve akraba) ortak olduk ve dershaneyi devraldık. Yıl 1975'ti ve ben lise son sınıf öğrencisiyken dershane sahibi olmuştum. Daha sonra Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Enstitüsü'ne gittim, matematik öğretmeni oldum ama girişimcilik yönüm ağır bastı. Dershaneyi 50 liraya aldık, 10 taksitle ödedik. Ben sekreteryasını, temizliğini ve pazarlamasını üstlendim ortağım da zaten öğretmendi. Bir de büro elemanımız vardı.' ELEKTRİK DİREKLERİ BENİ TANIR: Yücel, 22 yaşındayken dershane sahibi olur ama iş başa düşer ve tek başına yoğun pazarlama faaliyetine girişir. Yücel, şöyle devam ediyor: ‘El ilanıyla öyle bir tanıtım yaptık ki İstanbul'da o dönem de elimin değmediği elektrik direği kalmadı. Elektrik direkleri beni iyi tanır. Anadolu'da dersane yoktu ve Anadolu'dan da dershane için öğrenci gelirdi. Rize-Samsun arasında da her elektrik direğine el ilanı yapıştırdım. Trakya'yı dolaştım aynı şekilde çalıştım.' 100 bin öğrencim var UĞUR dershanesi'nin Türkiye genelindeki şube sayısının 103 olduğunu belirten Enver Yücel, bu dershanelerde de toplam 100 bine yakın öğrenci bulunduğunu söylüyor. Yücel, ‘Her yıl öğrenci sayımızın yüzde 10'u kadar öğrenciyi de ücretsiz okutuyoruz. Türkiye'de ‘Ben çalışkanım okumak istiyorum ama param yok' diyen öğrenci gelsin başlasın. Bunu da açıkça ilane diyorum' diyor ve şöyle devam ediyor: ‘Dershanelerimizde 3 bine yakın, kolejimizde 420 öğretmen çalışıyor. Üniversitemizde de 259 öğretim üyesi ders başında. Bahçeşehir Üniversitesi'de 5 bin öğrencisi var. Kolejimizde ise 1200 öğrencimiz var. Türkiye'de 10 ilde Bahçeşehir Koleji olacak.' İşler büyüdü, dershaneyi alıp ortaklıktan ayrıldı ENVER Yücel daha sonra Kemal Koçak ile ortak olur. Yücel şöyle devam ediyor: ‘Uğur Dershanesi'ni hızlı büyüttük. Dershanecilikte özellikle öğretmenlere karşı çok duyarlı olduk. Öğrencilerin memnuniyetlerini de çok iyi ölçtük. Okulların neyi iyi yaptığını neyi yapamadığını çok iyi görüyorduk. Bu nedenlede de özel okul açma kararı aldık. Uğur Koleji'ni kurduk. 1992'de ise Kemal Koçak Bey ile yollarımızı ayırdık. O Uğur Koleji'ni aldı, ben Uğur Dershaneleri'ni. Ayrıldığımızda Uğur Dershaneleri'nin İstanbul'da 6 şubesi ve 6 bin öğrencisi vardı. 1994'te Bahçeşehir Koleji'ni, 1998'de de Bahçeşehir Üniversitesi'ni kurdum. Hem kolejin hem üniversitenin uluslararası işbirliklerine çok önem verdik ve çok yüksek seviyeye çıkardık.' ABD'de devlet öğrenci başına 14 bin dolar ödeme yapıyor DERSHANE tecrübesini ABD'ye taşıyan Enver Yücel'in 2004 Ocak ayında Washington'da kurduğu Uğur Education şu anda ABD üniversite giriş sınavı SAT için 600 öğrencili bir eğitim kurumu olarak çalışıyor ve geçen yıl 1.5 milyon dolar ciro yaptı. ABD'deki liselere 13 tane de Türk öğretmen ihraç eden Yücel, ‘ABD'de okular dershanelere kendi sınıflarını açmış. Ugur Education olarak şimdi Washington D.C.'nin bütün okullarındaki SAT kurslarının tamamı için görüşüyoruz. 23 Aralık'ta bir meslek lisesi kurmak için teklifimizi vereceğiz. ABD'de devlet eğitim kompleksini hazır halde veriyor, ekibini, ekipmanını kurup eğitime başlıyorsun. Devlet gelir düzeyi 30 bin doların altındaki öğrenciler için öğrenci başına 14 bin dolar ödeme yapıyor.' Çin'e ‘nasıl ihracat yapılır'ı tartışacaklar ÇİN Halk Cumhuriyeti'ne ihracat olanakları, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen ve Çin'den gelen 7 sektör temsilcisiyle İstanbul'da tartışılacak. Okan Üniversitesi, TOSYÖV ve Çin Dostluk ve İş Geliştirme Derneği tarafından düzenlenen ‘Türk-Çin KOBİ'lerinin Ortak İş Platformu' konulu toplantı 2-3 Aralık tarihinde İstanbul Mövenpick Hotel'de düzenlenecek. Çin Halk Cumhuriyeti'nin ekonomik ve ticari başarısında KOBİ'lerin rolü, ihracat teşvikleri, kur politikaları, eğitim ve altyapı destekleri gibi konuların ve Türkiye ile iş imkanlarının tartışılacağı toplantıya Çin KOBİ Birliği'nin uzmanları ve 5 sektörün temsilcisi işadamları katılacak. Çin'den 7 temsilcinin katıldığı iki gün sürecek toplantıda, iki ülke firmaları arasında verimli işbirliklerinin kurulmasına, ekonomik ve ticari ilişkilerin artarak devam etmesine katkıda bulunulması hedefleniyor. Toplantının ikinci günü yapılacak sektörlere göre belirlenen yuvarlak masa toplantılarında, Çin Halk Cumhuriyeti ve Türk iş dünyasının temsilcileri arasında ortaklık ve stratejik işbirliklerinin temelleri atılacak. Denizciliğin 25 yıllık fuarı 17 Aralık'ta NTSR Fuarcılık tarafından düzenlenen Uluslararası İstanbul Boat Show Fuarı 25'inci yılını kutluyor. Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük 3 fuarı arasında yer alan Fuar, 17-25 Aralık tarihlerinde İstanbul Dünya Ticaret Merkezi CNR Fuar Merkezi'nde kapılarını 25'inci kez açacak. Denizcilik sektörünü bir araya getiren Fuar 25'inci yıl onuruna Türkiye denizcilik tarihini, deniz turizmini ve deniz sporları konularını mercek altına alacak. ‘Tarihten bu yana denizler ülkesi Türkiye' temasıyla çeşitli etkinlikler düzenlenecek ve Türkiye'nin Deniz Turizmi, Deniz Sporları ve Türk insanının deniz tutkusu gündeme getirilecek.