30 Eylül 2007 Pazar

Eğitimde Anne Babaya Düşen Sorumluluklar

Nurşen KUMAŞ EĞİTİMDE ANNE BABAYA DÜŞEN SORUMLULUKLAR Yeni eğitim ve öğretim yılının başındayız.Öncelikle hepimize hayırlı- uğurlu ,başarılı olsun. Her anne babanın çocuğu üzerine kurduğu binlerce hayali vardır. Kendi yapamadığı ve başaramadığı her şeyi ( birazda kendi adına ) çocuğunun gerçekleştirmesini ister. Art arda isteklerini ve bizim zamanımızda böyleydi hikayelerini sıralar dururlar. Bu çocuğumuza inanılmaz antipatik gelir. Çocuğumuzun bir birey olduğunu unutmadan , kişiliğine saygı duyarak onu yetiştirmeliyiz. Çocuğun kişiliğinin sağlıklı olarak oluşması için çocuğumuzu ne kadar seviyorsak ; o kadarda saygı duymalıyız.Sizlerle anne baba eğitimi üzerine yapılan bir semineri paylaşmak istiyorum. Lütfen isteklerimiz çocuklarımızın kapasitesinin üstünde olmasın. ÇOCUK YETİŞTİRME BİÇİMLERİNİN ÇOCUK ÜZERİNDE YARATTIĞI SONUÇLAR ETKİLİ, DÜZENLİ ANNE-BABALAR: Bu bölmedeki anne-babalar, davranış standartlarına göre çocuğu değerlendirme, kontrol etme ve ona yön verme eğilimindedir. Olumlu bir katılım söz konusudur. Çocuğu işin içine sokmak için destekleme, övme ve ödüller kullanılır. Konular, değerler ve davranışlar, duygusal karışıklığa meydan vermeden tartışılır. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Bu kategorideki çocuklar aşırı derecede sosyalleşme ve kurallara uyma eğilimindedirler. Çocuklar içsel bazı çatışmalar yaşayabilir,utangaç ve içine kapanık olurlar. Fakat nadiren toplumda problem oluştururlar. Bazı araştırmalar bu kategorideki çocuklara çok fazla güvenilebileceğini, çocukların fazlaca sorumluluk alabileceklerini, liderlik yeteneklerine sahip olabileceklerini, vicdanlı olabileceklerini belirtir. DEMOKRATİK ANNE-BABALAR: Bu tanıma giren aileler genellikle ailedeki kurallar üzerinde konuşulmasına izin verir ya da çocuğu bu konuda destekler. Çocuğun kabul edilmeyen davranışlarının nedenleri olumlu bir şekilde açıklanır. Birçok davranış hoş görülür. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Bu kategorideki çocuklar etkin, sosyal, arkadaş canlısı olma eğilimindedirler. Sosyal konularda saldırgan bir tutum içerisine girerler. Genellikle yaratıcı başarılı, bağımsız tiplerdir. KATI KONTROLLÜ ANNE-BABALAR: Bu kategorideki anne-babalar, çocuklarıyla etkileşimlerinde serttir. Genellikle bu tip anne-babalar soğuk ve katıdırlar. Bazen de çocukları çok sayıda kurala uymaları için zorlarlar. Zaman zaman anne-babalar bu çocukları kurallara uymadıkları için cezalandırırlar. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Bu sınıfta yer alan çocuklar otorite figürünün onları reddetmesinden korkarlar.sonuçta da, kinci, manipüle edici bir özellik geliştirebilirler. Bazen çocuk suça yönelir. Okuldan, evden kaçabilir, saldırgan davranışlarda bulunur. İHMALKAR ANNE-BABALAR: Bu anne-babalar çocuklarına hiçbir kural koymazlar. Aşırı durumlarda, çocuğun temel ihtiyaçları karşılanmadığı için, anne-baba o denli ilgisiz veya saldırgandır ki,çocuk ihmal edildiğini ve/ya reddedildiğini hisseder. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Yetişkin rolü almada başarısızdırlar ve ergen olarak da toplumun standartlarını reddederler. Sosyal olarak içine kapanık ve kendine dönük olabilirler. AŞIRI KORUYUCU ANNE-BABALAR: Bu kategorideki anne-babalar çok sayıda kural koymakla birlikte destek de getirirler. Ancak bunu yaparken anne-babalarda uygun olmayan bir duygusal katılım ve kaygı görülür. Bu anne-babalar düşman bir çevreye karşı çocuklarını koruyan anne veya babalar olarak tanımlanırlar. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Bu çocuklar çoğu zaman kaygılı olduklarından kurallara harfiyen uyarlar. Utangaç, bağımlı, içine kapanık olurlar. Genellikle kendi kendilerine yetmekte güçlük çekerler. HOŞGÖRÜLÜ ANNE-BABALAR: Bu bölümde yer alan anne- babaların çocuklarını şımarttıkları söylenebilir. Evdeki atmosfer çocuğun merkez alındığı bir atmosferdir. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Bu kategorideki çocuklar şımarık olma eğilimindedirler. Genellikle bağımsız yaratıcı itaatsiz, talepkar olabilirler. Büyüdükçe antisosyal davranışlar geliştirirler. OTORİTER, SALDIRGAN, NÖROTİK ANNE-BABALAR: Bu tip anne-babalar,katı kurallar koyup bu kuralların uygulanması için çocukları zorlarlar. Sık sık bu zorlama öfke, bağırma ve fiziksel cezalandırmayla yapılır. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Bu çocuklar öfkelidirler ve onlardan korkulabilir. Saldırganlık ve suç işleme gibi davranışlarla topluma karşı isyan ederler. Bazen evden ve okuldan kaçarlar. KAYGILI,NÖROTİK ANNE-BABALAR: Bir çok durumda, çocuk üzerinde az kontrol ve az ilgi sergiledikleri halde bu tip anne-babalar da potansiyel olarak çocuğu tahrip etme eğilimindedirler. Çocuk Üzerinde Yarattığı Sonuç: Bu kategorideki çocuklar nörotik olma eğilimindedirler. Genellikle toplumdan uzaktırlar. Ya utangaç ya kavgacı olduklarından arkadaş gruplarına çok kolay giremezler. Yetişkin rolünü benimsemekte güçlük çekerler. Benlik saygıları düşüktür. NE YAPALIM NE YAPMAYALIM! TUTARSIZLIK: Anne-baba tutumlarımızda en hassasiyetle üstünde durmamız gereken tutumlardan bir tanesi tutarlılık. Anne-babanın tutarlı davranışlarının, çocuğun çevreyi yordama yeteneğini arttıracağı ve onu daha oturmuş davranışlara yönelteceği varsayılabilir. Tutarsızlığın Bazı Biçimleri: 1. Bazı zamanlarda izin verilen davranışlara bazı zamanlarda izin verilmemesi. Kapris olsun diye Anne varken, baba yokken ya da tam tersi birinin yokluğunda Anne- babanın psikolojik durumu değiştiği için Bazı yerlerde anne- baba varken, diğer yerlerde olmamasından, 2. Çelişki varsa, Çocuğa söylenenlerde, Çocuk, diğerlerinin davranışlarında çelişki gördüğünde Çocuk yaptığından dolayı ödüllendirildiğinde, Çocuk yaptığından veya yapmadığından ötürü cezalandırıldığında, 3. Ödül ve cezaların örüntüsü Bir kez cezalandırılıp diğer zamanlarda tepki verilmediğinde Bir davranış ödüllendirilip aynı davranış diğer zamanlarda cezalandırıldığında, Cezayla tehdit edilip uygulanmadığında. Tutarsız disiplin, çocukta çelişkiye saldırganlığa ve uyumsuzluğa yol açar. Suçluluğa ilişkin yapılan araştırmalarda tutarsızlığın fazla oluşuyla gencin anti-sosyal davranışları arasında güçlü bir bağ olduğu ortaya çıkmıştır. KARŞILAŞTIRMAYIN: Her insan tümüyle kendine özgü ve tektir. Öğrenme yöntemleri de parmak izi gibi özeldir. Bir çocuğu (aslında bir insanı) başarısı,fiziği ruhuyla ilgili olarak başkalarıyla karşılaştırmak onun (ve aslında böyle bir davranışla karşı karşıya kalan herkesin) üstünde yıkıcı etkiler bırakır. Hatta bu nitelikler yönünden olumlu uçta olanın bile karşılaştırılmaması gerektiğini düşünüyorum. Örneğin: "Sen Ayşe'den daha güzelsin" gibi içerik olarak olumlu olsa bile nitelik olarak doğru olmayan övgülere çocuklarımızla iletişimimizde yer vermemeliyiz. Çünkü insanlar oluşlarıyla ilgili değil davranışlarıyla ilgili övgü hakederler. ÖVELİM: Çocuklarımızın davranışlarını karşılaştırmadan övelim. Fakat tekrar vurgulamak istiyorum çocuklarımızın oluşunu değil de davranışlarını takdir etmek biçiminde övelim. Örneğin "Aferin sana! Çok iyi bir planlama yaptın, düzenli çalıştın ve sonucunda istediğin başarıyı yakaladın." Ayrıca yıkıcı, bencil bir hırsa sahip olmaması için de ona arkadaşlarını da övmeyi öğretelim. Herkesin başarıyor olmasından mutluluk duymayı öğrensinler. Bunun hiç de olağanüstü bir durum olmadığını benimsetmek adına da kendimizi överek model olalım. (Niteliği aynı olmak şartıyla!) ALTENATİF SUNUN: Eğer çocuğa herhangi bir isteği için "hayır" demek zorundaysanız bunu yaparken ona muhakkak alternatif bir öneri sunmaya çalışın. Belki bu çocuğun isteğinin reddedilmesiyle ilgili duyduğu kızgınlık veya üzüntüyü ortadan kaldırmayacaktır. Ama sadece "hayır!" demiş olmanın sertliğini ortadan kaldıracağı için olumsuz duygularının daha kolay dinmesine yardımcı olacaktır. Bunu yaparken tutarlı ve mantıklı reddediş gerekçenizi çocuğunuza muhakkak söyleyin. BEN-DİLİNDE MESAJ YOLLAYIN: Bir çok yetişkin fiziksel ceza yerine sözel cezalar seçerler. Sık sık, sözel cezalar sen-diliyle mesajlar yollanarak küçültücü sözler şeklini alır. "Tembelsin, kötü bir çocuksun," gibi. Bu tip cezalar çok zaman fiziksel cezalardan daha ağırdır fakat etkili değildir. Etkili olmayan sen-dili yerine basit ben-dili, çocuğu yüzleştirmek için en yararlı araçtır. Örnek: Sen-Dili: Bu sabah sana düşen işleri yapmadın, tembelin birisin. Ben-dili: Öfkeliyim, çünkü sana düşen işleri yapmadın onları benim yapmam gerekti. Bu örnekte olduğu gibi ben-dili anne-babaların duygularını iletir ve davranışından dolayı çocuğa sorumluluk yükler ve çocuğun benlik saygısını etkilemez. Çünkü kişiliğe değil davranışa odaklanılmıştır. KİŞİLİĞİNİ DEĞİL, DAVRANIŞINI KONUŞALIM Biraz evvelki başlık altında da vurguladığımız gibi kişiliğe yapılmış bir vurgu sadece çocukların değil tüm insanların savunmacı yanlarını ortaya çıkartır. Ve benlik saygılarını zedeler. Lütfen, lütfen, lütfen sadece davranışları eleştirelim! TAM MESAJ GÖNDERELİM: Yollanan mesajlar üç sınıfta incelenebilir. Tamamlanmamış mesaj, Tam Mesaj, Çiftli mesaj Özellikle çocuklar ve ergenlerle konuşurken mesaj ne denli açık olursa, mesajın alınma olasılığı da o kadar yüksek olur. Tam ve tek mesaj, algı, duygu ve yollayanın isteği olmak üzere üç öğeden oluşur. Örneğin: Çöpleri dökmediğini fark ettim (ALGI), bundan rahatsızlık hissediyorum ve düş kırıklığına uğradım (DUYGU), çöpleri şimdi, şu anda ve bundan sonra da dökmeni istiyorum (İSTEK). Tam ve tek mesajlar çocuk ve ailesi için çevreyi ve durumu açıklığa çıkardığı için değerlidir. "Ben-dili" ile yollanır. İletişimde boşluklar çok zaman yersiz yorumlarla dolar.Tam mesaj da boşluk kalmadığı için tam bir iletişim sağlanır. SEVGİ KOŞULLU DEĞİLDİR: Çocuklarımıza sevgiyi bir tehdit unsuru olarak sunmayalım. "Seni artık sevmeyeceğim", "Yaramazlıkların yüzünden sana artık sevgim kalmadı" v.s. gibi söylemler bir çocuk için tahmin ettiğinizden çok daha fazla yaralayıcıdır. Çünkü bir insanı besleyen en değerli kaynaktır sevgi. Ona hiçbir koşulda sevgimizden vazgeçme ihtimalimizin olmadığını hissettirmeli ve fırsat buldukça da ifade etmeliyiz. Fakat bu kuralsızlık için asla bir gerekçe olmamalıdır.Kurallar başka, sevgi başkadır. Biri diğerinin ihlalini gerektirmez. Özenle üstünde durulması gerektiğine inandığım ilişki yasalarının başında gelmektedir bu: Sevgi koşullu değildir! DAVRANIŞ DEĞİŞTİRME YOLU OLARAK PREMACK İLKESİ: Premack ilkesi, "Her çift tepki için ,olasılığı yüksek olan ,düşük olanı pekiştirir." dir. Bu kural şöyle örneklenebilir: "Ancak Ispanağını yedikten sonra tatlını yiyebilirsin!", "Oyun oynamadan önce odanı topla.", "Ara vermeden önce ödevini oku." Her örnekte çocuktan yetişkinin dilediği şeyi, kendi arzu ettiğinden önce yapması istenir. CEZA UYGULANACAKSA HEMEN ERTELENMEDEN UYGULANMALIDIR: Ertelenen "baban gelince görürsün" diyerek sakinleşince unutulan cezalar yerini bulmaz ve caydırıcı etkisini kaybeder. Doğru ceza ertelenmeden hatayla eş ağırlıkta ve daha çok ödülün geri çekilmesi niteliğinde uygulanan cezalardır. Diğerleri sadece ebeveynin o andaki hırsının ortadan kalkmasını sağlar ama çözüm üretmez. YALAN SÖYLEMEYİN: Çocuklara gerekmedikçe günlük yaşamı birazcık daha kolaylaştırabilmek adına yalan söylemeyin. Zamanla size olan inançlarını kaybedebilirler. Anne-baba varlık olarak çocuğun karşılaştığı ilk imajlar olduğu için böyle olumsuz kaynaklarla sarsılmamalıdır. Burada kastettiğimiz yalan söylemenin, her zaman doğru söylemek olduğu sanılmamalıdır. Çünkü ne olursa olsun yaşları ve deneyimsizlikleri gereği bizim bile kabullenmekte zorlandığımız bazı gerçekleri tüm sertliğiyle karşılarında görmemeliler. Bilmek zorunda oldukları olay ve olguları çocuklarımıza onların anlayacağı dilde ve yumuşatarak anlatmalıyız. Bu zor söylenecek bir şey ise mimiklerimizle durumu hafifletecek kadar duruma hakim ve sakin olmalıyız ki o da küçük yüreğinde bu durumu kaldırabileceği sınırlar içerisinde korusun. YARAMAZLIK YAPIYORSA: Anne-babaların yaramazlık konusunda bir çözüm geliştirebilmeleri için öncelikle çocuğun hedefinin ne olduğunu anlamaları gerekli. Dreikurs, çocuğun yaramazlığının aşağıda sayılan hedeflerden bir veya birkaçı olduğunu ifade eder. Bu hedefler: • Dikkat çekme mekanizması (Çocuk ilgi ve hizmet ister) • Yetki(Çocuk patron olmak ister) • Öc alma (Çocuk diğerlerini kırmak ister) • Yetersizlik veya varsayılan yetersizlik (Çocuk yalnız bırakılmak ister) Bu hedeflere ulaşabilmek için çocuk, genellikle davranışının altında yatan hedefin bilincinde olmadığı halde, eylemlerinin mantıklı olduğunu varsayar. Yaramazlık yapan çocuk genellikle cesareti kırılmış olduğu için, bu hedeflere ulaşırken düş kırıklığını ifade eder. Böylelikle yaramazlık yaparak önem kazanacağına inanır. Lütfen çocuklarımıza saygı duyalım ve birazcıkta olsa kendimizi onların yerine koyarak hareket edelim.

Üzüm Çekirdeğinin Faydası

Nurşen Kumaş Üzüm Çekirdeği Avrupa'da ilaç niyetine satılıyor. Mucizevî çekirdek ödemden, nezleye kadar birçok hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Üzümün çok faydalı olduğu bilinir. Özelliklede zihin açıcı yönü ile sınavlardan önce kuru üzüm tavsiye edilir. Ama birçoğumuz üzümü yerken çekirdeğinden muzdarip oluruz. Onu tüketmez, atarız. Hatta marketlerde en çok çekirdeksiz üzümler rağbet görür. Hâlbuki üzümün çekirdeği bugün birçok Avrupa ülkesinde ilaç niyetine, tabletler halinde satılıyor. Yavaş yavaş Türkiye'de de yaygınlaşmaya başlayan üzüm çekirdeği, yakında bütün eczanelerdeki yerini alacak gibi. Bu çekirdeğin en önemli faydası kan damarı onarıcısı olması. Kan damarları insan için hayati önem taşıyor. Başınızdan ayakuçlarınıza kadar her doku kanla beslenir. İncecik kılcal damarlardan, geniş atardamarlara kadar, karmaşık kan damarları ağı sizin yaşam hattımızdır. Eğer kan damarları yaşlanır, hastalanır, zayıflar, incelir ve kan sızdırırsa, sağlığınız tehlikede demektir. Eğer oksijeni taşıyan kan düzgün bir biçimde akmıyorsa kalp kasınız hasar görebilir. İşte üzüm çekirdeği, zayıflamış kan damarlarını güçlendirip normal sağlıklarına döndürebilen, dolaşım bozukluklarının düzeltebilen ve önleyebilen bir yapıya sahip. Özelliği ise tamamen doğal olması... Çekirdek, damar hastalıklarını tedavi ediyor. Zayıflamış kan damarlarının yapısını güçlendiriyor. Ayrıca üzüm çekirdeği bilinen en güçlü antioksidan... Yapılan bazı testlerde, E vitamininden 50 kat daha güçlü olduğu ortaya çıkmış. İlk Fransa'da keşfedildi Üzüm çekirdeği 40 yıldır Avrupa'da, özellikle üzüm bağlarının çokluğu ile bilinen Fransa'da etkili bir biçimde kullanılıyor. Yine Fransa'da 100 denek üzerinde yapılan iki ayrı araştırmada 5 hafta boyunca günde 200 miligram üzüm çekirdeği almanın parlak ısılara maruz kaldıktan sonra görme keskinliğine yeniden kavuşma durumunu artırdığı ortaya çıkmış. Ayrıca testlerde üzüm çekirdeği ürünün bir bilgisayar ekranı karşısında çalışmanın neden olduğu göz gerilimini geçirdiği ve miyop kişilerde retinanın işlevini ve duyarlılığını düzelttiği görülmüş. Üzüm çekirdeğinin tansiyonu ve onun sonuçlarını düzenlemeye yardımcı olabileceği de belirtiliyor. Araştırmaların gösterdiğine göre, yüksek tansiyonlu insanlar genellikle çok geçirgen olan, zayıf kılcal damarlara sahipler. Bu da onların kılcal damar kanaması geçirme ve göz retinasındaki kan damarlarının yırtılma olasılıklarını artırıyor. Anti-Aging etkisi Üzüm çekirdeği damarları yenilediği için ayrıca anti-aging etkisine sahip. Yenilenen damarlar yaşlılığı geciktiriyor. Böylelikle cildinizdeki yaşlanma belirtileri azalıyor. Uluslararası sertifikalı Organik Üzüm Çekirdeği Ekstraktinin içerdiği Proantosiyanidin, bilinen en güçlü etkisi antioksidant. Üzüm çekirdeğinin antioksidant etkisi vitamin E'den 50, vitamin C'den 20 kat daha fazla. Antioksidantlar, vücudumuzdaki kimyasal reaksiyonlar sonucu oluşan veya dışarıdan sigara, alkol, kirli hava v.s. ile alınan zararlı maddeleri etkisiz hale getiriyor. Uzmanlara göre vücudun antioksidant üretimi 25 yaşından sonra yavaşlamaktadır. Bu yavaşlamanın yol açtığı deformasyonları yok etmek için bilinen en kuvvetli antioksidant ise organik üzüm çekirdeği ekstraktıdı olduğu belirtiliyor. Çekirdek, bağ dokularını güçlendirerek cilt sarkmasına engel oluyor. Cildin elastik, yumuşak ve düzgün olmasını sağlıyor. Üzüm çekirdeğinde tavsiye edilen miktar günde 150 ile 300 miligram. Damar sağlığını korumak için gerekli doz ise günde 5-10 gram. Üzüm çekirdeğinin insanlar üzerinde her hangi bir yan etkisi görülmemiş. Kimler kullanmalı? * Kan damarlarının yardıma ihtiyaç duyduğunu düşünenler. * Cildindeki kırışıklıklar günden güne fazlalaşanlar * Cildi cansız ve solgun görünenler * Kalple ilgili sorunları olanlar * Ani kalp krizi riski olanlar * Görme gücünde yaşlanmaya bağlı bozulma olanlar * Şişlikler ve ödem alerjilerinde * Yüksek tansiyonda * Kolayca kanama ve morarma eğilimi olanlar * Daha önce kanamaya bağlı felç geçirenler * Şeker hastalığı olanlar * Varis ve hemoroit gibi soruları olanlar.

29 Eylül 2007 Cumartesi

BİLGİYİ HATIRLANABİLİR VERİN

İnsan hafızası,basit olduğu kadar da karışık bir depolama ünitesidir.Hafızamıza bir bilgi kaydetmeden önce onu hazmetmemiz,nereye koyacağımızı analız etmemiz gerekir.Dosyalanması kolay olan bilgi,bundan dolayı kolay hatırlanır.Bilginin boyutu ne kadar büyük olursa ,hazmedilmesi depolanması da o kadar zor olur.Mesajınızı dinleyicilerin Tanımlayabileceği bir tarzda iletirseniz, daha kolay hatırlayacaklardır. Bunun iki sebebi vardır. BİRİNCİSİ: Sizin düşüncelerinizle kendi tecrübeleri arasındaki benzerlikleri fark edince, bu tecrübeyi hafızalarından geri çıkartırlar, yani ilgili dosyayı bulmuş olurlar. Bunun için yeni bir bilgi eklenmesi daha kolaydır. İKİNCİSİ OLARAKTA: Aşına oldukları düşünceler onların dikkatini daha çok çeker. Çünkü böylelikle kendi deneyimlerini hatırlarlar ve bunu yaparken çok az bir çaba sarfetmiş olurlar. Bu arada, durum incelemesinde de görüldüğü gibi, verdiğiniz bilgiyi onlar için faydalı bir hale getirirsiniz, hatırlamaları için bir sebep daha olmuş olur. Tekrarlama da anahtar bir noktayı pekiştirmek için faydalı olabilir ama siz onu farklı ortak deneyimleri kullanarak göstermeye çalışın. Böyle yaparsanız dinleyici aynı noktayı iki farklı şekilde hatırlama yönünde teşvik edebilirsiniz. Aynı bilgiyi zihnin farklı bölgelerine depolayabilirler. Dinleyici analizleri, anahtar noktalarınızı aktarırken kullanabileceğiniz ortak tecrübelere, endişe ve ihtiyaçlara yönelik ipuçları sağlayabilir. Her ne kadar konular onların deneyimlerinin ötesinde olsa bile, sağduyularının ve mesleki, sosyal geçmişlerinin yardımı ile durumu anlayabilirler. Anahtar noktalarınızı ne kadar çok canlı ve ilginç örneklerle aktarırsanız, dinleyicilerin anlama ve hatırlama seviyelerinde o kadar çok artacaktır.Eğer çok fazla istatistiki bilgi vermek ve destekleyici delil sunmak zorunda kalacaksanız, bunları sunumun sonunda yazılı bir şekilde katılımcılara dağıtmak da fayda vardır.Sunumunuzu kısa ve net tutun.Aksi takdirde etkisini sulandırmış olursunuz. Kaynak :Sunum Yapma Yazarı: Michael STEVENS

28 Eylül 2007 Cuma

Nasrettin Hoca'nın Evlenmek için kız arayışı,

Hoca'ya bir gün akşam yemeğinde arkadaşları evli olup olmadığını sordular.Evli olmadığını keşfedince,hiç evlenmeyi düşünüp düşünmediğini sordular.aslında düşündüm,diye yanıtladı.Gençken mükemmel bir kadınla evlenmeyi çok isterdim.Evleneceğim kadını aramak için pek çok ülke gezdim.Fransa'da çok neşeli ve gamsız, güzel bir dansçı kızla tanıştım,fakat manevi yönü zayıftı.Mısır!da, hem güzel hemde akılı bir prensesle karşılaştım fakat aynı dili konuşamıyorduk.Sonunda onca araştırmadan sonra Hindistan'da onu buldum.Güzeldi, akıllıydı ve cazibesi, karşılaştığı herkesin kalbini çalıyordu.Mükemmel eşi bulduğuma çok sevindim. Ne yazık ki o da kendisinden daha mükemmel bir kocayla evlenmek istiyordu. Bu yüzden bekar kaldım.

Ekmek peşine koşan martılar.

22 Eylül 2007 Cumartesi

E-MAİL RİSKİ

Telefonlar günlük hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunda hem sevinmiş hem de üzülmüştük. Sevinmiştik; çünkü teknoloji hayatı kolaylaştırıyordu. Üzülmüştük; çünkü edebiyatın ölümsüz belgeleri mektuplar haracımızdan yavaş yavaş silinip gidiyordu. Sonra E-Mailler çıktı. Şimdi artık dostlarımıza hem yazabiliyor, hem de yazdıklarımızın birkaç dakika sonra ellerine ulaşacağını bilerek mutlu oluyoruz. Ama elektronik postada hata riski var, nasıl mı ? Bakın şöyle: New York sokaklarının karla kaplandığı günlerde, ikisi de Amerika’nın değişik bölgelerinde iş gezilerinde olan karı koca ,Florida’da buluşup yaz sıcaklarının yaşandığı bu bölge birkaç gün geçirmeye karar verdiler. Kocası eşinden önce Florida’ya gider ve ertesi gün için de eşine yer ayırttıktan sonra, ona bir e-mail gönderir. Fakat mesaj adresini bir harf yanlış yazdığı için eşi yerine, bir gün önce ölen yaşlı bir papazın eşine gider. Papazın en az kendisi kadar yaşlı eşi bilgisayar ekranında mesajı okuyunca korkunç bir çığlık atar ve yere düşer. Zaten çok üzgün olan kadının bu çığlığı üzerine ev halkı odaya dolar. Hemen herkes yerde yatan kadına yardım için koşuşturmaya başlar. Kadıncağız bir süre sonra kendine gelir ve ne olduğunu soranlara bilgisayar ekranını gösterir. Ekrandaki Mesaj aynen şöyledir: “Sevgili karıcığım! Bugün buraya ulaşır ulaşmaz, önce yarın senin gelişinle ilgili bütün işlemleri tamamladım. Sonra da bana ayrılan yerime yerleştim. Burası gerçekten de dedikleri gibi çok sıcak… Seni özlemle bekliyorum. Kaynak kitabının adı:DÜŞ SATMAK Yazarı :Mehmet ÇAĞAN

SEVGİLİ GENÇLER VE KENDİNİ GENÇ HİSSEDENLER,

Bir zamanlar bende sizin gibi genç ve hür iken, düşüncelerim sonsuzken, dünyayı değiştirmek isterdim. Yaşlanıp akıllanınca,dünyanın değişmeyeceğini anladım.. Ben de düşlerimi biraz kısıtlayarak sadece memleketi değiştirmeye karar verdim. Ama o da değişeceğe benzemiyordu. İyice yaşlandığımda, artık son bir gayretle, sadece ailemi, kendime en yakın olanları değiştirmeyi denedim. Ama maalesef bunu kabul ettiremedim. Ve şimdi ölüm döşeğinde yatarken birden fark ettim ki, önce yalnız kendimi değiştirseydim, onlara örnek olarak ailemi de değiştirebilirdim. Onlardan alacağım cesaretle ve ilhamla memleketimi daha ileri götürebilirdim..Kim bilir, belki dünyayı bile değiştirirdim. Bu yazı bir mezar taşı üstünden alınmıştır.

17 Eylül 2007 Pazartesi

GÜZEL SÖZLER

Güçlü bir ateş,küçük bir kıvılcımdan sonra gelir. DANTE Ne kadar az bilirseniz; o kadar şiddetle müdafaa edersiniz BERTHAND RUSSEL Her insan iki tür eğitime sahiptir;birinci başkalarının ona verdiği eğitim,ikincisi ,ki bu daha önemlidir onun kendi kendine sağladığı eğitimdir. GIBBON İnsanların hayvanlar arasındaki fark da şudur: İnsanlar hayal(gaye,ideal) için, hayvanal ise gercek için(peşin menfaat) çarpışırlar. GUSTAVE LE BON Yaratıcı, yeni, eşsiz,orjinal demektir. Yaratıcı,taze,daha önce bilinmiyen demektir. ona açık olmak zorundasın.Ona hazır olmak zorundasın.Hafızanı bir kenara koy. OSHO Kullanılmıyan maddi kaynaklar muhakkak kaybolmuş sayılmazlar;fakat kullanılmayan insani kaynaklar daima yok olmuş demektir. J.WIESNER Bir gün babama "işleri diğer insanlar gibi yapamadığım için üzüldüğümü"söyledim.Babamın nasiyatı"Margo koyun olma. İnsanlar koyunları sevmezler. İnsanlar koyunları yerler. MARGO KAUFMAN İyi akla sahip olmak yeterli değildir; asıl mesele onu iyi kullanmasını bilmektir. R.DESCARTES Dünaya gercek bir dahi geldiğinde onu şu işaretten tanıyabilirsiniz :Tüm ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir.Kehanet, muhtemel bir olayı kesin bir bakış ile görmekten başka bir şey değildir.Hava ya bulutlu olacaktır, ya da güneş açacaktır. CHROKEE KABİLESİ Biraz yenilikçi ol ,Yaratıcılık budur. Yeni yollar yeni yöntemler dene.Daha önce kimsenin yapmadığı yeni şeyler dene. En büyük yaratıcılık, başka bir konuda eğitim görmüş insanlardan ortaya çıkar. OSHO Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır. MEVLANA Yaratıcılık ;yol boyunca size ışık tutan,size umulmadık,basit harika çözümler sunan bir becerinizdir. AHMET ŞERİF İZGÖREN İnsanı iki şey çileden çıkarır: Söylenecek yerde ağız açmamak. Susacak yerde lakırdı etmek SADİ Geçmişten çok geleceği düşünmeliyiz,çünkü bundan sonra orada yaşıyacağız. THOMAS BROWNE Yolu sormak kaybolmaktan iyidir. ÇİN ATASÖZÜ Her şeyi kaybetseniz bile tecrübeleriniz size kalır. T:B: MACAULAY Yeni şeyler denemediğiniz sürece, yeni şeyler öğrenemezsiniz. H:JACKSON BROWN Sıkı çalışmanın yerini hiçbir şey alamaz. Deha yüzde bir ilham ve yüzde doksan dokuz terdir. T:EDISON

15 Eylül 2007 Cumartesi

YARATICI OLABİLMENİN DÖRT ANAHTARI

1-Tekrar çocuk ol 2- Öğrenmeye hazır ol 3-Hayalcı ol 4-Hayata bakmaktan korkma.Rahat ol;çünkü hepimiz senin gibi insanız;bilgili ve mükemmel olarak doğmadık .Önemli olan hata yapmamak değil,yapılan hatayı bir daha tekrarlamamaktır.Yani ders almaktır.Tavsiye; hata yapmamak istiyorsanız, insanların yaşadığı başarıları ve hataları izleyin, biyografiler okuyun. YARATICI KİŞİLERİN ORTAK ÖZELLİKLERİ * Risk alma : Hata yapmaktan, farklı düşünmekten,kaybetmekten korkma, bağımsız ve özgün ol Özgür düşünme :Düşüncelerinle oynama,disiplinsiz ya da amaçsız olarak algılama. Yüksek enerjili olma: Fiziksel ,duygusal enerjileri yüksek olma, hırslı ve başarı güdüsü yüksek, çalışkan bir yapı. Mizahı kullanma : Fikirlerin içinde mizahı görme,kullanma ve şaka yapmayı sevme. Hayalcı ve maceracı oluş : Fantezilerle sorun çözmeye yardımcı olma,yolculuk,gezme,yeni yerler keşfetme heyecanı duyma. Yalnızlık: Yaratıcı düşünceleri yalnızken ortaya çıkma ,bağımsız olma, kendi başına kalmayı sevme. Etkinlik : Hiçbirşey yapılmadığı zaman, birdenbire kendini bir etkinliğin içinde bulma. Belirsizlikten hoşlanma :Belirsizlikten rahatsız olmama, siyah ve beyaz yerine aradaki tüm renkleri görme. PROBLEM ÇÖZME Kurumsal bilgilerin uygulanmasının yanı sıra değişik sorunların çözümlerine ulaşma yollarını arama. Araştırma yapma, kaynaklara ulaşma, iletişim kurma,bir arada çalışma, bilgiyi paylaşma, sorumluluk alma ve yerine getirme sürecini yaşama. PROBLEM ÇÖZME BASAMAKLARI Problemi arama. Çözüm için plan yapma. Planı uygulama. Sonuçları değerlendirme. Problemi çözme öğretiminde ilk basamak Problemi arama: 1) Araç-Amaç analizi yapma: amacı ve bu amaca ulaşmak için olanakları belirleme. 2) Önemli bilgiyi ortaya çıkarma : Gerekli olan- olmayan bilgiyi belirleme. 3) Problemi değişik biçimlerde yeniden ifade etme : Sözel olanı grafiğe, resim olanı söze çevirme. Yaratıcı problem çözme. Yaratıcı birey: Problemin farklı yönlere göre alternatif çözümler üreten bireylerdir. Irksal düşünme:Çok boyutlu düşünme. Yaratıcılık : Değişik durumlara özgün,esnek,akıcı alışmışlıktan farklı bir şekilde düşünmeyi kapsar. Özgünlük: Benzersiz cevaplar üretme. Esneklik:Değişen koşullara uyum sağlama yeteneği. Akıcılık : Fikirlerin hızlı bir şekilde sınırlanması. Yaratıcı Problem Çözme Öğretiminde Kullanılacak Strateciler. 1 ) Kuluçka( Tasarlama) için zaman verme: Acele etmeden kaçınma 2 ) Yargıyı erteleme: Birçok çözüm olasılığını görmeyi sağlama. 3 ) Uygun bir hava yaratma : Rahat, neşeli, eğlenceli bir ortam 4 ) Analiz etme : Problemin temel özelliklerini listeleme 5 ) Önemli yaratıcı bilişsel yeterlilikleri öğrenme : Planlama şematize etme , öğrencileri bir araya getirme. 6 ) Çok sayıda araştırma yapmayı sağlama ve geri besleme. Yaratıcı insan içsel bir kavrayışa sahiptir. Başkalarının daha önce görmediğini görür. Başkalarının daha önce duymadığını duyar İşte bu yaratıcılıktır.
Hayal gücü bilgiden daha önemlidir Albert EİNSTEİN HERKESİN BAKMADIĞI YÖNDEN BAK DÜNYAYA Hz MEVLANA

12 Eylül 2007 Çarşamba

Enerjinizi Nasıl Artırabilirsiniz?

NİL GÜN 11 Eylül 2007 Düşünce, duygu ve enerji seviyemizi değiştirdikçe dış dünyamız da buna uyum sağlar. Evrende katı, sıvı, gaz, görünen görünmeyen her şey enerjiden oluşur. Biz de bir enerji yumağıyız. Sürekli enerji üretiyor ve enerjiyi kullanıyoruz. Gün boyu ev, iş ve sosyal hayatımızda insanlar enerjimizin bir kısmını bizden talep ediyor. Çocuklarımız, patronumuz, iş arkadaşlarımız, eşimiz, sevgilimiz, anne babalarımız, akrabalarımız bizim enerjimizin bir kısmını istiyor. Bizim kendi varlığımızı sürdürmek, hayallerimizi gerçekleştirmek için enerjiye ihtiyacımız var. Enerjiye talep çok. Ama enerji üretilmezse bir süre sonra tükenmişlik duygusu yaşarız. Aslında her birimiz evrensel enerji deposuna bağlıyız. Oradan ihtiyacımız olan enerjiyi özgürce çekebiliriz. Ama nasıl çekeceğimizi, enerji depomuzu nereden dolduracağımızı bilmemiz gerekiyor.Arabamızın benzini azaldığında en yakın benzin istasyonuna gidiyoruz, değil mi?Her gün enerjimizi tazelemek, artırmak için neler yapabiliriz? Benzin istasyonlarımız nerede? Egzersiz: Günlük kısa yürüyüşler bile enerji artırıcı özelliğe sahiptir. Bedensel hareket, kendi enerjisini üretir. Yorgunluktan bitap düştüğünüz, canınızın kıpırdamak bile istemediği bir günde, kendinizi zorlayıp 15-20 dakika bile yürüdüğünüzde ya da hafif bir egzersiz yaptığınızda canlandığınızı hissedeceksiniz. Deneyin, görün. Egzersiz fiziksel ve zihinsel sağlık için, sağlıklı beslenmek kadar önemli. Yoga, Pilates, Qigong, Tai Chi gibi günlük sakin egzersizler de enerji artırıcıdır. Derin enerji nefesi alın: Gün boyu belli aralıklarla 5-10 derin nefes alın. Sabah öğle ve akşam 10 derin nefesin yanısıra, ara nefes öğünlerinde 5 derin nefes enerjinizi artıracaktır. Kendinizi yorgun hissettiğinizde, nefesinize odaklanın. Karnınızı şişirecek şekilde burundan derin ve yavaş nefes alın. Ağzınızdan derin nefes verin. Karın kaslarınız iyice kasılana kadar içinizdeki nefesi boşaltın. Sakinleştiğinizi ve enerjinizin arttığını göreceksiniz. B kompleks vitamini alın: Enerji üretimi ve metabolizma için B vitaminleri gereklidir. Ayrıca uykunuzu ve enerjinizi etkileyen stres hormonlarının karaciğerlerden atılmasını da sağlar. Eğer stres altındaysanız ve kendinizi yorgun ya da bitkin hissediyorsanız B-kompleks vitamini alın. Aslında artık hormonlu ve kimyasal ürünlerle bezenmiş, doğal hallerinden çok uzak yiyecekler, günlük vitamin ihtiyaçlarımızı karşılamıyor. Her gün bir multivitamin almak sağlığımız için yararlıdır. Gülün: En son ne zaman gülmekten katıldınız? Gülmek insanın yüzündeki kışı uzaklaştıran, baharı getiren güneştir. Katıla katıla gülmenin, 15 dakika aerobik egzersiz yapmaya eşdeğerde kalori yaktığını biliyor musunuz? Stresi atmak için de harika bir yol. Gülmenin bağışıklık sistemini güçlendirmesi de en büyük ödül oluyor. Birçok hastalığı gülerek yenebilirsiniz. Evet, gülmek hastalıktan sağlığa giden keyifli bir yol. Birçok ülkede gittikçe daha çok sayıda sağlık uzmanı bir tedavi yolu olarak Gülme Terapisi uyguluyor. Korku filmleri seyretmek yerine komedi filmlerini tercih edin. Sizi güldürecek şeyler okuyun. Neşeli insanlarla birlikte olun. Daha da iyisi, insanlar siz neşeli olduğunuz için sizinle birlikte olmaktan keyif alsın. Enerji artışı hayatı daha canlı hale getirir. Daha çok enerjiyle daha az zamanda daha çok şey öğrenirsiniz. Konsantrasyon yeteneğiniz artar. Daha az çalışarak daha çok üretirsiniz. Zamanınızı daha etkin biçimde kullandığınız için size daha çok oyun zamanı kalır.Enerji düşüklüğünün fiziksel etkisinin yanı sıra zihinsel ve ruhsal durumumuz üzerinde de olumsuz etkisi vardır. Depresyon ve düşük özsaygı en yaygın enerji düşüklüğü göstergeleridir. Bu da domino taşları gibi aile, iş, sosyal ilişkilerimizi hatta para durumumuzu etkiler. Hayata ne vereceğimiz de hayattan beklentilerimiz de, olaylar karşısındaki tutumumuz da enerji seviyemizle doğrudan bağlantılıdır.Enerjik bir insanın yaklaşımları genellikle olumludur. Kendisine zaman ayırma ve hayattan keyif alma yeteneğine sahiptir. En zor durumlarda yere düşse bile ayağa kalkıp tebessüm etmesini bilir.Enerji enerjiyi çeker. Enerji harcadığımız bir egzersizden sonra kendimizi daha canlı hissetmemizin nedeni de bu. . İyi olduğumuz için mutlu ve enerjik olmayız. Mutlu ve enerjik olduğumuz için kendimizi iyi hissederiz. Düşünce, duygu ve enerji seviyemizi değiştirdikçe dış dünyamız da buna uyum sağlar. Bunun tersi asla olmaz. Her şey yolunda gittiği için endişe duyan, çok güldüğü için ne zaman ağlayacağını bekleyen insanlar bunun örneği değil mi? İyimserlik, başarıya götüren inançtır. Umut ve güven olmaksızın yerimizden kımıldamak istemeyiz. Kıpır kıpır enerjiyle hoşça ve neşeli kalın.

Su üstüne konulan ağaç köprü

Doğa Manzarası

8 Eylül 2007 Cumartesi

DEĞİRMENCİ HİPNOZU

Hipnoza girmenin temelinde, bilincin ve dikkatin bir şey üzerinde odaklanması bulunur.Tıpkı anneler çocuklarına ninni söylerken çocuktan önce kendisi uyur.Çocuk ağlamaya başlarken tekrar uyanır.Aynı şekilde TV.’de bir kanalda müzik programını izlerken uyuruz. Müzik biter başka programa veya reklâma geçerken uyanırız. Aynı şekilde değirmencide (yüksekten hızlı düşen suyun basıncıyla çalışan eski taş değirmeninden söz ediyorum, hani artık örnekleri parmakla gösterilebilecek kadar az kalmış nostaljik değirmenden) değirmenin o monoton gürültülü ortamında rahat ve derin bir uykuya dalar. Değirmenin ritmik sesi,onun dışarıdaki gürültüleri duymasını önler ve engeller.Hiçbir gürültü onu rahatsız etmez, ta ki değirmenin çalışmasında. Bir aksaklık olursa ya da değirmenin taşlarının dönmesi dursun, çıkardıkları monoton ses kesilsin. Değirmenci için; dönen değirmenin taşlarının çıkardığı monoton gürültü, annenin bebeği için söylediği ninni gibidir.