27 Ekim 2007 Cumartesi

HIZLI OKUMA TEKNİKLERİ(Ferhat öğrencimize katkısından dolayı teşekkür ederim)

1. OKUMA HIZINI ENGELLEYEN, ANLAMAYI AZALTAN NEDENLERİ (YANLIŞ OKUMA ALAŞIKANLIKLARI) ORTADAN KALDIRIN Sesli Okuma: İlkokul çağlarında daha iyi anlamamıza yardımcı olacağını zannederek geliştirdiğimiz ve okuma hızını önemli derecede yavaşlatan bir unsurdur. Ortalama konuşma hızı 200 kelime kadardır. Sesli okuduğumuz zaman kendimizi bu limite sınırlandırmış olur ve bu hızın üstüne çıkamayız. Oysa okuduğumuzu anlamak için kelimeleri dil ve kulak yollarından geçirerek beyine göndermemize gerek yoktur. Göz çektiği fotoğrafları dilimizden yüzlerce defa süratli olarak beyine göndermekte ve beyin almaktadır. Sesli okuduğumuz zaman 200 kelime 1 dakikayla sınırlandığı için okuma hızımız çok daha hızlı olan beyin kapasitemize yetişememekte, arta kalan beyin kapasetimiz, boşluğu başka düşüncelerle doldurmaya çalıştığından konsantrasyonumuz ve okuma etkinliğimiz azalmaktadır. İçinden sesli okumak da bir okuma türüdür. Her ne kadar bunda dudaklarımız kelimeleri tek tek telaffuz etmiyor ise de, ses tellerimiz kımıldıyor ve okuma hızımız 500 kelime 1 dakikayla sınırlıyoruz. Bunu önlemek için uzmanlar okurken çiklet çiğnemeyi öneriyorlar.(Gözle görme alışkanlığı edinene kadar) Okurken çiklet çiğneme temponuz hiç değişmezse bu yanlış alışkanlığı yenebilir ve gözle okumaya başlayabilirsiniz. Her kelimeyi okumak da okumayı yavaşlatan nedenlerden biridir. Başka dillerde de, Türkçe´de de cümle yapılarında anlam bir kaç kelimede toplanmıştır. Diğer kelimeler onları düzenli bir cümle halinde birleştirmek için kullanılmıştır. Ve, gibi, ile için v.s. gibi sıksık tekrarlanan ve okuduğumuzu anlamamıza büyük katkısı olmayan bu kelimeleri her seferinde okumak, bize büyük zaman kaybettirir. Başlangıçta hangi kelimelerin gereksiz olduğunu doğru tespit ederek, okumadan atlamakta büyük güçlük çekecek, ama zamanla bu konuda da yetenek geliştirerek 300 kelimelik bir yazının 100 kelimesini okuyarak anlayabilirsiniz. Hızlı okursak anlayamayacağımızı zannetmek, okumamızı en fazla yavaşlatan en önemli psikolojik etken ve yaygın olan yanlış bir kanıdır. Kağnı arabaları saate 3-5 kilometreden hızlı gidemezdi. Otomobil bu hızı 100- 200 kilometreye çıkardı. Eskiden insanlar bu hızlara ulaşılabileceğini düşünmezlerdi. Biz de bu gün, yarın kabulleneceğimiz gelişmelere inanmıyor ve direnç gösteriyoruz. Dakikada 6000 kelime okuyarak 13 yaşında üniversiteye giren Mariel Aragon, dakikada 2500 kelime okuyarak A.B. D.´yi yöneten John Kennedy, hızlı okuyarak da daha iyi anlanabileceğinin kanıtlarıdır. Öyleyse bu şartlanmayı bir kenara bırakarak okuma hızınızı arttırın. Anlama hızınız başlangıçta düşecek, ama hızınız arttıkça eski derecenizi yakalayıp geçecek, daha iyi anlayacaksınız. Geri dönmek; bize en fazla zaman kaybettiren alışkanlık. Konsantrasyon eksikliğinden olur. Geri dönme imkânımız olduğu sürece de konsantrasyonumuz azalır. Öncelikle kendinize geri dönmeyi yasaklamalısınız. Geri dönme şansınızın olmaması konsantrasyonunuzu arttırır. Başlangıçta bazı paragrafları anlayamadığınızı hissedeceksiniz. Endişelenmeyin ve geri dönmeyin. Kendinize "Bugüne kadar geri dönerek okuduğum her paragrafı anladım mı? Şimdi hatırlıyor muyum?" diye sorun. Umarız cevabınız endişelerinizi yatıştırır. Göz eğitimsizliği; gözün satırlar üzerinde düzenli hareket edememesidir. Okuma eğitimini yetirence alamayan bir göz, satırlar üzerinde gezinir, durur. Sıçramalar ve duraklamalar düzenli olmaz. Kişi sık sık geri dönüşler yapar. Bu nedenle de satırdaki düşünceleri birbirlerine bağlayarak bütünleştirip anlamlandırmada zorlanır. Bunun için gözü, sürat ve çabukluk kazandırıcı bazı yardımcılarla eğitmek gerekir. Örneğin bir vasıtada giderken ilanları okuyarak ve varsa videoda 2-3 kat hızlandırılmış alt yazılı filmleri seyrederek küçük göz egzersizleri yapabilirsiniz. Başlangıçta yoğun kontrasyon nedeni ile başınız ağrıyacak, ama bir süre sonra alışacaksınız. Alt yazılı bir filmi normal hızında seyrettiğinizde size çok yavaş gelecek ve canınız sıkılacaktır. Pasif okumak; okuyacağınız yazıya zihninizi yönlendirmeden, ana fikri, yazarın düşünce ve olaylara bakış biçimini, üslubunu anlamadan yapılan okumadır. Yazıyı ne amaçla okuduğunuzu bilmeden yapılan okumalar, okuma hızını düşürür. Dikkat yoğunlaşması olmadığı için de anlama olayı oluşmaz. O nedenle önce okunacak konuyu niçin okuyacağınızı belirlemeniz gerekir. Sonra bir ön okuma yaparak sorular belirlemek, soruları yanıtlamak için tekrar dikkatinizi yoğunlaştırarak yeniden okumak, etkili okumayı sağlar. Bilgi ve kültür düzeyi eksikliği; okuma hızınızı yavaşlatan en önemli nedenlerden biridir. Yeni edinilmek istenen bilgilerin iyi kavranabilmesi, daha önce o konu ile ilgili kavramların kazanılmış olmasına bağlıdır. Hiç temel bilgimizin olmadığı bir konuyu anlamak çok zordur. Temel olmadan inşaat yapılmaz. Yani bilgi ve kültür eksikliği, okunacak konunun anlaşılmasını zorlaştırdığı için, okuma hızı da düşer. Bunun için parçada geçen, anlamını bilmediğiniz kelimelerin anlamını öğrendikten sonra dikkatle okumanız anlamanızı kolaylaştırır. Okumanın ne anlama geldiğini iyi bilin; Okumak yalnızca sözcük kümeleri görmek değildir. Okumak yazarla aktif bir söyleşi şeklinde sürdürülen zihinsel bir süreçtir. Bu anlamda okuyabilmek için görmenin ötesinde zihinsel beceriler gereklidir. Bu zihinsel beceriler de öğrenme yolu ile gerçekleştirilebilir. Örneğin bir metne bir bakışta en fazla iki- üç sözcük algılayabilen bir okuyucu belirli bir eğitim programı sonucunda bir bakışta cümlenin ya da paragrafın tümünü algılayabilir hale gelir. Yine öğrenme sonucunda, sürekli olarak her okuma çabasında yazarla aktif bir söyleşi içinde yazarın görüşlerini açığa çıkarmayı öğrenerek etkin bir okuyucu olabilir. Okumanın gerçek amacı, anlamı çabuk ve doğru kavramaktır. Bu okumanın geliştirilmesi için, etkili okumanın temeli olan hız, kavrama ve bellek arasında bağ kurulmasını gerektirir. Okumada kavrama ile hız arasında yakın bir ilişkinin varlığı kabul edilmekte, kavramaya ilişkin becerilerin arttırılması hızlı okuma ile olası görülmektedir. HIZLI OKUMA Hızlı okuma için, okuma yanlışlarımızı düzelterek kendimizi hazırladık. Şimdi de hızlı okuma yöntemlerine geçmeden önce, düşünce olarak atmamız gereken adımlar var. a- Gözlerimizle aklımızı birlikte çalışmaya alıştırmak b- Bir metinde her sözcüğü okumak zorunda olmadığımıza inanmak c- Her metinin ya da kitabın aynı değerde olmadığını kabul etmek. Yani bazılarının zor, bazılarının kolay olduğunu bilmek d- Okuyacağınız her metin ve kitapta amaçlarınızın farklı olduğunu kabul etmek okuma hızınızı da buna göre ayarlamak gerektiğini bilmek. HIZLI OKUMA YÖNTEMLERİ Göz Devinimlerimiz: Daha hızlı okumak, etkili bir okuyucu olabilmek için gözlerimizle aklımızı birlikte çalıştırmaya alıştırmamız gerekiyor. Okuma sırasında, gözümüz satırlar üzerinde soldan sağa, sağdan sola, yukarıdan aşağıya (bazen aşağıdan yukarıya) göz sıçramaları ile ilerler. Okuma olayı, işte bu sıçramadaki duraklamalar (saplama) sırasında, yakalayabileceğimiz sözcük kümesini algılayarak, gerçekleştirilir. Bu yüzden hızlı ve usta bir okuyucu olabilmek için, göz sıçramalarını hızlandırmak, duraklama süresini kısaltmak, duraklama süresince çok sayıda sözcük görebilmek (4-5sözcük) yani görme yelpazemizi genişletmemiz gerekiyor. Bu üç özelliği kontrol etmek beynin işidir. Zihnimizin kontrolü dışında gerçekleşen sıçrama ve duraklamalardan görüş alanına girenleri algılamak olanaksızdır. Öyleyse aklımız sürekli emir veren, kontrol eden ve gönderilenleri algılayacak biçimde hazırlıkta ve işlerlikte olmalıdır. Sapmalar: Daha çok sayıda sözcük kümesini algılamak için; sözcük kelimelerinde gözün önce belli bir noktaya sapması, sonra bu saptığı noktanın sağından ve solundan mümkün olduğunca çok sayıda sözcüğü algılaması gerekir. Lezzetli ve Temiz yemekler yapan bir aşçıdır. 1. Sapma noktası 2. Sapma noktası Kolon Okuma: Günümüzde metinler gittikçe daha dar kolonlar halinde basılmaktadır. Gazetelerde dergilerde ve büyük magazinlerde bu kolonlara daha sık rastlanmaktadır. Bu kolonlar, ortalama 5-7 cm den oluşan sıfatlardan meydana gelmektedir. Dar kolanlar büyük bir gidiş- gelişi zorunlu kılan geniş satırlardan daha kolay gözden geçirilmektedir. Diğer yandan yukarıdan aşağıya doğru okuma dikkati daha çok uyarmaktadır. Dar kolonlar genellikle her satırda bir ya da iki sapmayı gerektirdiğinden, ritim konusunda büyük yarar sağlamaktadır. Göz Gezdirme: Görme yelpazemiz genişledikçe, metnin bütününü dikkatli bir şekilde görme, düşünceleri yakalama hızına da ulaşırsınız. Etkili okuyucu, metnin özelliklerine göre hızını ayarlayabildiği gibi, her metinle ilgili ihtiyaç ve amaçlarının farkı olacağını kabul eder. Amacını belirledikten sonra metnin bütününe yönelik yaptığı "Göz Gezdirme" Tekniği ile dikkatli bir okuma yapabilir. Göz gezdirme ile çok yüksek hızlar elde edersiniz. Neye ve nasıl göz gezdireceğimizi iyi belirlersek bu, hız kavrayışımızı düşürmez. Göz gezdirme, bir metni okumaya başlamadan önce yapılan "Göz atma" dan farklıdır. Göz gezdirme de amacımız belirli olduğu için daha dikkatli bir inceleme yaparız. Okunan metin çok kolay ve okuyucunun bildiği konuyu içeriyorsa göz gezdirme de yeterli bilgi edinilebilir. Etkili bir göz gezdirme davranışında; metin başlığı alt başlıkları, giriş ve ilk paragrafı, sonraki paragrafların ilk ve son cümleleri numaraları, büyük harfle ya da italik yazılmış yerleri son paragraf ve varsa özeti okumalıdır. Esnek Okuma: Okuma yöntemimizi ve hızımızı belirleme okuma amacımız ve metnin özellikleri önemli rol oynamaktadır. Etkili okumada okuyucu, her durumda uygun okuma tutumunu alabilmelidir. Uygun okuma tutumunu alabilmek, esnek okumayı gerektirir. Eğer günlük yaşamda karşımızı çıkan yeni bilgilerden gereğince ve uygun bir şekilde yararlanmasını bilmezsek, bir çok şeyi kaçırır, önemli bilgileri edinemeyiz . Ayrıca daha az zaman ayırarak yapacağımız okumayı, hem daha fazla zaman harcayarak yapar, hem de okuduğumuz metinden yeterince doyum alamayız. Oysa okuma hızını ve yöntemini, okuma amacına ve metnin özelliklerine göre ayarlayabilen, yani "Esnek Okuma" yapabilen bir okuyucu en kısa zamanda, en çok bilgiyi alabilir. Her gün karşılaştığımız yeni okuma durumlarını incelediğimizde, esnek okumayı daha iyi anlayabiliriz. Okunacak şeyler değişik türde olduğundan, bunları okuma amacımız da değişir. Farklı teknikler kullanırız. Örneğin güne gazete okuyarak başladığınızı düşünelim. Ancak zamanınız sınırlı, derse yetişmek durumundasınız. O zaman sadece başlıklara bakar ilginizi çeken haberlere de şöyle göz atarsınız. Okula gittiniz de, derse girmeden önce eğer konu anlatacak iseniz, bildiğiniz şeyleri eleyebilmek için göz gezdirirsiniz. Bildiklerinizi atlar yeni bilgileri okursunuz. Öğleden sonra arkadaşınız size bir dergiyi verdi diyelim. İlginç bir makale var mı diye dergiyi tararsınız. İlginizi çeken bir makale bulduğunuzda, yeni bir bilgiye rastlamak için göz atarsınız. Akşam iyi bir film ya da program bulabilmek için gazetelerden programları tararsınız. Yarınki dersinizi hazırlama durumunda ise, metindeki her şeyi okumanız gerekmediği düşüncesinden hareketle kitabınızın o bölümüne göz atar, elde etmek istediğiniz bilgilere göre önemli başlık ve alt başlıkları belirlerseniz. Konusunu ana fikir ve ayrıntılarını araştırır, önemli kısımlar üzerinde daha fazla zaman harcayarak, ayrıntılar üzerinde daha hızlı geçerek ya da atlayarak okumanızı sürdürürsünüz. Gördüğünüz gibi, okuduğunuz bu çeşitli türden malzemelerin her birine göre okuma amacınız da farklı olacaktır. Yine malzemenin türüne göre yöntem ve hızınızı da değiştirmeniz gerekecektir. Eğer bunu uygun bir şekilde yapmayı başarırsanız esnek bir okuyucusunuz demektir. Esnek okuyucu, nasıl okuyacağına karar verirken, metinin türünü de dikkate alarak zaman zaman teknik değiştirebilir. Metin , açık bir dille yazılmış ve izlenmesi kolay bir anlatımı olduğunda, hızlı bir okuma yapılabilir. Ancak metin açık bir dille yazılmamış, anlatımı kolayca özlemeye elverişli olmadığında daha yavaş ve dikkatli bir okuma yapılabilir. Eğer bu şekilde esnek davranamazsak, amacımıza ulaşamadığımız gibi zamanımızı da boşa harcamış oluruz. Esnek okuyucu, okuma yöntemini kararlaştırırken zamanını dikkate alır. Örneğin bir metni ne kadar dikkatli okuması gerekirse gereksin, eğer yeterli zamanı yoksa, ya bir kısmı okur, bir kısmına göz atar ya da baştan sona dikkatle göz gezdirir. Ayrıca, eğer o anda fiziksel bir rahatsızlığı varsa, genel düşünceyi anlamak için sadece göz atar. Özetle esnek okuyucu, durumuna göre hızlarını bilen ve uygulayan kişidir. Kavrama ve Sezme: Görme, her sözcüğü anlamanız için yeterli değildir. Görme yeteneği, anlama, görme ve zihin yeteneklerinin bir sentezi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu, yazılı bir sözcüğü görür görmez tahmin ediliyor, taman olmadan profilini ve diğer özelliklerini tamamlıyor, böylece görüşünüzü kontrol etmiş oluyorsunuz. Okuma sürecinde, sözcükleri sadece görmek yeterli değildir. Aynı zamanda bir sözcüğü diğerinden ayırmak gerekir. Yazmada ise, dil bilgisi ve sözcükleri birleştirmede kullanılan bağlama kuralları etkili olmaktadır. Sonuç olarak okumak, soyut ve göze dayalı anlamlar üretmektir. Bu üretimi sözcüklerin doğru seçimi, sözcüklerin anlamları, tipleri, türleri ve yaptıkları belirlemektedir. İyi bir okuyucu olmak, sizin etkili okumanızı sağlayacak çeşitli teknikler uygulamanız gerekmektedir. Şimdi yapacağınız alıştırmalarda, okurken eksik bırakılan sözcüğü izleyen sözcüklerden tahmin etmeye çalışın. Böylelikle anlama ve sezme yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. UYGULAMA: Aşağıdaki kısa metinde boş bırakılan yerlerde konuşulması gereken sözcükleri düşünerek, kavrayarak bulup yazınız. Bu tür çalışmaları sık sık yaparsanız kavrama ve sezme gücünüz artar. Oğlumuz Karlı b.... şubat g..... doğmuştu. Babanın k.... verirken b.... tuhaftım. İsim a....., kamus b...... ne kadar b ..... gelmişti . O...... ışıl ı..... , kainat g..... manalı b..... kelime b..... istiyorum. S...... Ömer d....... Bu da o.....yakışmıştı. O...... tarihe girme b...... Ömer´in ikbaline layık, g...... İlk g...., i..... diş, i..... kelime, annesine doğru genç, g...... ve mes´ut a..... doğru i..... adım. Seçici Okuma: Bundan önceki bölümlerde etkili ve hızlı okumayı geliştirmek, okuma verimini arttırmak için bir takım stratejiler geliştirdik. Bu aşamadan sonra hedefimiz, okumaya, ayırdığımız zamanı daha verimli kullanabilmek, kısa zamanda daha çok bilgi edinebilmek. Bu hedefe ulaşabilmek, hızlı ve seçici olmayı gerektiriyor. Aslında her okuma da seçici olunmalı. Ancak hızlı okurken buna daha çok ihtiyacımız var. Okumada önemli olan, yazarın iletmek istediği mesajı, okuyucunun yazılı sözcükler arasından bulup çıkarmasıdır. Daha önceki bölümlerde, yazarın düşüncesini kavramada etkili olan bir takım etkili okuma tekniklerinden bahsetmiştik. Bu tekniklerde hız , çabukluk, esneklik derecelerine nasıl ulaşacağımız, okumamızı nasıl düzelteceğimiz konularında yoğunlaştık. Ancak bu tür okumalarımızda gözümüz temel olan noktayı, bir çok ayrıntılarla birlikte kavrama durumunda kalabiliyordu. " Seçici okuma" adı altında şimdi açıklayacağımız teknikte ise, tüm ayrıntıya girmeden, daha az sözcük okuyarak, yazarın düşünce bütünlüğünü yoklamamız hedeflenir. Burada önemli olan her hangi bir metni mikroskopla incelemek değil, genel hatlarıyla bilmektir. Bu teknik, pratik okumamıza büyük yarar sağlamakta, bize zamandan kazandırmaktadır. Örneğin, 15 dakikada günlük gazeteyi okuyabilmek, üç saatte 500 sayfalık bir yapıtta bulunan bilgileri yakalamak gibi Buraya kadar yapılan açıklamaları özetlemek gerekirse: 1. Gözümüzle ve beyninizle okuyun.(Dudaklarınız ve ses telleriniz kımıldamasın) 2. Gözünüzle kelime gurupları görmeye çalışın ( birden fazla kelime) 3. Okurken yazıya konsantre olmaya çalışın. (geri dönüş yapmayı kendinize yasaklayın) 4. Her kelimeyi okumak yerine, asıl anlamı veren kelimeler üzerinde durarak gereksiz kelimeleri atmaya çalışın. 5. Kendinizi hızlı okumaya zorlayın. 6. Kendinize okurken belli bir süre vererek, okuduğunuzu o süre içinde bitirmeye çalışın. 7. Fırsat buldukça değişik tipte yazılar okuyun. (Kendinize mutlaka okumak için zaman ayırın) 8. Gereksiz Ayrıntılar yerine ana fikir için okuyun. Ana fikri bulmak için; a) Birinci paragrafta yazarın tarzını çıkarmaya çalışın b) Ana fikri nereye yazmış olabileceğini düşünün Her paragrafta bunu bulmaya çalışın. c) Ana fikrin her paragrafta bulunabileceğine dikkat edin. Başlangıçta bunları uygulamanız ve hatta başarmanız size çok güç gelebilir. Ama unutmayın ki bunları başarıp bilginin özüne çok daha pratik, çok daha kısa sürede ulaşabilen insanlar çok fazla. Neden bizde onlardan biri olmayalım? Yapılması gereken tek şey ümidimizi yitirmemek. İnatla uygulama yapın. Sonucun adım adım geldiğini göreceksiniz..

10 E 3 sınıfı Dogalgaz çevrim santralı gezisi

10 E 3 sınıfı Doğalgaz çevrim santralı gezisi resimleri

16 Ekim 2007 Salı

Bioteknoloji

Biyoteknoloji; hücre ve doku biyolojisi kültürü, moleküler biyoloji, mikrobiyoloji, genetik, fizyoloji ve biyokimya gibi doğa bilimleri yanında mühendislik ve bilgisayar mühendisliğinden yararlanarak, rekombinant DNA teknolojisiyle bitki, hayvan ve mikro organizmaları geliştirmek, doğal olarak var olmayan veya ihtiyacımız kadar üretilemeyen yeni ve az bulunan maddeleri (ürünleri) elde etmek için kullanılan teknolojilerin tümüdür. Biyoteknoloji, temel bilim buluşlarını kısa sürede yararlı ticari ürünlere dönüştürebilmesiyle bir anlamda kendi talebini de yaratabilir. Bu yönüyle de öteki teknolojilerden ayrılır. Örneğin sıcak su kaynaklarında yaşayan bakterilerin birinden elde edilen yüksek sıcaklığa dayanıklı bir enzim, günümüzde uygulama ve temel bilim çalışmalarının ayrılmaz bir parçası olan PCR'nin önemli bir girdisidir. Biyoteknoloji uygulamaları; mikrobiyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji, hücre biyolojisi, immünoloji, protein mühendisliği, enzimoloji ve biyoproses teknolojileri gibi farklı alanları bünyesinde toplar. Bu nedenle de Biyoteknoloji birçok bilimsel disiplinle karşılıklı ilişki içinde gelişir.

15 Ekim 2007 Pazartesi

CARESİZSEN CARE SENSİN

7 yasındayken babasını kaybetti ve yetim kaldı. Yanlız ve içine kapalı biri olarak yasamaya, oradan oraya sürüklenmeye başladı. 8 yaşında okulundan alındı ve köyde yaşadı. Zamanını tarlalarda kargaları kovalamakla geçirdi. 10 yasında yüzü kanlar içinde kalacak şekilde, yeni okulundaki hocasından dayak yedi. Ailesi onu okuldan aldı. Sinirden ve korkudan 3 gün evinden çıkamadı... 17 yaşında hayalindeki okulun istediği bölümü için gerekli not ortalamasını tutturamadı. 24 yaşında tutuklandı, günlerce sorguya çekildi ve 2 ay tek başına bir hücrede hapis yattı... 25 yaşında sürgüne gönderildi... 27 yaşında kendisinden bir yaş büyük meslektaşı kendisinin de üye olduğu derneğin çalışmaları ile kahraman ilan edilirken, kendisi hiç önemsenmiyordu. Doğduğu şehrin merkezinde rakibi törenlerle karşılanırken, o kalabalık arasında yanlız başına olanları izliyordu... 30 yaşında kendisi başka şehirleri düşman elinden kurtarmaya çalışırken, doğduğu şehir düşman eline geçti... 30 yaşında amiri, onu kendisinden uzaklaştırmak için başka göreve atanmasını sağladı... Yeni görevinde fiilen işsiz bırakıldı. Aylarca boş kaldı... 37 yaşında böbrek hastalığından Viyana'da 2 ay hasta ve yanlız halde yattı... 37 yaşında komutan olarak yeni atandığı ordu, dağıtıldı... 38 yaşında Savunma Bakanı tarafından görevinden alındı... 38 yaşında bir toplantıda giyebileceği bir tek sivil elbisesi bile yoktu ve başkasından bir redingot ödünç aldı. Ayrıca cebinde 80 lirası vardı... 38 yaşında kendisi için tutuklanma kararı çıkarıldı... 38 yaşında en yakın beş arkadaşından ucu, onun Kongre temsil heyetine üye olmaması için oy kullandı... 39 yaşında idam cezasına çarptırıldı... Sonra ne mi oldu ???? 42 yaşında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu !!! Okuduğunuz öykü efsanevi lider Mustafa Kemal Atatürk’e aittir... > CARESİZDİ ama CARE KENDİSİ İDİ... Av. Görkem Yetim

MESLEK LİSELERİNDE MODÜLER SİSTEMİN AMACI,

Elimize beş litrelik bir boş kap alırsak ve yanında büyük parçalı çakıl taşları, küçük parçalı çakıl taşlar, bir miktar kum, 10 litre su ve size bu verilen parçaları önceden verilen boş kaba doldurmanız istenirse sırası şöyle olmalıdır. Önce büyük çakıllar yerleştirilir.sonra küçük çakıllar yerleştirilir.Bunun üzerine de kum parçaları dökülür boşlukları da kum parçaları doldurur.Üzerinde su konularak kap tamamıyken doldurulur.Beş litrelik kabımızda hiç boşluk kalmaz. Meslek liselerinde ki modüler sistemde 10 sınıfta sizlere büyük olan çakıl parçalarını veriyoruz.11 sınıfta sizlere küçük çakıl parçalarını veriyoruz.12 sınıfta ise kum parçalarını veriyoruz ve mezun ediyoruz. Üniversitede eksik olan eğitim ve öğretiminizi tamamlayıp,en son eksik kalan suyunuzuda orada tamamlayıp mesleğinizde yetişmiş olursunuz.

13 Ekim 2007 Cumartesi

HUN İMPARATORU

Köylü yada soylu olsun ,yetenekli Hunlara değer vermeliğiz.Ailelerine bakmaksızın,lider olma özelliklerine sahip olan en yetenekli Hunları komutan seçmeliğiz. Atilla Hun İmparatoru

11 Ekim 2007 Perşembe

ÇANAKKALE GEÇİLMEZ

18 Mart Çanakkale kutlamalarında hep ayrı hüzün kaplar içimizi. Dedemin kardeşi Mehmet Dedem,Çanakkale Harbi’ne katılmıştı ve gazi olmuştu. Ben pencereden yüzüne vuran solgun,titrek ışıkta,onun o uzun burnundan bakışlarımı dikkatle bir saniye bile ayırmadan,dişleriyle kilo buğday çuvallarını kaldırıp atan Pehlivan Mustafa Dedemin nasıl şehit olduğunu dinler ; gözlerinde patlayan bombaları görmeye çalışır, içimden”Keşke ben de yaşasaydım” der, gözyaşlarımı gece yatağıma saklardım.Titriyen sesiyle düğüm düğüm gözyaşları, barut kokusu toprak,sıtma, bit ısırıkları, kolunda sızlıyan hiç kapanmayacak yarasına dokunur ve gururla “Torunum üzülme hepimizi öldük, yararlandık; ama gavurun Çanakkale’den içeri koymadık” derdi. İçinde bir buruk teselli,”Keşke ben de onlarla savaşsaydım, dedemi de görmüş olurdum hem” diye düşünürdüm. Çanakkale Harbi başlamak üzerdir; bölgeyi avucunun içi gibi bilen, askeri dehası tartışılmaz Mustafa Kemal ,cepenin kıyıya çok yakın kurulmasını önerir, böylece İngilizler ve Anzaklar kıyıya çıkamayacaklardır ve savaş çok kısa sürecektir. Bölgedeki müttefik kuvvetlerinin başına komuta olarak atanan Alman General Liman Von SANDERS ise cepenin kıyıdan içeri kurulmasını emreder ve öyle de olur.İtilaf güçleri kıyıya çıkar, yerleşirler ve savaş dokuz ay sürer.Boğazı geçemezler, bu Winston Churchill’in yönetim hayatındaki en büyük başarısızlıktır., yarım milyon insan ölür.Çanakkale’de tam 253.000 şehit veririz. O dönemde ülke nüfusu on milyondur. Liman Von SANDERS de cephenin kıyıya yakın kurulması halinde savaşın en fazla bir ayda sonuçlanacağını biliyordu. Böyle bir durumda İngilizlerin güçlerini Afrika’ya Almanların üzerine yığacaklardı. Oysa Çanakkale’de açılacak yeni bir cephe, diğer cephelerdeki Alman kuvvetlerinin rahatlatacaktı ve öyle oldu. Ülkenin nüfusun on milyonken bu nüfusun en iyi yetişmiş, en genç 253.000 kişisi Çanakkale’de şehit oldu. Doktorlar, avukatlar, aydınlar…. Savaş sonrası Türkiye’sinin geleceğini oluşturacak beyin takımı orada yok edildi.Birkaç yıl sonra da İngilizler ellerini kollarını sallaya sallaya Dardanel’den 253.000 mezarın yanı başından geçip gittiler. Yani Hans öleceğine Mehmet öldü. Bizde hala Bin atlı akınlarındaki çocuklar kadar saf “Kutlayın” derler kutlarız. “Ağlayın” derler ağlarız, hiç ama hiç sorgulamayız ve Çanakkale ‘yi geçilmez sanırız. Nasılsa “Amerika ‘yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Kitap:İş Yaşamında 100 Kanguru Yazarı : Ahmet Şerif İZGÖREN

10 Ekim 2007 Çarşamba

10 .SINIFLARIN MESLEKİ GELİŞİM MODÜLLERİ

10. Sınıf Öğrencileri:Aşağıdaki internet adresinden 10 sınıf modülleri gir. Listenin en alt kısmında Mesleki Gelişim (ortak)yazan modülü aç.Sonra aşağıda ki başlıkları bulunan 5 modülüde bilgisayarına tek,tek indir. 1-İş Güvenliği İnsan Sağlığı 2-İş Hayatında İletişim 3-Sosyal Hayatta iletişim 4-Meslek Etiği 5-Kişisel Gelişim . bigisayarınıza indirerek mesleki gelişim modüllerine çalışın! İNTERNET ADRES ÇUBUĞUNA AŞAĞIDAKİ WEB:ADRESİNİ KOPYALA YAPIŞTIR YUKARIDA Kİ İŞLEMLERİ YAP! http://megep.meb.gov.tr/indextr.html

8 Ekim 2007 Pazartesi

10 Sınıfların Modülleri adresi

10 E1 Sınıfı Öğrencileri:Aşağıdaki internet adresinden 10 sınıf modülleri gir. Elektrik -Elektronik Teknolojisi gir .Elektriksel büyüklüklerin ölçülmesi'ni . bigisayarınıza indirerek sınava çalışın! http://megep.meb.gov.tr/indextr.html

6 Ekim 2007 Cumartesi

EVİNDEKİ BUZDOLABININ MUCİDİNİ HİÇ MERAK ETTİN Mİ ?

Bir madde çeşitli durumlarda (Toplam durum sayısı =W ) bulunabiliyorsa entropisi S=k . ln.W Ln Logaritma adında bir fonksiyondur. Ama sadece adından dolayı korkma, aynı bir sokak köpeği gibi zararsızdır. Bu bağıntı sözcüklere döküldüğünde: Bir maddenin entropisi ve W Durumsayısının logarıtmasıyla k adlı dönüşüm katsayısının çarpımına eşittir.(k Boltzmann katsayısıdır.) Teknik terimler kullanmadan hikâyesini anlatayım. Viyana ‘da BOLTZMANN adında bir bilim adamı ,Termodinamik fiziğinde basınçla gelen gaz bulunduğu ortamın ısısını alır. Basınç düşünce aldığı ısıyı geri verir. Formülü olarak yukarıda ki formülü bulup o zaman ki yönetim adamlarına anlatıyor. Fakat kabul ettiremiyor. Boltzmann Viyana’nın bir köyü olan Duino’da kendisini asıyor.Bu formülü yüzünden ölünce, buna Viyana Merkezi mezarlığına getirip defnediyorlar. Mezar taşına da S=k .log .W yazıyorlar. Gelen giden okusun, bu formül yüzünden öldüğü hatırlansın. Aradan yıllar geçiyor.Viyana Üniversitesin de termodinamik fiziğini okuyan bir öğrenci mezarlığı dolaşırken bu formülü okuyunca alıp inceliyor, böylece bugün kullandığımız buzdolabı yapılıyor.
BOLTZMANN ALLAH rahmet eylesin, toprağın bol olsun. Kitap :Fizik ve Ötesi Yazarı: Gans.GRASSMANN Çeviri:Yüksel ATAKAN

4 Ekim 2007 Perşembe

Başlamaya cesareti olanın, başarma cesaretini de geliştirdiğini biliyor musun?

Gelişkin insan için erdemleri ve etik değerleri vazgeçilmezdir. İlkel insan ise maddi konforunu en önemli kılar. Gelişkin insan adalete, ilkel insan kendisine sunulmasını istediği ayrıcalıklara değer verir. Konfiçyus Mutluluk bir duygu. Ne çok insan mutluluğu bekliyor. Bir gün mutlu olacağını düşünüyor. Aranan şey huzur oysa. Mutluluk bir duygu olduğu için doğası icabı daima geçici. Huzur ve doyum ise kalıcıdır. İnsanların esas istediği yaşamlarındaki mutlu anların çokluğu. Hangimiz mutlu günleri, ayları, yılları hatırlıyoruz? Aslında yüzümüzü tebessüm ettiren mutluluklar, daima anlara ait oluyor.Belirli anları hatırlayıp mutlu oluyoruz. Ne zaman mutlu olacaksın? Evinin, arabanın taksidi ödendiğinde mi? Okulunu bitirdiğinde mi? Çocuklar sağ salim yuvadan uçtuğunda mı? Emekli olduğunda mı? Bir sevgili/eş bulduğunda mı? İdeal kilona indiğinde/çıktığında mı? Evlendiğin de mi?Boşandığında mı? O çok beklediğin tatile çıktığında mı? Çocuğun olduğunda mı? Önümüzdeki bahar mı? Çok para kazandığında mı? Terfi ettiğinde mi?Öldüğünde mi? Şu an sahip oldukların için şükran duymaya ve mutlu olmaya ne dersin? Değişimden korkan insanların en mutsuz insanlar olduğunu biliyor musun? Özsaygının ve öz disiplinin kişinin kendisine “hayır” diyebilmesi ile geliştiğini biliyor musun? Başlamaya cesareti olanın, başarma cesaretini de geliştirdiğini biliyor musun? Yenilginin sadece geçici bir durum olduğunu, vazgeçmenin ise başarısızlığı kalıcı kıldığını biliyor musun?
Biliyorsan... uyguluyor musun? Değişime açık olmak, kendimize hayır diyebilmek, hayallerimizin peşinden gitmek için ilk adımı atmak, yenilginin bir deneyim olduğunu bilerek daha güçlü bir şekilde ayağa kalkmak... ya da oturduğumuz yerde hayatımızdan şikayet etmeyi veya başkalarını suçlamayı tercih etmek... Mutlu diye nitelediğimiz az sayıda insanın bu özelliklere sahip olmaları hiç de tesadüf değil. Şimdi şu sorulara çok fazla düşünmeden yanıt verebilir misin?
1. Hobilerin başka insanlarla birlikte çalışmayı gerektiriyor mu?
2. Şu anda zihnini meşgul eden temel sorunlar neler?
3. Başkaları için ne yapmaktan hoşlanıyorsun?
4. Şu ana kadar yaptığın ve sana en mutluluk veren şey ne oldu?
5. Hayatının son günü olsaydı, sana mutluluk veren en çok neyi yapmış olmayı isterdin?
6. En çok kime değer veriyorsun? Ondan ne alıyorsun?
Ona ne veriyorsun?
7. Bugüne kadar sana en büyük doyumu/ gelişimi yaşatan beş deneyimin nelerdi? Bu soruların yanıtlarını yazılı olarak yaparsan çok daha etkili olur

OPTİMİST

Nil Gün 01 Ekim 2007 Optimist, asla başarısızlık olasılıklarını göremeyen bir Pollyanna değildir. Zorluklar, rahatlık ortamında kullanılmadan duran farkında bile olmadığımız yeteneklerimizi ortaya çıkarma etkisine sahiptir. Horace (MÖ 65-8) Romalı şair Optimizm. İyimser bakışa sahip olmak demek. İnsanlar optimistlerden hoşlanırlar. Ve onlar nadirdirler!En iyi haliyle, çoğumuz bazen negatifliğin sularında yüzsek de hayatı genellikle nötr olarak yaşarız. Daha da çoğumuz “En kötü ne olabilir”, “Çok güldüm, ağlayacağım” düşünce modunda takılı kalarak yaşamı sürdürürüz. Işık ne kadar parlak olursa olsun, sadece gölgelerine odaklanırız. Çok azımız bir yaşam biçimi olarak optimisttir. Çünkü genellikle olumsuz düşünmeye eğitiliyoruz. Olumsuz düşünme alışkanlığı kazanıyoruz. Bir de buna “gerçekçi olmak” diye tanım koyuyoruz. Alışkanlıkla çoğunluk gibi davranmak, farklı olmaktan daha kolay geliyor. Optimist, asla başarısızlık olasılıklarını göremeyen bir Pollyanna değildir. En başarılı optimistler aynı zamanda gerçekçidir. Optimist, bir şeylerin istediği gibi gitmeyebileceğini, bir takım terslikler, zorluklar, başarısızlıklar olabileceğini bilir. Ama böyle durumlarda alacağı derse odaklanır ve bu dersin gelecekteki başarısına katkısı olacağını bilir. Şöyle bir düşünün. En başarılı insanlar, başarısız insanlardan daha fazla başarısızlık deneyimi yaşar. Ama bu deneyimi başarısız insanların gördüğü gibi görmezler. Optimist bakış açıları, her şeyin daima istenildiği gibi sonuç vermeyeceği gerçeğini kabul eder ve başarmamanın da sürecin ve hayat yolculuğunun önemli bir parçası olduğunu bilir.Optimist, harekete geçmekten ve risk almaktan korkmaz. Optimistler popülerdir, çünkü yaşam enerjileri her yerlerinden fışkırır. Canlılıklarını, heyecanlarını etraflarına da bulaştırırlar. Başkalarına ilham olurlar ve motive ederler.Optimistler başarılı olur çünkü yollarını tıkayan bir ağaç olduğunda ağaca tırmanıp yola daha yüksekten bakabilirler. Optimist ayakkabılarını eskitir, pesimist (karamsar) ise çarşaflarını. Bir insanın gerçekten optimist olup olmadığını anlamanın en emin göstergelerinden biri, para kaybettiğinde nasıl davrandığıdır. Optimistler düşüncelerin gücünü bilirler ve kullanırlar. Düşünceler bize inanamayacağımız şeyleri başarmamıza ilham da olurlar, ağırlıklarıyla bataklığın derinliklerine de çekebilirler. İyimser düşünceler balon gibi bizi yukarıya çeker.Karamsar düşünceler, ayağımıza bağlanmış gülle gibi bizi aşağıya çeker.Geçmişi değiştiremeyiz ama geçmişle ilgili mutsuz ve öfkeli olmamayı seçebiliriz. Olan olmuş, hala geçmişin öfkeleriyle yaşayarak şimdiyi mahvetmeye gerçekten değmez. Düşüncelerimizi seçen biziz. Dünyamızı değiştirmek düşüncelerimiz kadar yakın. Optimist düşüncelerin yarattığı heyecan kadar yakın. Bu heyecan sıkça duyulduğunda alışkanlığa dönüşür. Vazgeçemeyeceğiniz bir alışkanlık. İnsanın değeri, asla düşüncelerinin ve tutkularının kalitesinden fazla olamaz. Optimistleri seven sadece etrafındaki insanlar değildir, kendileri de kendilerini sever. İşte bu, değerlilik duygusudur. İşte BU düşünmeye değer.

2 Ekim 2007 Salı

WWW.DİGİDERSANE.COM

ONLİNE ÖSS/YDS/OKS/SBS HAZIRLIK VE DERS DESTEK PROGRAMI BUKART İLE SEÇTİĞİNİZ SINIFA AİT PROGRAMIN 1. HAFTASINI ÜCRETSİZ KULLANABİLİRSİNİZ YENİ ÜYELİK İÇİN İNTERNETE BAĞLI BİR BİLGİSAYARDAN 1- http://www.digidersane.com/ ADRESİNE GİRİN 2-AÇILAN SAYAFADA ONLİNE EĞİTİM ÖSS YE GİRİŞ VEYA ONLİNE EĞİTİM OKS YE GİRİŞ LİNKİNİ TIKLAYIN.AÇILAN BİREYSEL GİRİŞ SAYFASINDA BEDAVA DENEYİ TIKLAYIN. 3-KULLANICI BİLGİLERİ BÖLÜMÜNÜ DOLDURUN(KULLANICI ADI VE ŞİFRESİNİ UNUTMAYIN) 4-SONRA KAYDETİ TIKLAYIN 5-ARTIK KULLANICI ADI VE ŞİFRENİZİ GİREREK GİRİŞ YAPABİLİRSİNİZ YILLIK 25 YTL' YE BİR YIL FULL PROGRAMA SAHİP OLABİLİRSİNİZ.