28 Kasım 2007 Çarşamba

ŞİFALI BİTKİLER

  • ADAÇAYI
  • Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser. Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Kan dolaşımını hızlandırır. Kanamaları keser. Göğsü yumuşatır. Öksürüğü keser. Astım hastaları için yararlıdır.Böbrekleri çalıştırır.
  • AHUDUDU
  • Taze ve olgun döneminde ahududu yemek çok şifalıdır.Vücuttaki toksinleri dışarı atar, kanı temizler, kuvvet ve canlılık verir. Ayrıca, çiçeği bulup kaynatabilirseniz, bu su, hem göz hem bademcik iltihaplarında tedavi edici rol oynar.
  • ALKOL
  • Biraz sulandırılan saf alkol her türlü yara, iltihap için ideal ilk yardım malzemesidir. Dolamalarda, apsenin oluşmasına alkol engel olur. Evdeki sinirlenmelerde, bayılmalarda alkolle masaj çarçabuk ve iyi bir sonuç almanıza yarar. Evinizde mutlaka bulundurun.
  • ANASON
  • Hazmı kolaylaştırır. İştahsızlığı ve yemeklere karşı duyulan tiksintiyi giderir. Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. İdrarı arttırır. Öte yandan kusmayı ve ishali keser.
  • ASMA
  • Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur.
  • AYRIKOTU
  • İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir.
  • AYVA
  • Şeker ve tanen gibi maddeler ihtiva eder. Vitamini boldur, ishal kesmek için en iyi ilaçtır. Bilhassa çocuk ishallerinde kullanılır. Hastaya günde 30 gr'dan 10 gr'a kadar ayva şurubu verilebilir. Çekirdekleri bazı ekzamalarda çok iyi sonuç verir.
  • BADEMYAĞI
  • Küçük çocukların kabızlığnda 1 çay kaşığı verilirse iyi gelir. 1 ölçü bademyağı 9 ölçü acı kuyu suyuna karıştırıldığında yanıklara karşı birebirdir. Derinin su toplamasını önler.
  • BAKLA
  • Çiçeği ilaç olarak kullanılır. İdrar söktürücüdür. Vücuttaki zehirleri atar. Böbreklerinde taş olanlar bu ilaçtan çok fayda görür.
  • BAL
  • Besinlerin en güzelidir. Kuvvet, canlılık verir, nekahat döneminde hastanın ayağa kalkmasına yardım eder.Kansızlığa,zayıflığa iyi gelir. Çocuklarda bağırsakları yumuşatır, kabızlığa iyi gelir.
  • BROKOLİ
  • Kansere karşı bizi koruyan ve ömrümüzü uzatan müthiş bir sebze. Çok miktarda kalsiyum içerdiği için kemik erimesine birebir. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokoli, vitamin deposudur. Brokoli tutkunlarında ender olarak bağırsak ve akciğer kanseri görülür, kalp dolaşım hastalıklarına da pek fazla rastlanmaz. Kadınlarda göğüs kanserini önler.
  • BUZ
  • Türlü sebeplerden doğan bulantı ve kusmalarda, akciğer ya da mideden kan gelme halinde hastaya ufak buz parçaları yutturmak faydalıdır. Apandisitli hastaların karnına, beynine kan hücum etmiş kimselerin başına buz parçası koymak iyi gelir. Büyük baş ağrılarında da buz torbası ağrı keser. Önemli not: Buz kesesini daima ve muhakkak ki iki yün parçası arasında tutarak uygulayın.
  • ÇAY
  • Bilinen özelliklerin üstüne, iyi bir idrar söktürücüdür. Hazımsızlıkları da düzeltir.
  • ÇÖREKOTU
  • İştah açar. Vücuda kuvvet ve dinçlik verir. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazlarını söker. Koklanacak olursa baş ağrısını keser.
  • DEFNE
  • Terletir, ateşi düşürür. Vücuda rahatlık verir. İdrar ve adet söktürür. İştah açar. Sinir ağrılarını dindirir.
  • DEREOTU
  • Yemeklerimizin, salatalarımızın bu süsü, aynı zamanda iştah açar, kuvvet, çeviklik verir, bağırsak gazlarını giderir. Hazmı kolaylaştırır, hiç bir zararı yoktur.
  • DEVEDİKENİ
  • Ateş düşürür. Terletir ve vücuda rahatlık verir.
  • DOMATES
  • Vitamin deposudur. özellikle A vitamini bakımından çok zengindir. Fakat içinde oksalat denen bir madde olduğundan böbreklerinde taş ve kum olanların fazla yemeleri iyi değildir.
  • DUT
  • Beyaz dutun yaprakları idrar söktürücüdür. 7 gr. kadar yaprak 250 gr. suda haşlanıp içilirse hemen etkisi görülür. Karadut daha çok doktorlukta kullanılır. Karadut şurubu ağızda, diş etlerinde meydana gelen iltihapları iyileştirir. Bir parça hatmi çiçeğini haşlayıp içine dut şurubu konularak gargara yapılırsa bademcik iltihapları geçebilir .Küçük çocukların ağız ve diş iltihaplarında en çok kullanılan ev ilacı dut şurubudur. Yutulsa bile hiç bir zararlı etkisi yoktur.
  • EBEGÜMECİ
  • Göğsü yumuşatır. Öksürük keser. Mide bulantısı ve kusmaları önler. Ateşi düşürüp vücuda rahatlık verir. Boğaz ve bademcik iltihaplarını giderir. Dişeti hastalıklarını tedavi eder.
  • ELMA ÇAYI
  • Sinirleri ve adaleleri kuvvetlendirir. Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. İdrar söktürür. Vücuttaki zararlı meddalerin atılmasına yardımcı olur. Böbreklerdeki kum ve taşların dökülmesini sağlar. Hazmı kolaylaştırır. Kanı temizler. Kolesterolü düşürür. Kabızlığı giderir. Şeker hastalarına faydalıdır. Öksürüğü keser. Ateşi düşürür. Ucukları giderir.
  • ELMA SİRKESİ
  • Kilo vermede yardımcı olur. Cilt sağlığında önemli rolü vardır. Hazım ve dolaşım sistemlerine faydası vardır. Vucudu temizler.
  • ENGİNAR
  • Karaciğer ve böbrek yetersizliğinde, bunların sancılarında, sarılık ve gut hastalıklarında, aşırı şişmanlıkta, kurdeşende, romatizmada ve egzamada oldukça faydalıdır. Kan dolaşımını düzeltir. Kolestrolün neden olduğu damar sertleşmelerinde, kalp sancıları, enfarktüs, beyin kanamaları gibi rahatsızlıkların önleyicisidir.
  • FESLEĞEN
  • Öksürüğü keser. Baş dönmesini durdurur. Arı sokmasında faydalıdır. Ağız yaralarını tedavi eder. Fesleğen kokusu, sivrisinek ve tahtakurusu gibi haşaratları kaçırır.
  • FINDIK
  • Fındık yapraklarının 25 gramı 1 lt. suda haşlanıp içildiğinde kanı temizler.
  • GELİNCİK
  • Nefes darlığı, astım ve bronşitte rahatlık verir. Kan tükürme ve kusmayı önler. Yanıkları iyileştirir.
  • GLİSERİN
  • Ağızdan alındığında , bağırsakları yumuşatır. Safra yollarının tıkanıklığına iyi gelir, safra akımını kolaylaştırır. Dışarıdan kullanımında , deri çatlaklarına çok iyi gelir. 1 ölçü limon suyu, 1 löçü kolonya ve aynı miktar gliserin karışımı deriyi yumuşatır, çatlakları giderir. Ev işi yüzünden elleri çatlayan kadınlar bu ilacın faydasını görür ve daima kullanırlar.
  • GÜL YAPRAĞI
  • Özellikle kırmızı gülün yaprakları kullanılır. 20 gr. gül 1 lt. suda haşlanarak bir fincan içildiğinde ishali keser. Aynı su ise yapılan gargara bademciklerde, göz banyosu da gözlerdeki iltihaplara iyi gelir.
  • HAVUÇ
  • Mutfaklarımıza kadar girmiş olan bu bitki diüretik ve stimülan etkileri ile bilinir. Ayrıca zengin bir Vitamin E ve Karoten kaynağıdır. Havuç çekirdekleri karminatif ve stimülandır. Flatulens,dizanteri ve kronik öksürükte çok faydalıdır.
  • IHLAMUR
  • Sinirleri kuvvetlendirir. Uyku verir. Kansızlığı giderir. Böbrek ve mesaneyi temizler. Grip ve soğuk algınlığı şikayetlerini giderir. Göğüs ve bronşları yumuşatır. Kabızlığı ve barsak spazmını giderir. Saç dökülmesini önler. Dıştan lokal veya tam banyo halinde alınırsa cildi yumuşatır.
  • ISIRGAN OTU
  • Dıştan tatbik edildiği zaman iç organlarda biriken kanı çeker. Burun kanamalarını keser. Balgam söktürür.
  • ISPANAK
  • Kalp hastalıklarına, felce, yüksek tansiyona, yaşlılığın getirdiği göz hastalıklarına, kansere, hatta psişik rahatsızlıklara karşı da etkili bir sebze.
  • KABAK
  • Pek çok çeşidi içinden ilaç olarak kullanılan helvacı kabağıdır. Bildiğimiz kabak çekirdekleri helvacı kabağındandır. Tenya denilen bağırsak kurtlarını dökmede tuzsuz kabak çekirdeği harika bir ilaçtır. Hem çok etkin, hem de tümüyle zararsızdır. Çocuklara 40 gr. büyüklere 100gr. kabak çekirdeği verildiğinde, tenya denen sinir bozucu parazitten kolayca kurtulmaları sağlanır.
  • KARABİBER
  • Karabiber, az miktarda yemekle birlikte alındığında hem iştah açar, hem hazmı tanzim eder. Ev ilacı olarak, karabiber ıhlamura karıştırılıp içilirse mide sancılarını kesmekle bire birdir. Yalnız tahriş edici olduğundan az miktarda kullanılması şarttır.
  • KARANFİL
  • Mikropları öldürür. Ağrıları dindirir. Sinirleri uyarır. Hazmı kolaylaştırır. Koku giderir. İştah açar.
  • KEKİK
  • Bedeni kuvvetlendirir. Hazmı kolaylaştırır. Kalp çarpıntısını keser. Bağırsak iltihaplarını iyileştirir. Bağırsak solucanlarının düşürülmesine yardım eder. Kandaki şeker miktarını azaltır. Lezzet arttırıcı yönlerinin yanısıra sağlığa da çok yararlı bir bitkidir.40-50 gr. kadarı 1 lt. suda haşlanıp ara sıra bir çorba kaşığı içilirse mide sularını arttırır, iştah açar. Hazmı hareketlendirir, kolaylaştırır. İçine kekik atılmış, vücudun dayanabileceği sıcaklıklıktaki su ile yapılan banyo romatizma ağrılarına çok iyi gelir. Kekik çay gibi, içildiğinde göğsü yumuşatmak, öksürüğü kesmek, sinirleri yatıştırmak gibi değerli niteliklere sahiptir.
  • KEREVİZ
  • Vitaminler içerir. Midenin işlevlerine yardımcı olur. İdrar oluşturmaya yardımcı olur.Gut hastalıklarına, romatizmaya karşı etkilidir. Kilo vermeye yardımcı olur.
  • KUŞBURNU
  • Çok yoğun vitamin zenginliği nedeniyle gözlerin dostudur. Vücuda dirilik sağlar. 100 gram kuşburnunda bir sandık portakala eşdeğer C vitamini vardır. İyi bir raşitizm ilacı, etkin bir kan temizleyicisidir. Güçlü bir kurt düşürücü ve bağırsak yumuşatıcısıdır. Mide kramplarına ve sindirim sistemi zorluklarına karşı faydalıdır. Romatizma ağrılarını gideriyor. Basur tedavisinde iyi sonuç veriyor. Selüliti engeller.
  • LAHANA
  • Kansere karşı etkili olduğu bilinen sebzelerin başında gelir. Bol miktarda B, C ve E vitamini, potasyum içerir. Özellikle meme ve rahim kanserine karşı etkilidir. Vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Kandaki şeker miktarını düşürür. Sarılık ve safra kesesi hastalıkları için iyidir. Astıma faydalıdır.
  • LİMON
  • Vitamini bol. Romatizma ağrılarını hafifletir. Gargara yapıldığında boğaz ağrılarını giderir. Ateş düşünür. Kısacası sağlık için beslenmemizin vazgeçilmez bir parçasıdır.
  • MARUL
  • Uykusuzluğa iyi gelir. Sinirleri yatıştırır. İdrar söktürücü, iç temizleyicidir.
  • MAYDANOZ
  • Bir demir deposudur. Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum ve A vitamini vardır. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılar. Böbrekleri çalıştırarak idrar getirir, kan şekerini normal seviyede tutar ve kansere karşı da koruyucudur.
  • MELEKOTU
  • Kan dolaşımını düzenler. Terletir. Kurutulmuş melekotu dövülüp başa sürülecek olursa bitleri öldürür. Astım nöbetlerine faydalıdır.
  • MEYANKÖKÜ
  • Grip, nezle, anjin ve nefes darlığına faydalıdır. Öksürük ve balgam söktürür. Yüksek tansiyonu düşürür.
  • NANE
  • İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Mide ve bağırsak gazını giderir. İshali önler. Ateşi düşürür. İyileşmeyi çabuklaştırır. Uykusuzluk, sıkıntı ve yorğunluğu giderir. Grip, soğuk algınlığı ve nezleye iyi gelir.
  • ÖKSEOTU
  • Kalbin atışlarını arttırır. Damar kireçlenmelerinde faydalıdır. Sara ve akciğer kanamalarında kullanılır.
  • PAPATYA ÇAYI
  • Spazm çözücü, gaz gidericidir. İltihapları iyileştirir. Ülsere karşı koruyucu etkisi vardır. Ağrılı adet şikayetlerini giderir. Bağırsakları çalıştırır. Romatizma ağrılarını hafifletir. Gargara suyu halinde kullanıldığında ağız ve boğaz yaralarını giderir.Papatya suyu ile sabah akşam göz banyosu yapıldığında, çapaklar engellenir. Saça sürülüp güneşe çıkıldığında saçın rengini açar.
  • PIRASA
  • İdrar söktürür. Mide rahatsızlığına iyi gelir. Kabızlığı giderir. Basur memeleri için faydalıdır. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur.
  • PİRİNÇ
  • Pirinç mutfaklarımıza kadar girmiş bir gıda maddesidir. Pirinç suyu mükemmel bir demulsent ve serinleticidir.
  • SOĞAN VE SARMISAK
  • Yüksek tansiyon ve kalp hastalığı tehlikesini azaltırlar. Soğan, mide kanserine yakalanma riskini; sarımsak da bağırsak kanserine yakalanma riskini azaltıyor. Sarımsağın mayasında bulunan maddeler hücrelerin zarar görmesini önleyerek, vücudu erken yaşlanmaya karşı koruyor. Antibiyotik ve nefes darlığını gideren bileşimler içeren sarımsak bağışıklık sistemini de kuvvetlendiriyor. Önemli miktarda germanyum ihtiva eder. Bu element antibiyotik etkilidir, vücudun bağışıklık sistemini destekler, fiziksel dayanıklılığı arttırır. Ayrıca sarımsak kan basıncını düzenler ve kolesterolü düşürür.
  • SOYA
  • Uzun yaşamak isteyen herkes mutlaka soya tüketmelidir. Soya, içerisinde östrojen hormonuna benzer işlev gören ve bu hormonun etkilerini sulandıran bir madde içerir ve bu da kadın bünyesi için son derece yararlıdır. Çünkü, hücre yenilenmesini hızlandıran östrojen hormonunun aşırı üretimi, göğüs, rahim ve boyun kanserine yakalanma riskini çok arttırır.
  • TARÇIN
  • Ruhi sıkıntıları giderir. Sürmenajda faydalıdır. Kalbi kuvvetlendirir. İştah açar, hazmı kolaylaştırır.
  • TERE
  • İştah açar. Hazmı kolaylaştırır. Bronşları temizler, öksürük söktürür. İdrar söktürür, böbrekleri ve idrar yollarını temizler.
  • TURP
  • İştah açar. Uyarıcı, idrar söktürücü, solunum sistemindeki birikintileri atmaya yardımcı olur.
  • YULAF
  • Çocukların hazım güçlüklerini giderir. Bedeni ve ruhi yorgunlukları giderir. Kandaki şeker miktarını azaltır. Besin değeri yüksek bir diyet ürünüdür. Dengeli bir diyet için kullanılmasında fayda vardır.
  • ZENCEFİL
  • İştah açar. Kusmayı önler. Bağırsak bozukluklarını giderir.
  • ZEYTİNYAĞI
  • Kolestrolü düşürür. Cilt aierjilerine iyi gelir. Kanser riskini azaltır. Kalp damar tıkanıklıklarının giderilmesinde yardımcı olur.

KALP VE BEYİN SAĞLIĞI İÇİN CEVİZİN ÖNEMİ

25 Kasım 2007 Pazar

CEP TELEFONLARININ GİZLİ HÜNERLERİ.


Eğer telefonunuz kapsama alanı dışındaysa, ve acil bir durum var ise, 112 çevirin. Varolan herhangi bir network bulunup, yardım isteyebilirsiniz. Daha enteresanı,tuş takıınız kilitli olsa dahi,112 çevrilebilir. EĞER UZAKTAN KUMANDALI ARAÇ ANAHTARINIZI ARACINIZDA KİLİTLİ UNUTURSANIZ Aracınızın yedek anahtarı başka birinde varsa, ( aradaki mesafe ne olursa olsun) o kişiyi cep telefonunuzla arayın. Aracınızın kapısına 25-30 cm uzakta cep telefonunuzu tutun, karsı taraf da yedek anahtarın açma düğmesine(cep telefonuna yakın bir mesafede tutarak) basın. Kapınız acılacaktır. Bagaj için de geçerlidir. GİZLİ PİL GÜCÜ Eğer cep telefonunuzun pili çok düşükse ve acil bir telefon bekliyor iseniz; Nokialar, rezerve pile sahiptir. *3370# tuşlarına basarak,telefonunuzu, rezerv pille çalışır hala getirebilirsiniz. Cihazınız pil seviyesinde <%>50 artış gösterecek ve telefonunuzu şarj ettiğinizde, rezerv piliniz de tekrar dolacaktır. 444 0 911 Türkiye''deki tüm hastaneler ayni numarada birleşti. Acil durumlarda 444 0 911 numaralı telefon hattını arayan vatandaşlar, en yakin hastaneye en hızlı şekilde ulaşabilecek, ilgili hastaneden ambulans anında yola çıkacak. Cep telefonundan aranma durumunda ise oturulan şehrin alan kodu ile birlikte 444 0 911 numaralı hat aranacak. Örneğin cep telefonundan 0 212 444 0 911 numarayı arayan vatandaş, İstanbul''da, kendisinin bulunduğu noktaya en yakın hastaneye en hızlı şekilde ulaşabilecek. Sabit telefonla aramada ise herhangi bir kod çevirmeden direkt 444 0 911 aranacak. Bu telefon arandığında kişiye en yakın hastaneden ambulans olay yerine gönderilecek.

23 Kasım 2007 Cuma

Öğretmenim;bana gerçekleri anlat !


Birinci vazifen Türk İstiklalini Türk Cumhuriyetini korumaktır”Diyor ilk öğretme nimiz Mustafa Kemal Gençliğe Hitabede. Yine biz gençlere “Bugünün yarını ,yarının umudu sunuz”diyorlar.İşte bu yüzden senden çok şey istiyorum öğretmenim. Senden ilk isteğim nedir diye düşünüyorum. Yurdumuzun akarsuları ve gölleri mi? Yoksa ekonomik kaynaklarımızın neler olduğu mu? Bunları da istiyorum; ama ilk isteğim sevgi öğretmenim. Sevgiyi öğret bana, sevmeyi, sevilmeyi... Bana önce çevremi anlat. Ailemi, arkadaş larımı, yurdumu anlat. Anlat ki anlayayım ve ben de senin gibi başkalarına ışık tutayım. Tut elimden gezdir beni ülkemde köy köy, bucak bucak. Gezdir ki sadece kitaplardan okuduğumla anlamayayım hayatın tanımını. Güzellikleri anlat bana. Çiçekleri, böcekleri ve hepsinden önemlisi bugünkü güzelliklerin mimarı Atatürk’ü anlat bana. Anlat ki, onun meşalesini elden ele dolaştırayım. Bunları yapabilmem için okumayı, yazmayı öğret bana. Bana gerçekleri anlat öğretmenim.Anlatki emperyalizmin bu güzel ülkem için kurduğu tuzakları bileyim.Bileyim ki o inançla karşısına geçip Mustafa Kemal’den aldığım o mücadele ruhuyla onun oyunlarını boşa çıkarayım. Bana Kaz Dağlarının güzelliklerini anlat öğretmenim.Bergama’yı Artvini anlat.Anlat ki maden arama uğruna bu güzelim doğanın katledilmesine karşı çıkayım. Öğrenmek istiyorum öğretmenim, sana güveniyorum, seni seviyorum. Biliyorum ağzından çıkan her gerçeğin sen söyleyince bana daha tatlı geldiğini. Benimle tartışmanı, gerektiğinde yanımda, gerektiğinde karşımda olmanı istiyorum. Sen cahilliğin yiğit savaşçısı, benim sevgi pınarımsın; sensin beni ben yapan. Aslında küçükken hepimiz okulda tanıştık o büyüleyici, gizemli varlık olan öğretmenle, yani seninle. Şaşırdık, belki de sen anne değildin ama anne sıcaklığıyla sardın bizi. Sen baba değildin ama içimizdeki korkularla savaşmamıza yardım ettin. Elimizden tutup yürümemiz için çabaladın. Daha sonra bırakacaksın elimizi, “Artık kendi başınıza yürümelisiniz.” diyeceksin ve öğretmediğin başkalarına koşacaksın. Sen hep sevgiden, barıştan, güzelden yana oldun öğretmenim. Düşünüyorum da bugüne senin izinden nasıl geldiysem, yarına da senin izinden yürüyerek varacağım. Biliyorum ki, ne zaman başım dara girse, bilginin sonsuzluğunda kaybolsam bile elimden tutan yine sen olacaksın ve emin ol ki ben hep senin takipçin olacağım öğretmenim. Tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü kutlar,ellerinden öperim. Demet Büyük ( Öğrenci)

Öğrenci gözüyle öğretmen

Öğrenci gözüyle öğretmen" adlı yarışmada birincilik ödülü alan yazı:
Ben bir öğretmen çocuğuyum. İlk öğretmenim de annemdir. Öbür çocuklar gibi okula başlarken yabancılık çektiğimi söyleyemem. Yaşamım okulda başlamıştı. Ancak okula başlamamla yeni bir sorun önüme çıktı. Annemi öbür çocuklarla paylaşmak zorunda kalmıştım. Evde benim üzerime kanat geren, bana bir çiçek gibi özen gösteren annem, okulda ve özellikle sınıfımızda bambaşka biri oluyor, tüm çocuklar onunmuş gibi onlara da aynı sevgiyi gösteriyordu.
Dahası, onların sorunlarını eve de getiriyor ve hepsiyle ayrı ayrı ilgileniyordu. Bu benim kıskançlığımı arttırıyordu. Özellikle "Ümmü" ile çok ilgileniyordu. Bu siyah saçlı, siyah gözlü, tombul yanaklı köy çocuğu pek konuşkan değildi. Teneffüslerde oyunlara da katılmazdı. İçine kapanık, sessiz bir tipti. Annem teneffüslerde "Ümmü" ile oynardı. Ümmü''nün sorununa çözüm bulabilmek için ailesi ile sıkı bir ilişki kurmuştu. Bu çalışma kısa sürede meyvesini verdi. Ümmü oyunlara bizim çağırmamızı beklemeden katılıyor, çalışmaları ile de kendini gösteriyordu. Annemin sevinci sonsuzdu. Bir ödül almışçasına "Ümmü''yü kazandım" diye seviniyordu. Fakat sevinci uzun sürmedi. Talihsiz bir olay Ümmü''nün yaşantısını alt üst etti. Soğuk bir kış günü evde yalnız kalan Ümmü, sobayı yakmak istemiş fakat yakamamış. Bakmış ki olmuyor, kızgın odunların üzerine gaz dökmüş ve kibriti yakmış. İşte ne oldu ise o zaman olmuş, sobadan fırlayan alevler Ümmü''yü sarmış. Dumanları gören komşular eve koşmuşlar. Ümmü''yü yarı baygın halde kurtarmışlar, yangını da bastırmışlar. Ev kurtuldu. Fakat Ümmü geçirdiği korku nedeniyle konuşamaz oldu. Gösterildiği doktorlar Ümmü''yü ancak bir şokun konuşturabileceğini söylemişler. Annem Ümmü''yü sıkıntılı günlerinde yalnız bırakmadı. Sınıfa getiriyor, onunla yine ilgileniyordu. Aradan iki ay geçti. Annem kalp çarpıntısı geçirerek derste rahatsızlandı. Rengi sararıyor, nefes almakta güçlük çekiyordu. Babam bir taksi getirdi, annemi bir battaniye içinde sarsmadan arabaya yerleştiriyorlardı ki; kekeleyen bir ses işitildi. "Öğretmenim ne olur iyi ol, seni çok seviyorum." Hepimizden önce annem tanıdı sesin sahibini. Ümmü''ydü bu. Annem kapalı gözlerinin ardından sızan yaşlarla, "Ah ne güzel Tanrım. Ümmü de konuştu." dedi. Ben de Başöğretmen Atatürk''ümün eğitim ordusunda öğretmen olacağım. Ben de bilgisizliğin karanlığına ışık tutacağım. Yurdumun çocuklarına bilgiden taç öreceğim. Öğrencilerimin gönüllerinde yaşayacağım.

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

İnsan, dünyaya geldiğinde, daha bebek iken gözlerini açar açmaz çevresindekilerini hissetmeye çalışır. Yemeği, içmeyi, emeklemeyi, yürümeyi, koşmayı ve konuşmayı öğrenir. Kendisini ve çevreyi algılamaya çalışır. Tüm bunlara karşın yine de yardıma muhtaçtır. İnsanın yaşamdaki ilk yardımcıları anne, baba, abla, ağabey, nine ve dedesidir. Büyüyüp gelişen çocuk bilgilenme sürecine girer. Bu nedenle aile içi eğitim ve öğretim yetersiz kalır. Çocuğun bu döneminde ihtiyaç duyduğu bilgileri, ancak okulda öğretmen klavuzluğuda sistemli bir eğitimle olacağı ve yönlendirileceği somut olarak ortaya çıkmıştır.Okulun ve öğretmenin devreye girmesiyle ailenin de bu konuda sorunu çözülür. Bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi; eğitim ve öğretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile ancak mümkün olabilir. Eğitim sorunlarını çözen uluslar; kültür, sanat, bilim, teknoloji, sosyo-ekonomik alanında da kalkınmış ve ilerlemiştir. Eğitime gereken önem ve ilgiyi göstermeyen uluslar, başka ulusların kölesi olmaya mahkumdurlar. Kalkınmanın temel şartı eğitim ve öğretimdir. Öğretmen; insanları eğitmeyi ve öğretmeyi meslek edinen, eğitim kurumlarında çocuk ve gençlerin eğitim öğretimlerine rehberlik eden, yön veren ve yaşam hazırlayan kimsedir. Öğretmenler gününün amacı öğretmenin toplumdaki yeri ve rolü önemi ve değeri nedir, sorunlarını belirlemek ve öğretmeni olması gerekli yüce oruna oturtmaktır. Öğretmenlerin kendi aralarında bağı kuvvetlendirmek, öğrencileri ile aralarındaki sevgi, saygı ve dayanışmayı güçlendirmektir. Emekli olan öğretmenleri saygıyla anmak ve yeni atanmış öğretmenlere mesleklerinin kutsal bilincine varmalarını sağlamaktır. İşte, Öğretmenler Günü, bu fedakar öğretmenlerimizin kıymetini bir kez daha düşünüp anlamamızı sağlayan önemli bir gündür. Öğretmenlerimize duyduğumuz saygı, sevgi ve şükranlarımızı dile getirmek için bu günü fırsat bilmeli ve bu duygularla, onların ellerini öpmeliyiz. Okulu bitirip hayata atıldığımız zaman, bizi bu günlere hazırlayan öğretmenlerimizi hatırlamak, ziyaret etmek ya da bir telefon, kart veya mektupla hatırlarını sormak onlar için en büyük ve en değerli armağan olacaktır

21 Kasım 2007 Çarşamba

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

  1. Filler günde ortalama 2 saat uyurlar.
  2. * Amerika’da 58 milyondan fazla köpek vardır.
  3. * Hastalanmayan tek hayvan köpek balıklarıdır.
  4. * Köpek balıklarının kansere karşı bağışıklıkları vardır.
  5. * Timsahlar derine batabilmek için taş yutarlar.
  6. * Bir istakoz 7 senede ancak yarım kilo alabilirler.
  7. * Penguen yüzebilen fakat uçamayan tek kuştur.
  8. * Atların insanlardan 18 tane daha fazla kemiği vardır.
  9. * Büyükçe bir yunus günde 2 ton yiyecek tüketir.
  10. * Sivrisinek insanların ölümüne en fazla sebep olan hayvandır.
  11. * Bir inek hayatı boyunca yaklaşık 200.000 bardak süt üretir.
  12. * Mavi balinanın ağırlığı 22 ayda 26 tona kadar ulaşır.
  13. * En hızlı büyüyen hayvan mavi balinadır.
  14. * Bir karınca kendi ağırlığının 50 katı ağırlığı kaldırabilir.
  15. * En hızlı kara hayvanı çitadır. Hızı saatte 95 km’ye ulaşabilir.
  16. * En hızlı balık yelken balığıdır. Hızı saatte 109 km’ye ulaşabilir.
  17. * En hızlı kuş kırlangıçtır. Hızı 3 saniyede saatte 128 km’ye çıkabilir.
  18. * Mavi balinanın çıkardığı ses 850 km öteden duyulur.
  19. * Mavi yunusların kalbi dakikada sadece 9 kere atar.
  20. * Suaygırları su altında doğar ve doğmaz yüzebilirler.
  21. * Hayvanlar aleminde sadece domuzlar güneşten yanabilir.
  22. * Suaygırları ağızlarını 120 cm açabilirler.
  23. * Bir pire kendi boyunun 150 katı yüksekliğe zıplayabilir.
  24. * Son 4000 sene içinde herhangi bir yeni hayvan evcilleşmemiştir.
  25. * Karıncaların koku alma kabiliyeti en az köpekler kadar gelişmiştir.
  26. * İnsanları parmak izinden, köpekleri ise burun izinden tanımak mümkündür.
  27. * Aynı parmak izi gibi her insanin dil izi de farklıdır.
  28. * Hamamböcekleri yaklaşık 250 milyon yıldır hiçbir değişime uğramamışlardır.
  1. * Balinanın derialtı yağından sabun, güzellik kremi, margarin elde edilir.


18 Kasım 2007 Pazar

BÜYÜK FİKİRLER NASIL BULUNUR ?

Dünyanın iyi fikirlere ve girişimcilere her zaman daha fazla ihtiyaci var. 1-Fikirler her yerde bulunabilir. Önemli olan iyi fikirleri fark edebilmek, onları doğdukları anda yaşatabilecek ortamlar sağlamak. 2- Cesaret olmadan büyük fikirler gelişmiyor. ataklık ve inanç gerekiyor. 3-Fikirler her ne kadar bir anda ortaya çıkıyor gibi görünse de uzun bir düşünme ve çalışma süreci olmadan başarı gelmiyor. Çok çalışmak , araştırmak, çevrede olup bitenleri iyi takip etmek,sorgulamak ve eldekilerle yetinmemek lazım 4-Dünya her zaman büyük firsatlarla dolu .Başarı bu firsatlarla dolu. Başarı o firsatları zamanında görüp ,değerlendirebilenlere geliyor. 5- Girişimci risk alabilmeyi zorunlu kılıyor.cesaret yılmamak ve heyecanla yola devam etmeyi gerektiriyor. Mevlana'nın bir sözü Ümit odasına girin, yeis odasına girmeyin.Sizlerde ümit odasına girin .Başarı hayatta kalmak demektir. Ülkemizin kurtuluşu girişimcilerin elindedir. Sizlerde elinizi uzatın aydınlıklara çıkalım.Yeis odasında kalmayalım.

Arsiyan Yayla Evleri

Temiz Bir Uykuya ne Dersin

15 Kasım 2007 Perşembe

Projenin Bilimsel ve Teknolojik Yönleri

Gürsoy’un (1999) ulaştığı sonuç şudur:

Fosil Yakıtlar (Petrol, doğalgaz v.b.) insanlar için kolay ve hazır enerji kaynaklarıdır. Çalışmadan, yorulmadan ya da göreceli olarak az çalışılarak kullanılan bu kaynaklar, bu kadar yoğun kullanım sonucu tükenecektir. Ayrıca bu yoğun kullanım sonucu, petrolün doğrudan kullanımı ve ulaşımına bağlı sorunları beraberinde getirmiştir. Petrol aranması, üretimi, taşınması, rafine edilmesi ve sonunda kullanılması ile havaya, suya ve toprağa her geçen gün artan oranda zehirli birleşikler karışmaktadır. Siyah altın diye bilinen bu maddenin daha karanlık bir yüzü vardır ki bu yüzüyle çevre tahribatı, su, hava ve toprak kirliliğine prim verir. Petrol bağımlılığı devam ettiği sürece de petrol insan yaşamında ve çevresinde tahribata devam edecektir. Günümüzde bile hala pek çok savaşın bir petrol savaşı olduğu unutulmamalıdır.

Greenpeace’in yayımladığı “Değişen bir iklimde Fosil Yakıtlar” adlı çalışma, fosil yakıtları ve nükleer enerjiden 100 yıl içinde kurtulmanın, işe hemen şimdi başlamak kaydıyla teknolojik ve ekonomik açıdan mümkün olduğunu göstermiştir.

Değişim Gücü” isimli bir başka çalışmanın örnekleri ise şunlardır:

İsrail’de güneş toplayıcıları. Her üç evin ikisinde kullanılan bu sistemin yeni oteller, kurumlar ve konutlarda artık yasal bir zorunluluktur. İsrail’de kullanılan güneş enerjisi birincil enerji gereksiniminin % 3’ünü sağlar. Yılda 300 000 ton petrolün yerini alarak, 1 000 000 ton CO2’nin yayılmasını önler. Günlük güneş enerjisinden yararlanılması, dünyada günlük 300 trilyon ton kömür yakılmasına eşdeğerdir. Başka bir hesaplamayla dünyamıza bir yılda düşen güneş enerjisi, dünyadaki çıkarılabilir fosil yakıt kaynakları rezervlerinin 15-20 katı kadardır.

Ülkemiz açısından da bu durum heyecan vericidir. Ülkemize düşen güneş enerjisi, tüm Avrupa ülkelerine düşen güneş miktarının toplamına eşittir. Yine ülkemiz topraklarına düşen ortalama güneş enerjisi miktarı metre kareye 4,2 milyon kalori; tüm ülke yüzölçümüne düşen olarak ise yılda toplam 111,5 TW’a denktir. Bu ise yılda 128 milyar ton taşkömürüne eşdeğerdir. Ülkemizin yılda almış olduğu güneş enerjisi: Bilinen kömür rezervimizin32, biline petrol rezervimizin 2200 katıdır.

Güneş enerjisinin depolanabilmesi ve diğer enerji çeşitlerine dönüşebilmesi, ısıl, mekanik, kimyasal ve elektrik yöntemlerle olur. Isıl depolama veya çevrimde: özgül ısı kapasitesi yüksek ve kolay bulunur ucuz maddeler kullanılır. Su, yağ ve çakıl taşı yatakları bunlar arasındadır. Mekanik depolamada güneşle çalıştırılan bir pompa ya da kompresör tarafından basılan yüksek basınçlı akışkan, uygun bir ortamda toplanır. Kimyasal depolamada hidrat tuzundan yararlanılır. Elektrik depolama da bataryalarla (akü) yapılır.

Güneşten enerji için en çok başvurulan çevrim yolları ise şunlardır:

· Güneş Enerjisinden Doğrudan Isı Enerjisi,

· Güneş Enerjisinden Doğrudan Elektrik Enerjisi,

· Güneş Enerjisinden Hidrojen Enerjisi elde etme.

Güneş enerjisi yeni ve yenilenebilir bir enerji kaynağı oluşu yanında, insanlık için önemli bir sorun olan çevreyi kirletici artıkların bulunmayışı, yerel olarak uygulanabilmesi ve karmaşık bir teknoloji gerektirmemesi gibi üstünlükleri sebebiyle son yıllarda üzerinde yoğun çalışmaların yapıldığı bir konu olmuştur. Binaların ısıtılması, soğutulması, endüstriyel, bitkilerin kurutulması ve elektrik üretimi güneş enerjisinin yaygın olarak kullanıldığı alanlardır. (http://www.koeri.boun.edu.tr/meteoroloji/enerji1.htm#GÜNES%20ENERJISI)

Güneş ısısını yakalamak Dünya’nın ateşini düşürmemize yardım edecektir, Bill Clinton, 1998

ENERJİ TASARRUFU NEDİR?

Enerji tasarrufu, üretimde, konforumuzda ve iş gücümüzde herhangi bir azalma olmadan enerjiyi verimli kullanmak, israf etmemektir.

Aynı işi daha az enerji kullanarak yapmaktır.

Bu yalıtımlı evde oturan aile; Kış aylarını konforlu geçirdikleri, Daha az yakıt kullandıkları, Bunun için daha az para ödedikleri ve Bacalarından çevreye o oranda daha az emisyon attıkları için mutlular.

Enerji tüketimimizin %82 ’si ısıtma için kullanılmaktadır. Isı yalıtım önlemlerinin alınması ile bu kayıplar azaltılabilir. Binaların yalıtımı ile %25 den %50’ye varan yakıt tasarrufu sağlanması mümkündür. Niçin Enerjiyi Verimli Kullanmalıyız?

Enerjinin fazla kullanılması sonucunda; o DOĞAL KAYNAKLAR HIZLA TÜKENİYOR o ÇEVRE KİRLENİYOR o ENERJİ İÇİN YÜKSEK MİKTARDA PARA ÖDÜYORUZ

Ekonomik üretim ana unsuru olan ve hayat kalitemizi iyileştiren enerjinin kullanımından vazgeçemeyeceğimize göre ENERJİYİ VERİMLİ KULLANALIM

Dünya'da enerji tüketiminin bu şekilde devam etmesi durumunda 2020 yılında fosil yakıt kaynaklarının yarısının tüketilmiş olacağı tahmin edilmektedir. Fosil kaynaklar, sadece yakıt olarak değil aynı zamanda başta ilaç olmak üzere kimya sektöründe pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu yönü ile de korunması en azından tüketiminin azaltılması önemlidir.

Kömür veya petrol gibi fosil yakıtların yanması sonucu, daima CO2 oluşur. Yapılan ölçümler milyonlarca yıldır 180-280 ppm arasında değişen CO2 seviyesinin günümüzde 360 ppm seviyesine çıktığını göstermektedir. Karbondioksit diğer sera gazlarına göre %55'lik bir oranla, doğal sıcaklık dengelerinin bozulmasında en büyük etkiyi yaparak Küresel Isınma'ya neden olmaktadır.

Küresel Isınma'nın oluşumunda Sera Etkisi'nin rolü büyüktür. "Sera Etkisi"ni, güneşten gelen kısa-dalga ışınlarının geçmesine izin veren gaz tabakasının, dünya üzerinden yansıyan uzun-dalga ışınlarının büyük bir kısmını tutması sonucu meydana gelen atmosferik dengesizlik olarak kısaca açıklayabiliriz.

Atmosfere atılan diğer sera gazları ise CO, SO2, NOx gibi zehirli gazlar ve radyoaktif maddelerdir. Termik santrallarda, sanayide ve binalarda yakıt olarak kömür kullanıldığında, bu kirlilik etmenlerinin yanısıra kül de açığa çıkar. Kül civa, kurşun, arsenik ve kadmiyum içermesi nedeniyle yüksek oranda kirletici etkiye sahiptir.

Fosil yakıtların bu şekilde kullanılmaya devam edilmesi durumunda, aşırı kuraklık, deniz seviyesinde yükselme sonucu su baskınları, fırtınalar ve ultraviyolenin artması gibi küresel değişmeler sonucu, doğanın ekolojik dengesinin bozulması kaçınılmazdır.

1970'li yıllarda yaşanan petrol krizi sonrasında enerji konusuna ilgi artmış ve enerji tasarrufu konusu gündeme gelmiştir.

Enerji tasarrufu yapmak aile bütçesi için önemlidir. Enerjiyi verimli kullanırsak faturalara daha az para öderiz. Enerji tasarrufu devlet bütçesi için de çok önemlidir. Kullandığımız enerjinin yaklaşık %60'ını başka ülkelerden alıyoruz ve ödemeyi döviz olarak yapıyoruz.

14 Kasım 2007 Çarşamba

Devler 'Hidrojen Dede'nin peşinde

Petrole alternatif enerji denince akla hidrojen, hidrojen denince ise bir Türk geliyor. BM'nin enerji danışmanı 81 yaşındaki Prof. Nejat Veziroğlu, BP'den Shell'e Airbus'tan Hyundai'ye kadar sayısız şirkete 'hidrojeni' öğretiyor Şule Yücebıyık Şule Yücebıyık Dünyada ilk kez 1950'li yıllarda, "hidrojenin petrole alternatif bir enerji kaynağı olacağını" dile getirdi. Türkiye'de sözlerine itibar edilmedi. ABD, bazı kesimlerin "hidrojen romantiği" diye isim taktığı bilim adamına sahip çıktı. 1962 yılında Miami Üniversitesi'nde kürsü sahibiydi. 1974 yılında petrol krizi patladığında, Prof. Nejat Veziroğlu, hidrojen enerjisi üzerine yaptığı çalışmalarla uluslararası bir üne kavuştu. Uluslararası Hidrojen Enerjisi Konseyi Başkanı, BM'nin enerji danışmanı Prof. Nejat Veziroğlu, Koç Holding'e bağlı Türk Traktör'ün davetlisi olarak geçen hafta Ankara'daydı. Prof. Veziroğlu'nun fikir babası olduğu "Hidrojen Uygarlığı" bugün ABD, Japonya ve Almanya gibi ülkelerin milyarlarca dolarlık bütçe ayırdığı global bir proje. Yeni bir uygarlık Veziroğlu'na göre, petrolün ömrü 30 yıl sonra bitecek ve 2074'te dünyanın enerji ihtiyacını "hidrojen" karşılayacak. Veziroğlu, "Hidrojen Uygarlığı"nı şöyle anlatıyor: "Petrol, kömür, linyit gibi fosil enerjilerin yarattığı çevre kirliliği ortadan kalkacak. Evler hidrojenle ısınıp, aydınlatılacak. Otomobiller, uçaklar hidrojen yakıt pilleriyle çalışacak, herkes deposunu evinde doldurabilecek. Cep telefonları, bilgisayarlar küçük hidrojen pilleri ile uzun süre çalışacak. Her ülke kendi enerjisini yaratacak, dışa bağımlılıktan kurtulup, büyümesini hızlandıracak." Büyük yatırımlar Kulağa hayal gibi geliyor ama değil. "Hidrojen Uygarlığı" için firmalar ilk adımlarını atmaya başladılar bile. Örneğin, Airbus 2015'te uçacak hidrojen yakıtlı uçak projesi üzerinde çalışıyor. BP ve Shell gibi petrol devleri, "hidrojen departmanlarını" faaliyete geçirdiler. AB, hidrojen çalışmalarına 5 milyar euro, ABD 1.7 milyar dolar ayırdı. 2020 yılında hidrojene geçmeyi planlayan Japonya, son 30 yılda 4 milyar dolar harcadı. İzlanda hükümeti de 2030'da sadece hidrojeni kullanma kararı aldı. Tarihi fırsat Prof. Nejat Veziroğlu, Türkiye'yi büyük fırsatlar beklediği görüşünde. "Karadeniz'de sadece 100 metre derinlikte zengin hidrojen yatakları var. Önümüzdeki 10 yıl içinde büyük petrol devleri, Amasra başta olmak üzere tüm Karadeniz kıyısına hidrojen üretim merkezleri kurabilir. Türkiye yakın gelecekte tüm dünyaya Karadeniz'den hidrojen ihracat edebilir" diyor. Başta BP, Shell gibi petrol devleri olmak üzere otomotiv üreticileri Hyundai, Mercedes, Mann ve Airbus Prof. Veziroğlu'nun peşinde. 81 yaşındaki bilim adamı, bir yandan dünya kamuoyuna "hidrojen enerjisini" anlatıyor, diğer yandan adı geçen şirketlere danışmanlık hizmeti veriyor.
Sarıyer'e hidrojen üssü
Prof. Nejat Veziroğlu, BM Uluslararası Hidrojen Enerjisi Araştırma Merkezi'nin İstanbul'da kurulması için uzun yıllar mücadele verdi. İstanbul'un rüzgârlı,güneşli iklimi ve Karadeniz'deki zengin hidrojen yatakları varlığını gerekçe göstererek BM'yi ikna etti. Sarıyer'de kurulacak olan merkez için 40 milyon dolar yatırım yapılacak. 150 kişinin çalıştığı ve dünyanın her yerinden bilim adamlarını ağırlayan bir kampus olacak.
40 yıldır oy kullanamıyor
Prof. Nejat Veziroğlu, 1962 yılından bu yana çalışmalarını Miami Üniversitesi'nde sürdürüyor. 81 yaşında olmasına rağmen, hidrojen enerjisinin önemini anlatmak için dünyanın dört bir yanındaki seminerlere koşturuyor. 43 yıldır ABD'de yaşayan Veziroğlu'nun en büyük sıkıntısı Türkiye'de oy kullanamamak. "Yurtdışında yaşayan Türklere oy kullanma hakkı yok. Bu beni çok üzüyor. 1962'den beri oy kullanamıyor, ülkemin kaderine ortak olamıyorum" diyor.

9 Kasım 2007 Cuma

Cumhuriyeti kurarken...

BİR okur kaç keredir ısrarla soruyor: "Atatürk, cumhuriyeti niçin demokrasiyle kurmadı?" Yani, 1920'lerde bozkırın ortasına iki sandık konulacak, birine "cumhuriyet", birine de "şeriat" yazılacak, ahalinin gelip bu sandıklarda oy kullanması istenecek... Bu kadar basit de, acaba niye yapmamış? Bir taraftan vatanı düşman işgalinden kurtarmak, bir taraftan da karınlarını doyurmak için, cumhuriyeti demokrasiyle kurmayı ya akıl edememişler ya da işlerin çokluğundan vakit bulamamışlardır. * * * O nasıl cevap diyeceksiniz? "Numaracı Cumhuriyetçiler"in anlayacağı cinsten bir cevap... Soracaklar: "Yani karınlarını doyurmak için demokrasiyi feda ettiler, öyle mi?" "Aynen öyle!" * * * ATATÜRK'le birlikte, Erzurum, Sivas kongrelerine katıldıktan sonra Ankara'ya gelen Mazhar Müfit Kansu anılarında o günleri anlatır... (x) Ankara'ya geldikleri sırada, Heyeti Temsiliye'nin Osmanlı Bankası'ndan ödünç aldığı 1000 lira tükenmek üzeredir, hesap işlerine bakan Mazhar Müfit Kansu, defterine "Ekmekçiye verecek paramız kalmadı" diye yazar. Lakin Mustafa Kemal Paşa, bankalardan ve özel kurumlardan, tüccardan kredi istememektedir. Kansu'nun bir kürkü vardır; Erzurumlu Nafiz Bey'e bunu satalım, der. Ocak ayında kürk satılır mı? Başka çare kalmayınca satılır. O gece Mazhar Müfit Bey sabaha kadar yatakta döner durur, uyku tutmaz, sabahın erken saatlerinde kapı çalınır, Müftü Efendi ziyarete gelmiştir. Hoş gelmiş, sefa gelmiştir de, mutlaka kahve içer; Mazhar Müfit Bey'in cezveye koyacak iki şekeri vardır, doğrusu iki şekeri, Müftü Efendi'nin kahvesine harcamak istemez, hatta bir emrivaki yapar: "Müftü Efendi, kahve, sigara içmezsiniz değil mi?" Müftü Bey, bıyık altından gülümser: "İçmem, içmem!" * * * ANKARA eşrafı, Temsil Heyeti'nin ekmek alacak parası olmadığını öğrenmiş, topladıkları 1000 lirayı getirmişlerdir. Mazhar Müfit Bey, "Kasada paramız var" derken, Müftü Efendi getirdiği paraları masanın üzerine çıkarıp saymaya başlamış. Mustafa Kemal Paşa'ya gitmişler, "Kasa Mazhar Müfit'te" demiş, ona göndermiş, kasada da para 28 kuruş... Eehhh, artık Müftü'ye kahve ikram etmek lazım!!! * * * MÜFTÜ gittikten sonra, Mazhar Müfit Bey, Paşa'ya koşar, 1000 lira geldiğini söyler, "Kul sıkışmayınca Hızır yetişmiyor" der, Atatürk "Şimdi, Hızır'ı filan bırak, masraf ve varidatı tanzim et!" der. * * * YOOOO, Paşa hazretleri ne derse desin, Mazhar Müfit Bey o gün Temsil Heyeti'ne ziyafet çekecektir. "Çoktandır et yüzü gördüğümüz yok, şimdi emir verip on kıyye (okka) pirzola aldıracağım, ancak yeter, bir de irmik helvası, 16 kişiye ancak yeter." Mustafa Kemal Paşa kaşlarını çatar: "İsrafa başlamayalım!" "Bir defaya mahsus, yarın yine çorbaya ve bulgur pilavına avdet ederiz, Paşam!" * * * İŞTE böyle, Mustafa Kemal ve arkadaşları vatanı kurtarmak için, böyle abuk sabuk işlerle de uğraşırlarken, cumhuriyeti demokrasiyle kurmayı unutmuşlardır... "Numaracı Cumhuriyetçiler"in indinde günahları büyüktür. Her ne kadar "İyi ki cumhuriyeti kurarken, demokrasiyi unutuvermişler!" diyenler varsa da... ————— (x) Orhan Çekiç, Sivas'tan Ankara'ya, Cumhuriyet Yayınları. Yazan:Hasan PULUR

7 Kasım 2007 Çarşamba

Güzel Türkçemizi iyi kullanalım.

Bakın farkında olmadan yada bilerek kullandığımız sözcüklerin yerine güzel Türkçemde ki anlam olarak neleri kullanabiliriz.
  1. START ALMAK yerine BASLAMAK
  2. CENTER yerine MERKEZ
  3. RELAX OLMAK yerine RAHATLAMAK
  4. E-MAIL yerine E-POSTA
  5. KOMUNIKASYON yerine ILETISIM
  6. CV yerine OZGECMIS
  7. OKEY yerine TAMAM
  8. TREND yerine EGILIM
  9. LINK yerine BAGLANTI
  10. EXIT yerine CIKIS
  11. CHECK ETMEK yerine KONTROL ETMEK
  12. FULL-TIME yerine TAM GUN
  13. ABSURT yerine SACMA
  14. ADAPTE OLMAK yerine UYUM SAGLAMAK
  15. LAPTOP yerine DIZUSTU BILGISAYAR
  16. PROVOKE ETMEK yerine KISKIRTMAK
  17. JENERASYON yerine NESIL, KUSAK
  18. OBJEKTIF yerine NESNEL, TARAFSIZ
  19. DEKLARE ETMEK yerine BILDIRMEK
  20. STAR yerine YILDIZ
  21. PERSPEKTIF yerine BAKIS ACISI
  22. ENTEGRE OLMAK yerine BUTUNLESMEK
  23. NICK NAME yerine TAKMA AD
  24. PARTNER yerine EŞ
  25. OKEYLEMEK yerine ONAYLAMAK
  26. ANTIPATIK yerine SEVIMSIZ, ITICI
  27. MANTALITE yerine ANLAYIS, ZIHNIYET
  28. ILLEGAL yerine YASADISI
  29. DEPARTMAN yerine BOLUM
  30. REVIZE ETMEK yerine YENILEMEK
  31. GLOBAL yerine KURESEL
  32. SEMPATIK yerine SEVIMLI, CANAYAKIN
  33. SECURITY yerine GUVENLIK
  34. DATA yerine VERI
  35. PREZANTASYON yerine SUNUM
  36. FINISH yerine BITIS, VARIS
  37. DOWNLOAD ETMEK yerine INDIRMEK
  38. MONOTON yerine TEKDUZE
  39. FULL yerine TAM, DOLU
  40. AMBIYANS yerine HAVA, ORTAM
  41. EKSTRA yerine FAZLADAN
  42. IMITASYON yerine TAKLIT
  43. SAVE ETMEK yerine KAYDETMEK
  44. ADISYON yerine HESAP FISI
  45. PRINT OUT yerine CIKTI
  46. ANONS ETMEK yerine DUYURMAK
  47. BODYGUARD yerine KORUMA
  48. DOKUMAN yerine BELGE
  49. DIZAYN yerine TASARIM
  50. ANALIZ yerine COZUMLEME
  51. ONLINE yerine CEVRIMICI
  52. PART-TIME yerine YARI ZAMANLI
  53. PESIMIST yerine KARAMSAR
  54. EMPOZE ETMEK yerine DAYATMAK
  55. DRIVER yerine SURUCU
  56. BYE BYE yerine HOSCA KAL

DüNYA'YI KİRLETEN TEKNOLOJİLER

Küresel ısınmayla ilgili hergün yeni gelişmeler okuyoruz ve tabiki bu gelişmeler sürekli olumsuz yönde çoğalarak geliyor önümüze . Peki biz birşey yapabilir miyiz? Son gelişmelere bakın bir : Avusturya Alplerindeki buzulların hızla eridiği ve muhtemelen yüzyıl sonunda tamamen ortadan kalkacağı bildirildi.Avusturya Alpleri Derneğinin raporuna göre, geçen sene Alplerdeki 925 buzuldan 105’i üzerinde inceleme yapan uzmanlar, buzulların ortalama 16 metre inceldiğini, hatta buzullardan birinde geçen sene 80 metre incelme olduğunu saptadı.Alplerdeki buzulların senede ortalama 10-15 metre inceldiğini bildiren uzmanlar, bunun bir on yıl öncesinin iki katı olduğunu belirtti. Buzulların kenarlarında dijital cihazlarla ölçüm yapan 17 uzmanlar, bu durumun devam etmesi halinde buzulların büyük bölümünün bu asrın sonunda yok olacağını bildirdi.Dünya Buzul İzleme Servisinin merkezinin bulunduğunu İsviçre’deki uzmanlar, benzeri uyarılarda bulunmuş ve sorunun Alplerle sınırlı olmadığını belirtmişti. 2002’den beri toplanan veriler, dünyadaki tahmini 160 bin buzulun erimekte olduğunu gösteriyor. Peki biz neler yapabiliriz? Aslında İstesek çok şey . Lütfen geleceğimizi göz ardı etmeyelim. Geleceğe karşı Bilgilenelim, bilgilendirelim.

Nedir Bu küresel ısınma? .

1) İklim değişikliği nedir? Dünyanın ısısı düzenli olarak artıyor. Küresel ortalama yüzey ısısı şu anda 15 santigrat derece civarında. Jeolojik ve diğer bilimsel kanıtlar, geçmişte yüzey ısısının en yüksek 27 santigrat, en düşük de 7 santigrat derece olduğunu gösteriyor. Fakat bilim adamları doğal dengenin, insanlardan kaynaklanan yoğun bir ısınma süreciyle bozulduğunu ve bu durumun dünyadaki hayatın büyük bölümünün tabi olduğu iklimin istikrarı için önemli çıkarımlara yol açacağını söylüyor. 2) Sera etkisi nedir? Sera etkisi, atmosferde oluşan bir tabakanın yarattığı etki. Bu tabaka Güneş'ten gelen ışınların dünyadan yansıdıktan sonra tekrar atmosferin dışına çıkmasını engelliyor. Sera etkisi olmasaydı dünya son derece soğuk bir gezegen haline gelirdi. Sera etkisini artırarak dünyanın normalden fazla ısınmasına neden olan gazlardan bazıları karbondioksit, metan ve azotoksit. Bu gazlar modern endüstride ve tarımda kullanılıyor, fosil yakıtların yanmasıyla açığa çıkıyor. Atmosferin konsantrasyonu her geçen gün artıyor. Örneğin atmosferdeki karbondioksit konstanstrasyonu 1800'lü yıllardan beri yüzden 30'dan daha yüksek bir seviyede arttı. Bilim adamlarının büyük bir çoğunluğu sera etkisi yaratan gazların salımındaki artışın, dünyanın ısısının yükselmesine neden olacağını düşünüyor. 3) Isınmanın kanıtı ne? Sıcaklık kayıtları 19'uncu yüzyıl sonlarında tutulmaya başlandı. Ortalama küresel sıcaklık 20'nci yüzyılda yaklaşık 0.6 santigrat derece arttı. Sıcaklığın artmasıyla buzulların erimesi nedeniyle deniz seviyeleri de 10-20 santinmetre arasında yükseldi. Arktik deniz buzları, son birkaç 10 yılın yaz ve sonbahar döneminde yaklaşık yüzde 40'a varan oranda inceldi. Buna karşılık Antarktika'nın bazı bölümleri daha da soğudu. Yüzey ısısı ve troposferdeki ısı arasında bazı çelişkiler göze çarpıyor. 4) Sıcaklık ne kadar yükselecek? Sera etkisi yaratan gazların salımı engellenmezse, 2100'e kadar ortalama küresel sıcaklık 1.4-5.8 santigrat derece artacak. Olayın vehameti şöyle açıklanabilir: Medeniyetin ortaya çıkışından beri küresel ortalama sıcaklık sadece 1 santigrat derece arttı. Sera etkisi yaratan gazların salımı hemen kesilse bile, bilim adamları etkinin uzun bir süre daha devam edeceğini söylüyor. Çünkü büyük buz ve su parçalarını da içeren iklim sisteminin normale dönmesi yüzlerce yıl alabilir. Bazı bilim adamları, Grönland buzullarında yaşanan erimenin hemen önlem alınsa bile geri dönülmez olduğunu düşünüyor. Yüzlerce yıl sürecek bu işlem, deniz seviyelerinde yedi metrelik bir yükselmeye neden olabilir. 5) Hava durumu ne olacak? Küresel anlamda çok daha sert hava olayları ortaya çıkacak. Kıyı bölgelerde yağış miktarı artarken, iç bölgelerde sıcak havanın etkisiyle kuraklık baş gösterecek. Artan fırtınalar ve deniz seviyeleri nedeniyle daha çok sel meydana gelecek. Bununla birlikte, hava sıcaklıkları bölgelere göre çok büyük farklılıklar gösterecek. Ve bu durumun sonuçları tahmin edilmeyecek kadar güç. 6) Etkileri neler olacak? Tatlı su kaynaklarının azalması, gıda üretimi koşullarındaki genel değişiklikler ve seller, fırtınlar, sıcak dalgaları ve kuraklık nedeniyle ölümlerde yaşanacak artış gibi potansiyel tehlikeler gündeme gelecek. Bu durum en çok, hızlı iklim değişimine karşı hazırlık yapamayan yoksul ülkeleri etkileyecek. Yaşam alanlarının hızlı değişimine ayak uyduramayan birçok bitki ve hayvan türünün nesli yok olacak. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre, sıtma ve yetersiz beslenme gibi nedenlerden milyonlarca kişi ölümle yüz yüze gelecek. 7) Ne bilmiyoruz? Isınmaya insan etkisinin ne kadar olduğunu ve ısınmanın zincirleme etkilerinin neler olabileceğini bilmiyoruz. Küresel ısınma, sabit buzulların erimesi ile sera etkisi yaratan metan gazının yüksek miktarda salımı gibi, gelecekte ısınmayı tetikleyecek değişikliklere yol açabilir. Daha sıcak koşullar nedeniyle büyüme hızları artan bitkilerin, büyüdükçe atmosferden daha çok karbondioksit çekmesi gibi ısınmayı hafifletici etkiler de olabilir. Ancak bilim adamları, karmaşık dengenin, bu olumlu ve olumsuz etkilere nasıl bir tepki verebileceği konusunda emin değil. 8) Şüpheciler ne diyor? Küresel ısınmaya şüpheyle yaklaşanlar bile dünyanın giderek ısındığını inkar etmiyor. Şüphelerinin dayanağını, küresel ısınma etkisinin insan aktiviteleri nedeniyle ortaya çıkmış olması. Bazıları şu an tanık olduğumuz değişikliklerin olağandışı olmadığını söylüyor. Buna en büyük dayanakları ise insan var olmadan önce küresel iklim koşullarında yaşanmış olan değişiklikler. Bazı şüpheci bilim adamları, ısınmayı bir süredir Güneş'te olan yüksek aktivitelere bağlıyor. Bununla beraber, iklimin doğal değişimlerinin en tepesinde bile bir şeyler olduğu ve bunda insanın suçlanması gerektiği yönünde görüşbirliği artıyor. YAZAN :Pınar Yazıcı

Katil örümcekler ve akrepler kapımızda!

Küresel ısınma yüzünden birçok örümcek ve akrep türü kuzeye göçüyor; bu yüzden Marmara, Karadeniz ve İç Anadolu'daki türler artacak! Bazı türleri ölümlere veya kangrene yol açıyor, bir çocuğu iki saat içinde öldürebiliyor. Hekimler de bu tür sokmaları tanımadığı için böcek sokmasıyla karıştırabiliyor. Bu nedenlerden ötürü ve ekolojik sistemin korunması için örümcek ve akrep türleri hakkında bilgi toplanması ve envanter oluşturulması şart! Türkiye ise bu alanda Avrupa'nın 100 yıl gerisinde. Yüz binlerce insan Örümcek Adam filmini izlemek için sinema gişeleri önünde kuyrukta! Çoğumuz, New York semalarında dolaşan örümcek adamın hayatını, neleri sevip neleri sevmediğini ezbere biliyoruz. Ama bahçemizde sinek avlayan ya da odamızın köşesinden bizi seyreden örümcekler hakkında pek bilgimiz yok. Oysa Türkiye, coğrafi konumu nedeniyle Asya, Avrupa, Afrika ve Mezapotamya'dan gelen değişik örümcek ve akrep türlerine ev sahipliği yapıyor. Üstelik, uzmanlara göre küresel ısınma yüzünden örümcek ve akreplerin sayısı da, türleri de artacak. Türkiye'de bilinen örümcek türü 600 kadar. Dünyada ise bu rakam 50 bini buluyor ve her yıl yeni türler keşfediliyor. Türkiye'de de tahmin edilen tür sayısı binlerle ifade ediliyor. Örümcek türlerinin bilinmesi birçok açıdan çok önemli. Çünkü oldukça tehlikeli olabilecek örümcek sokmalarına karşı gereken önlemlerin alınması ve gerekli antidotun (panzehir) üretilmesi buna bağlı ve hayati önem taşıyor. Örümcek türlerinin hangi tür böceklerle beslendiğinin öğrenilmesinin bir faydası da tarlalardaki zararlılara karşı örümceklerin kullanılabilmesi. Böylece tarlanızı kimyasal ilaçlarla zehirlemeden ürününüzü kurtarabiliyorsunuz. Devlet Planlama Teşkilatı'nın maddi desteğiyle Antalya'da böyle bir proje yürütülüyor ve üç yıldır zararlı böceklerle örümcekler inceleniyor. Ayrıca örümcek zehirlerinden ilaç yapılıyor; hatta örümcekler iktidarsızlığa bile çare olabiliyor. Türkiye'de bu konuda çalışan çok az sayıda bilim insanı var. Kırıkkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nde görevli Prof. Dr. Abdullah Bayram'a "Türkiye'nin Örümcek Adamı" da denebilir. Zoolojinin alt bölümü olan araknoloji; örümcek, akrep, yalancı akrep ve 'böğü'leri (et yiyen örümcek) inceliyor. Bayram, bu konudaki çalışmaların çok kısa bir geçmişe sahip olduğunu ve Avrupa'nın 100-200 yıl gerisinde olduklarını söylüyor. Bir süre Newcastle Üniversitesi'nde örümcek ekolojisi üzerine de çalışan Bayram, "Brezilya'da yılda 10 bin kadar akrep ve örümcek sokma vakası var. Türkiye'de ise bu konuda da çok net bilgi yok. Doktor çoğu zaman böcek sokması olarak değerlendiriyor. Birkaç yıl önce Sağlık Bakanlığı'nın Çin'den ve çok uzak bölgelerden zehirli hayvanlar getirip antidot üreteceğine dair haberler geldi ama arkası gelmedi. Ciddi bir zehirlenme vakası olsa İstanbul ve İzmir gibi birkaç merkez dışında kolay kolay antidotunu bulamazsınız" uyarısında bulunuyor. İki yıl önce Şanlıurfa'da Mısır Kobrası bulunduğunu belirten Bayram "Kuzey Afrika'ya ait ama Mısır ve Suriye üzerinden buraya gelmiş. Çok tehlikeli, kimse tanımıyor, normal bir yılan sanıyorlar" diyor YAZAN :ÖZGÜR GÜRBÜZ

6 Kasım 2007 Salı

10 ATB MESLEKİ GELİŞİM MODULÜ

10 ATB MESLEKİ GELİŞİM MODÜLÜ BİRİNCİ Dönem BİRİNCİ YAZILI NOTLARI
  1. 1- 1 ÖMER GÜVEN...........85
  2. 2- 2 BURCU İKİZ..............90
  3. 3- 3 NURSEL BOZCAN.....100
  4. 4- 4 CEYLAN GÜLMEZ ....95
  5. 5- 5 MERVE BELEKOĞLU....90
  6. 6- 6 Elif TOPCU.......................80
  7. 7- 8 HALİL İBRAHİM ÖZAK...80
  8. 8- 9 TUĞBA AŞIK ....................75
  9. 9- 10 SEYFULLAH TÜRK .....100
  10. 10-11 MUSTAFA ERGEÇ ......70
  11. 11-12 Merve SEVİNÇ .............95
  12. 12-13 TOLGA ÖZBEK.............
  13. 13-14 FERHAT AVCIOĞLU...95
  14. 14-16 KAZİM ŞİRİN................65
  15. 15-17 AYDAN GÜNAL.............90
Ders Öğretmeni 06-11-2007 Kenan YILDIZ

5 Kasım 2007 Pazartesi

HİDROHİDROJEN

Hidrojen 1500'lü yıllarda keşfedilmiş, 1700'lü yıllarda yanabilme özelliğinin farkına varılmış, evrenin en basit ve en çok bulunan elementi olup, renksiz, kokusuz, havadan 14.4 kez daha hafif ve tamamen zehirsiz bir gazdır. Güneş ve diğer yıldızların termonükleer tepkimeye vermiş olduğu ısının yakıtı hidrojen olup, evrenin temel enerji kaynağıdır. -252.77°C'da sıvı hale getirilebilir. Sıvı hidrojenin hacmi gaz halindeki hacminin sadece 1/700'ü kadardır. Hidrojen bilinen tüm yakıtlaHidrojen bilinen tüm yakıtlar içerisinde birim kütle başına en yüksek enerji içeriğine sahiptir (Üst ısıl değeri 140.9 MJ/kg, alt ısıl değeri 120,7 MJ/kg). 1 kg hidrojen 2.1 kg doğal gaz veya 2.8 kg petrolün sahip olduğu enerjiye sahiptir. Ancak birim enerji başına hacmi yüksektir. Hidrojen doğada serbest halde bulunmaz, bileşikler halinde bulunur. En çok bilinen bileşiği ise sudur. Isı ve patlama enerjisi gerektiren Isı ve patlama enerjisi gerektiren her alanda kullanımı temiz ve kolay olan hidrojenin yakıt olarak kullanıldığı enerji sistemlerinde, atmosfere atılan ürün sadece su ve/veya su buharı olmaktadır. Hidrojen petrol yakıtlarına göre ortalama 1.33 kat daha verimli bir yakıttır. Hidrojenden enerji elde edilmesi esnasında su buharı dışında çevreyi kirletici ve sera etkisini artırıcı hiçbir gaz ve zararlı kimyasal madde üretimi söz konusu değildir. Güneş eneGüneş enerjisi, hidrojeni diğer elementlerden ayırmak için ideal bir enerji kaynağıdır. Dolayısıyla Güneş enerjisi kullanılarak elde edilmiş hidrojen yakıtı sonsuza kadar temiz enerji sağlayabilecek bir yakıttır. Mevcut koşullarda diğer yakıtlardan yaklaşık üç kat pahalıdır. Güneş eneGüneş enerjisi, hidrojeni diğer elementlerden ayırmak için ideal bir enerji kaynağıdır. Dolayısıyla Güneş enerjisi kullanılarak elde edilmiş hidrojen yakıtı sonsuza kadar temiz enerji sağlayabilecek bir yakıttır.  Mevcut koşullarda diğer yakıtlardan yaklaşık üç kat pahalıdır. Hidrojen bir doğal yakıt olmayıp, birinciHidrojen bir doğal yakıt olmayıp, birincil enerji kaynaklarından yararlanılarak su, fosil yakıtlar ve biyokütle gibi değişik hammaddelerden üretilebilen sentetik bir yakıttır. Üretilmesi aşamasında buhar iyileştirme, atık gazların saflaştırılması, elektroliz, fotosüreçler, termokimyasal süreçler, radyoliz gibi alternatif birçok hidrojen üretim teknolojileri mevcuttur.  Üretilen hidrojen boru hatları veya tankerler ile büyük mesafelere taşınabilir (birçok durumda elektrikten daha ekonomik ve verimlidir). Hidrojen bir doğal yakıt olmayıp, birinciHidrojen bir doğal yakıt olmayıp, birincil enerji kaynaklarından yararlanılarak su, fosil yakıtlar ve biyokütle gibi değişik hammaddelerden üretilebilen sentetik bir yakıttır. Üretilmesi aşamasında buhar iyileştirme, atık gazların saflaştırılması, elektroliz, fotosüreçler, termokimyasal süreçler, radyoliz gibi alternatif birçok hidrojen üretim teknolojileri mevcuttur.  Üretilen hidrojen boru hatları veya tankerler ile büyük mesafelere taşınabilir (birçok durumda elektrikten daha ekonomik ve verimlidir). Hidrojen yakıtının en önemli kullanım alanı ulaşım sektörü (otomobil, otobüs, uçak, tren ve diğer taşıtlar) olmaktadır. Hidrojen halen bir yakıt olarak uzay mekiği ve roketlerde kullanılmaktadır. Düşünülen diğer kullanım yerleri ise mobil uygulamalar (cep telefonu, bilgisayar, vs) ve yerleşik uygulamalar (yedek güç üniteleri, uzak mekanlarda güç gereksinimi, vs) dır.  Hidrojen enerjisi konusunda son yıllarda meydana gelen gelişmeler, 2010 yılından itibaren hızlanan bir süreç içinde hidrojenin özellikle ulaşım sektöründe diğer yakıtların yerine geçeceği bir geleceği işaret etmektedir. Bu vizyonda hidrojenin çeşitli üretim yerlerinden kullanım yerlerine ulaşması için gereken dağıtım altyapısı ve hidrojen istasyonları da yer almaktadır.Hidrojen Hidrojen Üretimi Hidrojen üretme teknolojileri şöyle sayılabilir:  1. Kömür, doğalgaz, benzin gibi fosil yakıtlardan termokimyasal yöntemlerle hidrojen elde edilmesi. Buharla reaksiyon yöntemi en çok kullanılan yöntemdir. Burada fosil yakıt bir nikel esaslı katalizör vasıtası ile buharla reaksiyona girer ve hidrojen açığa çıkar. Ayrıca biomas’dan proliz yöntemi ile elde edilen bio-yağ’dan da benzer şekilde buharla reaksiyon ile hidrojen elde edilir.  2. Suyun elektrolizi ile hidrojen elde edilmesi. Elektrik enerjisi kullanarak su hidrojen ve oksijene ayrılır.  3. Fotoelektrokimyasal yöntemle güneş enerjisinden hidrojen elde etme. Elektroliz yönteminin bir benzeridir. Elektrik akımı suya batırılmış güneş pillerinden elde edilir. Normal elektroliz yönteminden daha verimlidir.

4 Kasım 2007 Pazar

SİSTEM LİDERİNİN 40 TEMEL PRENSİBİ

• Sistem lideri olmayı tutkuyla isteğin. • Ortak hedef oluşturun. • Değişim,gelişim ve öğrenim atmosferi yaratın. • Kurum geleceği,rotası değerleri yaratın. • Mücadeleci yaratıcı bir kurum yaratın. • Motive olun ve motive edin. • Bireyleri geliştirin. • Takımları oluşturun ve takım ruhu yaratın. • Bütün veri ve bilgileri ulaşabilir şeffaf hale getirin. • İlişki yönetimini öğrenin.(Kadehleri kırmayın) • Ağaçlara değil, ormanlara değil,Dünyaya bakın. • Doğru kişi+ Doğru yer+ doğru zaman Formülünü değerlendirin. • Dış rekabeti takip edin,devamlı kıyaslama sistemi oluşturun. • Doğru ve adil bir performans yaratın. • Çok sevin ,sakın acımayın. • İyi seçin mükemmel yetiştirin,sonra işi ona bırakın. • Eleman değil ortaklarla çalışın. • Yetenek avcısı olun. • Aynı katta çalışın ,birlikte aynı kapta yemek yiyin. • İnanın ve inandırın. • Konuşmayı, daha önemlisi dinlemeyi öğrenin. • Kalite bilincini yaratın. • Önünüze çıkan fırsatları boş verin,yeteneklerinizi kullanın. • Tek bir yeri iyi kazın. • Yönetim ve kararları paylaşın. • Kurum için fikirlerin projelere dönüşmesini sağlayın. • Atılım gücünüzü sürekli kılın. • İtirazlara açık olun. • Maraton koşuyorsanız yanınıza 100 metreci bulun.Rolleri düzgün dağıtın. • Takım üyelerinizin yaratıcılığını destekliğin. • Amerika’yı yeniden keşfedin. • Büyüğün ve küçülün (Hızlı balık yavaş balığı geçer) • Akıllı ve saldırgan bir pazarlama stratejisi oluşturun. • Kurum içi enerjiği artırın. • Hepimiz birimiz,birimiz hepimiz için çalışın. • Müşteri memnuniyetinin ötesine odaklanın. • Problem çözmeyin’ Problemi çıkmadan önleyin. • Zamanı iyi yönetin. • Geleceğe bakın • Gözünüzü ve kalbinizi hedefinize çevirin.Ayaklarınızı unutun YAZARI: AHMET ŞERİF İZGÖREN

SEVGİLİ ÖĞRENCİLER

Bütün mal varlığınız sabah işe veya okula gider, akşam eve gelir, umutları, üzüntüleri vardır; kaygıları,sevgileri vardır.Beyin kıvrımlarındaki bilgiler tüm zenginliğinizdir.Bu mal varlığınızı insanların hizmetine sunmanız ,hem kendi iyiliğiniz ,hem de toplumun iyiliği için şarttır. O zaman beyninize iyi program atın hayatınız kurtulsun. Bu programı atmanız için emek harcamalısınız. Emek harcamadan hiçbir şey elde edemezsiniz.Geri saramıyacağın tek şey zamandır.Zamanının kiymetini bil ! Nereye gideceğini bilmiyorsan,hangi yoldan gittiğinin bir önemi yoktur.

1 Kasım 2007 Perşembe

Dikenler Arasındaki Gül Karakter Boyu:

Nil Gün 22 Ekim 2007 Hayat sıkça barındırdığımız düşüncelerimizi bize yansıtan dev bir ekrandır. Ayakkabım olmadığı için şikayet ediyordum, ta ki ayağı olmayan birine rastlayana kadar. Hint atasözü Kızılderili bilge kulübesinin önünde torunuyla oturmuş. Dede torun, az ötede birbiriyle boğuşup duran iki köpeği izliyormuş. Köpeklerden biri beyaz, diğeri siyahmış ve genç torun o köpekleri dedesinin kulübesi önünde boğuşup duruyorlarken görürmüş hep.. Çocuk, dedesinin kulübesini korumak için neden bir değil de iki köpeğe ihtiyaç duyduğunu merak edermiş. Üstelik niye siyah ve beyaz köpek? Dede, torununa onların kendisi için sembol olduğunu söylemiş. "Onlar benim için iyiliğin ve kötülüğün simgesidir” demiş. "Aynen şu gördüğün köpekler gibi, iyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben hep bunu düşünürüm. Onun için yanımda tutarım onları." Çocuk merak etmiş. "Peki, sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?" Dede, bilgece bir gülümsemeyle bakmış torununa. "Hangisi mi evladım? Ben hangisini daha iyi beslersem!” Her birimizin Kızılderili bilge gibi kapımızın önünde sürekli boğuşan siyah ve beyaz köpeği var. Bu köpeklerin besini düşüncelerimiz. “Eğer sıkça işlerin kötüye gideceğini söylüyorsan kahin olma şansın yüksektir” demiş Isaac Singer... Hayat sıkça barındırdığımız düşüncelerimizi bize yansıtan dev bir ekrandır. Neden? Üç boyutlu realitede düşüncelerimizi somut olarak yaşayarak deneyim kazanmamız için. Hayata olumsuz baktığımız sürece sağlıklı mutlu ve huzurlu olmak im-kan-sız-dır. Hayat daha fazla acı çekene ödül vermiyor çünkü. Tersine, madem bu kadar çok seviyorsun olumsuz bakmayı, al sana biraz daha aynısından diyor. Zihin her gün sağlıklı düşüncelerle kurulan bir saat gibidir. Kurulmazsa bir süre sonra çalışmasını durdurur. Bize sürekli yanlış saati gösterir. O saatin günde iki kez doğruyu göstermesine kanmak büyük yanılgı. Her şey ama her şey bizim düşüncelerimizin sonucu. Düşündüğümüzü oluruz. Yere düştüğümüzde bile düşüncelerimizi değiştirmek mümkün. Çünkü sırtımız yerdeyken bakacağımız tek yer yukarısıdır. Tabii gözümüzü kapamazsak. Kendisine acıyan, karamsar, şikayet etmeyi huy haline getiren insana bunun kendi seçimi olduğunu anlatmaya çalıştığın oldu mu? Senin her yardım çabana o mazeretlerle yanıt verecektir. Kendisinin ne kadar haklı ama bir o kadar da şanssız ve talihsiz olduğunu kanıtlamaya çalışacaktır. Bu tür insanın bakış açısını değiştirmesine yardımcı olmaya çalışmak tam anlamıyla değerli anların ziyan edilmesidir.. Zamanı ziyan etme lüksümüz yok çünkü hayat çok kısa. İnsanlar için elinden geleni yap. Ama akıntıya karşı kürek çekmeden ve kendini paralamadan. Yoksa o kişi seni aşağıya çekecektir. Dağa tırmanmaya ya da denizin derinliklerine dalmaya serüven diyoruz.. Gerçek serüven günlük hayatın engelleri karşısında yeni olanaklar aramak, bilinmeyen karşısında potansiyel kaynaklarımızı ortaya çıkararak test etmek, kendi özgün yeteneklerimizi keşfetmektir. Kimi her zorluk içinde olanakları görür, kimi her olanak içinde zorlukları. Bir şeyden hoşlanmıyorsan değiştir, değiştiremiyorsan tavrını değiştir. Şikayet etmek bugüne kadar sana ne kazandırdı? Çoğumuz aslında günlük yaşıyoruz. Yarının ne getireceğini bilmeden. Kendi hayatımızın senaryosunda kurban da olabiliriz kahraman da. Kendimize verdiğimiz rolü biz biçiyoruz. Yüreğin ve düşüncelerin iyimser yaklaşımının mucizesini hiçbir ilaç sağlayamaz. İyileşecek hasta “Kendime nasıl yardımcı olabilirim?” der. Hastalığına sığınan kişi ise, “Bütün bunları yapmak zorunda mıyım?” . Kendini iyileştirmek bile bir yüktür onun için. Zaten kendi sorumluluğunu üstlenen kişi, hastalığı da sağlığı da yaratanın kendisi olduğunu bilir. Hayat aksiyonu sever. Ayağa kalkıp yürüdüğünde bir şeylere takılmak doğaldır. Sadece oturduğu yerde oturan insanın ayağı hiçbir şeye takılmaz. Tabii buna hayat denirse. Hayatın kimseye borcu yok. O biz yokken de buradaydı. Bizden sonra da olmaya devam edecek. İyi ve kötü günü belirleyen sadece ve sadece tutumumuzdur. İnsanlar arasındaki farkı belirleyen de budur. “Olumlu tutum bütün sorunlarını çözmez ama insanı yeterince rahatsız edeceği için çabaya değer” diyor bir komedyen. İnsanın, kimsenin elinden alamayacağı son özgürlüğü her koşulda tutumunu kendisinin seçmesidir. Geçmişi değiştiremeyiz ama geçmişe bakış açımızı değiştirebiliriz. İnsanların davranışlarını değiştiremeyiz ama onlara bakış açımızı değiştirebiliriz. Başımıza gelen bazı şeylerden kaçamayız ama elimizde kalan tellerle kemanımızı farklı bir notayla çalmayı seçebiliriz. Verdiğimiz tepkilerle karakterimizi inşa ederiz. İnsanlar arasındaki fark çok küçük. Olaylara yaklaşım farkı. Ama sonuçları çok büyük. Saygı duyduğun insanla acıdığın insan arasında farkı yaratan da bu. Özgüven ve özsaygı denilen şey de bu.

Yaratıcılık tabii ki uygulama gerektirir.

Dünya, çok yaratıcı ama uygulaması olmadığı için ölüp giden fikirlerle dolu. Mezarlar da arkasında hiçbir şey bırakmadan, düşlerini gerçekleştiremeden giden yaratıcı insanlarla dolu. Hepimizin arzuları istekleri var. Düşüncenin ve inanmanın gücünü de artık neredeyse bilmeyen yok. Ama yine de insanlar isteklerini bir türlü gerçekleştirememekten şikayet ediyor. Hatta düşüncenin gücünden şüphe etmeye bile başlıyorlar. 1 İnsanların çoğu hayatlarını bir şeyleri istemekle geçiriyor. Ama bu istekler rüzgar gibi gelip geçici cinsten oluyor. Bir şeye şekil verici güçte istekler olmuyor. Bu tür insanların oranı: yüzde yetmiş. 2 Daha az sayıda insan isteklerini arzuya çeviriyor. Sürekli bir şeyi, aynı şeyi istiyorlar… ama orada duruyorlar. Bu insanların oranı: yüzde on. 3 Daha da az sayıda insan istek ve arzularını umut etmeye çeviriyor, zaman zaman hayal kuruyor, istedikleri şeyi elde edebileceklerini düşünüyor. Bunların oranı: yüzde sekiz. 4 Daha da az sayıda insan isteklerini, arzularını, umutlarını inanca dönüştürüyor, istedikleri şeyin gerçekleşmesini bekliyor. Bu insanların oranı: yüzde altı. 5 İyice az sayıda insan istek, arzu, umut ve inançlarını netleştirerek tutkuyla inanmaya dönüştürüyor. Bu insanların oranı: yüzde dört. 6 Nihayet, çok az sayıda insan son iki adımı da atıyor. Tutkuyla inandıkları şeyi gerçekleştirmek için plan yapıyor ve planı uyguluyor. Tüm bu uygulamayı da pozitif bir ruh hali içinde inançla, şevkle yapıyor. Bu grubun oranı ise: sadece yüzde iki. Hayatın her alanında olağanüstü liderler ve başarılı insanlar işte bu gruptan çıkıyor. Düşüncenin gücünü kullanmak, bu gücü seçilen amaca lazer gibi yöneltmektir. O zaman "imkansız" sözcüğünün de bir anlamı kalmıyor. Süpermen rolüyle hepimizin gönlünde taht kuran ve 2004 yılında ölen Christopher Reeve'in dediği gibi, "Rüyalar önce imkansız gibi görünür, sonra gerçekleşmesi zor gelir, sonra olması kaçınılmaz olur." Gerçek güven, kendimizin değerli ve yeterli olduğunu bilinçli ve sorumlu davranışlarla deneyimleyerek kazanılıyor. Gerçek özgüveni kazandığımızda, kazandığımız şeylere de kendimizi layık görüyoruz.